So that's a yes translate Turkish
161 parallel translation
Now that I'm trying desperately to strike a more genial note a "yes" or "is that so?" or even a "shut up" would stimulate the conversation considerably.
Ümitsizce "Evet." veya "Öyle mi?" gibi yanıtlar koparmaya çalışıyorum. "Kapa çeneni." bile konuşmayı oldukça canlandırabilirdi.
Yes. Then this, business discussion became so heated that blows were exchanged and he made a murderous attack on you.
- Öyleyse, bu iş görüşmesi sırasında ortam gerginleşti ve yumruklar atıldı.
If General Nobile is transmitting, is it not a fact... that his signals could be lofting up and coming down pretty well anywhere... that they could be picked up by anyone... - who happened to be in the right place? - I believe so, yes.
General Nobile telsizle bağlanmaya çalışıyorsa,... gidip gelen sinyaller doğru yerde bulunan herkes tarafından alınabilir, değil mi?
Yes, but it's a necessity that someone's got to do the job, so I think I'm doing my part in...
Evet ama bu bir gereklilik, birisi bu işi yapmalı.
Yes, or it's so obvious that he's bound to think it can't be a trap.
Evet, yada bunun kesinlikle bir tuzak olamayacağını düşünecektir.
So that's a no? Yes.
- Hayır diyorum.
Yes. You should tell them that I'm busy with a woman so hard to find which in fact keeps me away from women you can find anywhere.
Tabii, onlara bulunması çok zor bir kadınla birlikte olduğumu bu yüzden de sıradan kadınlara ayıracak vaktim olmadığını söyleyebilirdin.
Jesus Christ... yes sir, so remember, friends, that's new deal used cars.
Tanrım! Evet efendim, unutmayın, Eski Arabalarda Uygun Fiyat'a gelin.
"Dear Jack, yes, Wheeler's very happy with my work. " Life here is so hectic and exhilarating that I don't have a minute... "
Sevgili Jack, Wheeler işlerimden çok memnun ama buradaki hayat o kadar hareketli ve neşeli ki bir dakikam bile yok.
Yes, years ago, when his wife was giving birth, he was so happy that he bought a large pot of wine.
Evet, yıllar önce karısı doğum yaparken o kadar mutlu oldu ki büyük bir şarap şişesi aldı
Yes, but it's curious, is it not, that a man should draw up so important a document in so haphazard a fashion?
Bu adamın böylesi önemli bir belgeyi gelişigüzel bir şekilde hazırlamış olması tuhaf değil mi?
Well, I didn't want other people calling me a nerd so I've been hiding the fact that I've been studying so hard but I guess you've found me out. Yes, I've found you out!
Başkalarının bana inek demesini istemiyorum o yüzden bunu saklıyorum, ama gerçekten çok çalışıyorum beni yakaladın.
Now I am going to ask you to limit your responses to my question to a simple yes or no, so we can avoid these subjective flights of fantasy that your last statement exemplified.
Şimdi yanıtlarınızı sınırlamanızı rica edeceğim basit evet ya da hayır Dolayısıyla subjektif fantastik uçuşlardan kaçınabiliriz Son ifadenizde yaptığınız gibi
- So that's a yes?
- Bu evet mi?
So that's a "yes".
Evet mi yani?
So, yes, I'm trying to make a home... something that's more than a plain gray box.
Bu yüzden evet, burayı basit gri bir şeyden daha fazlası olan evimiz haline getirmeye çalışıyorum.
/ yes misio has also worked with me for a long time you know me well so i can tell you things i wouldn't tell others we can discuss more meaningful and personal topics the drawback is that you know my answers already
Beni duyuyor musun? Misio da uzun süredir benimle çalışıyor. Hepiniz beni yakından tanıyorsunuz.
- So that's a yes?
- Yani bu bir evet mi?
So that's a yes.
Yani cevabın evet.
Yes, that is a concern, but it's so hard to find a sitter... and I've got judo tonight.
Evet, öyle ama çocuk bakıcısı bulmak çok zor ve bu gece Judo antrenmanım var.
Yes, it will be hard work to build. But once it's built it could save us so much labor that we may have to work only three days a week.
Evet, inşa etmek zor olacak ama bir inşa edilsin, o kadar işimizi kolaylaştıracak ki haftada 3 gün çalışmamız yetebilecek.
Yes, there's nothing quite so poignant as someone with a broken heart pretending that it isn't.
Evet, Gerçekten kalp kırıklığı yaşarken herşey yolunda numarası yapmak kadar dokunaklı... hiçbirşey yok. değil mi?
Yes, Bullwinkle's speech was so inane, that the students couldn't understand a word he was saying, and consequently found nothing to object to.
Evet, Bull winkle'ın konuşması çok anlamsızdı. öğrencilerin onun söylediği tek kelimeyi anlayamadığı, ve itiraz edecek hiçbir şey bulamadığı.
Yes. It's so that somebody doesn't check a bomb and then not get on the plane.
Evet o kişi uçağa bir saatli bomba sokup kendi uçağa binmeyebilir.
Yes, I also remember, um, Javier telling me... that when he told Samuel that he might have to move back to Spain how Samuel was so emotional, he actually cried.
Evet, ayrıca Javier'in bana şunu söylediğini de hatırlıyorum Samuel'a İspanya'ya dönmek zorunda..... kalacağını söylediğinde, Samuel o kadar duygulanmış ki gerçekten ağlamış.
So that's a yes.
Bu evet demek miydi?
So, that's a "yes" on the concert?
öyleyse bu konser için "Evet" demek mi?
Yes, it's linen fibre, yes, it's on the expensive side... but it's not so rare that you won't find it in a thousand stationery stores... throughout the world.
