So sorry i'm late translate Turkish
760 parallel translation
- So sorry I'm late, Mrs Verloc. But I had a heck of a time trying to eat my egg on toast in the dark.
Geciktiğim için özür dilerim Bayan Verloc, ama bu karanlıkta yumurtalı ekmeğimi yemek için büyük bir mücadele verdim.
I'm sorry I'm so late.
Kusura bakmayın, geciktim.
I'm so sorry we're late, Mrs. Barton, but somebody stole my coat.
Geciktiğimiz için üzgünüm Bayan Barton, ama biri ceketimi çalmış.
Uncle, dear, I'm so sorry to be late.
Sevgili Dayıcığım, geciktiğim için çok üzgünüm.
- I'm sorry it's so late, Madame... - Madame Hermine.
Vakit geç olduğu için özür dilerim, Madam Madam Hermine.
Sorry it is so late but I'm desperate.
Çok geç oldu üzgünüm fakat umutsuz durumdayım.
I'm terribly sorry I'm so late.
Bu kadar geciktiğim için çok üzgünüm.
John, I'm sorry to send you out so late.
John, bu saatte seni dışarı gönderdiğim için üzgünüm.
I'm sorry I'm so late, darling, but I...
Biliyorum çok geç kaldım, ama ben...
I'm sorry to turn up so late, but I'm stranded for the night.
Geç geldiğim için üzgünüm ama sokakta kaldım.
I'm so sorry, it got late and...
Özür dilerim, çok geç kaldım...
- I'm sorry I kept you so late tonight, Scott.
- Üzgünüm seni bu saate kadar tuttum, Scott.
I'm terribly sorry to be so late.
Geç kaldığım için çok özür dilerim.
I'm sorry to be so late.
Bu kadar geciktiğim için üzgünüm.
OH, LOUISA, I'M SO SORRY I'M LATE.
- Louisa, geciktiğim için kusura bakma.
I'm sorry for being so late.
Bu kadar geç kaldığım için üzgünüm.
I'm so sorry to be late, my dear, but I... I had a little more trouble than usual.
Geciktiğim için üzgünüm, tatlım, fakat ben... başım olağandan biraz daha fazla derde girdi.
I'm terribly sorry for being so late.
Geciktim, özür dilerim.
I'm dreadfully sorry to have kept you up so late, but our train was two hours late.
Bu saate kadar sizi ayakta tuttuğum için çok özür dilerim. fakat trenimiz iki saat geç kaldı.
Laura, my dear, so sorry I'm late.
Laura, tatlım, geciktiğim için çok üzgünüm.
I * m sorry to call you so late, but...
- Bu kadar geç aradığım için özür dilerim ama -
I'm sorry to be so late.
Geç kaldım, affedersiniz.
Lili, I'm sorry to bother you so late and everything, but...
Lili, seni bu kadar geç rahatsız ettiğim için özür dilerim ama...
Und so lebt... - I'm sorry I'm late.
- Üzgünüm, geciktim.
I'm sorry to disturb you so late.
Geç vakitte rahatsız ettiğim için kusuruma bakmayın.
I know it's late, and I'm sorry to wake you up but it was so important it couldn't wait.
Geç olduğunun farkındayım, uyandırdığım için de üzgünüm ama çok önemli, bekleyemezdi.
I'm so sorry I'm late.
Geciktiğim için çok üzgünüm.
I'm sorry I was so late coming to you but the King is demanding and the Barons have to be kept at bay.
Yanına bu kadar geç geldiğim için özür dilerim. Ama kral ve baronlar, yanlarında daha fazla kalmam için beni sıkıştırıp durdular.
I'm sorry I got here so late.
Çok geç kaldığım için üzgünüm.
Yeah. I'm sorry for coming round so late, but I was just passing by.
Saat geç, ama geçerken uğradım.
Sorry to disturb you so late, but I had to speak to you.
Sizi bu saatte rahatsız ettiğim için üzgünüm, ama sizinle konuşmalıydım.
I'm sorry to keep you working so late.
Sizi geç saate kadar çalıştırdığım için özür dilerim.
Sorry that I'm so late.
Kusura bakmayın geç kaldım.
Sorry I'm so late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
Dr. Winston, I'm so terribly sorry I was late.
Dr. Winston geç kaldığım için çok çok özür dilerim.
I'm sorry when it's so late.
Bu kadar geç olduğu için özür dilerim.
Sorry I'm so late.
Kusura bakma, geç kaldım.
I'm sorry to be calling so late, but I need to have a few words with you... on a very important matter.
Wiltshire Vilayeti Polis Teşkilatı'ndan.
I'm awfully sorry to get you so late at night...
Sizi bu saatte aradığım için çok üzgünüm. Saatiniz kaç?
I'm sorry to call you so late.
Bu kadar geç bir saatte aradığım için özür dilerim.
Sorry i'm so late.
Üzgünüm, geciktim.
I'm sorry I'm so late.
Çok geç kaldığım için üzgünüm.
I'm so sorry, I'm late for lunch.
Çok üzgünüm, yemeğe geciktim.
I'm sorry it's so late.
Ölürse sadece bir ceset olarak kalır.
Yeah. I'm sorry i'm so late.
Çok geciktiğim için kusura bakma.
Sorry to call so late. I'm calling about the ad.
Bu kadar geç aradığım için özür dilerim.
Sorry that I'm late. I had to park farther down the street so that...
Üzgünüm, geciktim.Caddede öyle uzağa park etmek zorunda kaldım ki...
I'm sorry to bother you so late.
Sizi bu saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim. Eşinizi görebilir miyim?
I'm sorry to call you so late.
Geç aradığım için özür dilerim.
So sorry I'm late.
Geç kaldığım için özür dilerim.
I'm sorry to be calling so late, but I found this necklace.
Üzgünüm, aramak için çok geç vakit ama ben bu kolyeyi buldum.