Evet, kenevir elyafından yapılmış, oldukça pahalı ama... dünyadaki binlerce kırtasiyecide bulunmayacak kadar... ender değil.
Yes, of course. It's just that... as a parent, it's so painful to watch your child suffer needlessly.
Evet, elbette ama çocuğunun yok yere acı çektiğini görmek bir anneye çok ağır geliyor.
So, I guess that's a "yes".
"Sanırım, bu bir" "evet" ". "
So that's a yes.
Yani evet.
Yes, that's right, you get a second chance, so please don't mess it up!
Evet, Bu doğru, ikinci bir şans verildi sana, lütfen bunu da harcama!
- yes, so called him gorilla after that, once I saw Sweed Peter I'd like to make a face to him and yelled like a gorilla that's the reason they also took a photo together before the door of this kind of church
- Ben derdim. Kendisi "tatlı bezelye" kadar zekiyim dediği için, ona "bezelye" derdim. Yani bu nedenle böyle bir kilisenin kapısının önünde de birlikte bir fotoğraf çektirmişler.
A very sensitive guy. Yes, he's so sensitive in fact that he had Peg Donovan killed. So she couldn't appear at his parole hearing tomorrow
O kadar duyarlı ki yarınki şartlı tahliye oturumuna katılamasın diye Peg Donovan'ı öldürttü.
Yes, but I never know where the maid puts that guide they send you, so I always wind up turning it on after a movie has already started and I don't like to come in on the middle of things.
- Hizmetçinin rehberi nereye koyduğunu bilmiyorum. Televizyonu açtığında film çoktan başlamış oluyor. Ortasından seyretmek istemiyorum.
- Yes, our floor. The way it works is that anyone who wants to be... a part of the party will just leave their door open... so people can just wander in and out.
Partinin bir parçası olmak isteyen insanlar kapılarını açık bırakacakmış.
So that's a yes.
O zaman bu bir evet. Harika.
- Yes, that's right! So all I would want to do is stay home and listen to you all day. And then when you sleep, I should take out a pad and sketch you!
Böylece tek istediğin evde oturup seni dinlemem ve sen uyuyunca resmini yapmak olacaktı.
♪ tell me a story... ♪ yes, mommy's drying dishes so that pretty little baby will have clean plate-plates when we move to our new house.
Evet, anne tabakları kuruluyor. Yeni evimize taşındığımız zaman küçük bebeğim temiz, cici tabaklardan yesin diye.
So that's a "yes." And you gave one of those to Sam?
Yani bu bir evet oluyor sanırım. Ve bundan bir tane de Sam'e verdin mi?
- Yes, but I felt I could've, so the fact that it was already written was kind of a technicality.
- Ama ben de yazabilirdim bunu. Yani çoktan yazılmış olması teknik bir sorundu sadece.
Will you salt Adams with expertise about Helena's politics... and Butte's, to be taken by this cunt commissioner... as samplings of a vein of familiarity... so rich, wide and deep, as to leave this commissioner in no doubt... that Montana, stiff-pricked, courted Adams... as Deadwood's representative, so strenuously towards annexation... it forced him to flee, lest he say, "Yes, yes, take us now."
Bu adi Meclis Üyesi tarafından, çok bildik ve açık bir örnek olarak... alınmak üzere Adams'a, Helena ve Butte'nin... politikaları hakkında bilgi verir misin? Öyle bilgiler ver ki, Meclis Üyesi'nin Montana hakkında... hiç şüphesi kalmasın ; Deadwood'un temsilcisi olan... bu hevesli Adams, birleşmeye çok meraklı olup...
Yes, your honor. You further understand that by so doing you waive your right to a trial by a jury of your peers?
Bunu yaparak, denklerinizden oluşacak bir jüri karşısında davaya çıkmaktan feragat ettiğinizi de anlıyor musunuz?
So, on the Mafia thing, that's a yes.
Mafyayla ilgili sorumu da yanıtlamış oldun.
- So you're a legal consultant? - Yes. I suppose you could say that.
Öyleyse siz resmi bir danışman mısınız?
So that's a yes.
Demek evet.
That's a yes. So...
Bu evet demek.
Yes, well, Hermiod's doing some repairs to the hyperdrive that requires traveling in a wide orbit around the solar system, so while my ship flies in circles,
Evet, Hermiod yıldız sisteminin etrafında yörüngede yolculuk etmeyi gerektiren bazı tamirler yapıyordu hipersürücüye. ... yani gemim çemberler çizerken...
So that's a yes?
Yani evet mi dedin?
So, yes, it's going to be a terrible blow to the United States when we no longer have the oil that we love so much.
Bu yüzden, evet, bu derece sevdiğimiz petrolümüzün bitmesi, Amerika için korkunç bir darbe olacaktır.
Yes, Toofer. You see, in the last decade or so, the African-American community has reappropriated that word as a way of depriving it of its meaning.
Son 10 yılda Afrikan-Amerikan toplumu bu kelimeyi yeniden kullanıma açtı, kötü anlamından sıyırmak için.
so that's it 702
so that's how it is 38
so that's it then 31
so that's good 117
so that's a no 42
so that's something 28
so that's why 41
so that's a 20
so that's why you're here 22
so that's that 41
so that's how it is 38
so that's it then 31
so that's good 117
so that's a no 42
so that's something 28
so that's why 41
so that's a 20
so that's why you're here 22
so that's that 41
so that's 181
so that's what happened 22
so that's what i did 29
so that's what we're gonna do 16
so that's what this is about 48
so that's what 16
so that's what this is all about 17
that's a yes 69
so they say 128
so there you go 70
so that's what happened 22
so that's what i did 29
so that's what we're gonna do 16
so that's what this is about 48
so that's what 16
so that's what this is all about 17
that's a yes 69
so they say 128
so there you go 70