So they said translate Turkish
1,109 parallel translation
I was at my desk... updating the school dress codes... when I was confronted by toughs... acting on behalf of one Bart Simpson... or so they said.
Masamda oturmuş okul kıyafet yönetmeliğini güncelliyordum... Onlarla yüzyüze geldiğimizde..... Bart Simpson namına geldiklerini ima ettiler... yani öyle dediler.
That's true, you can't have 32 parties so they said this one person will put an end to this comedy.
= 30 Temmuz 1933 = 1933 Mart'ında Nasyonel Sosyalistler Almanya'da iktidara geldi. İnsanları farklı bir şekilde kontrol altına alacak bir toplum yaratmak için yola çıktılar.
Long ago the nomads must have been overcome by boredom... so they said, " Let us build, here and there and there... some hideous cities made of stone... so that our world-weariness lies in the squares and streets... houses and apartments.
Uzun zaman önce göçebelerin canı çok sıkılmış olmalı... bu yüzden demişler ki, " Hadi yerleşelim, buraya ve şuraya... ve şuraya taştan iğrenç şehirler kuralım... öyle ki hayattan bezmişliğimiz meydanlara, sokaklara... evlere ve dairelere sinsin.
Chichi said that books would make good presents for you, but they're so bulky to be carryin'.
Chichi her zaman sana kitap vermemi söyler ama bu şeyleri çalışman çok uzun sürer!
Yep, they wouldn't give you anything off on the $ 1200 model, so I said, " No way, Jos \
Tanrım!
They're fine, he said, the girl laughed so much she wetted her panties
İyi olduklarını söyledi. Kızım kıkır kıkır gülüyordu.
They said they meant well I should finish school and so on
İyiliğim için yaptıklarını söylediler. Bu sayede okulu bitirebilirdim.
The Sergeant Major said the grunts needed replacements... so they took me out of battalion supply.
Başçavuş piyade takviyesine ihtiyaç var dedi... onun için beni tabur ambarından aldılar.
So we asked Houston if we could follow the tracks, and they said yes.
Ve Houston'a izleri takip edebilir miyiz diye sorduk, evet dediler.
So then they said... there was a hippie commune on the other side of their camp... over near Mariposa, I think.
Sonra dediler ki... kamplarının yakınında bir hippi komünü varmış... Mariposa civarındaymış sanırım.
- They said make it hurt, so we do.
- Acıtın dediler, biz de öyle yaptık.
And that they always said so. A real happy-end. I've molded Gloria before.
Bugün burada gerçek için verilen korkusuzca mücadeleyi ödüllendirmek için toplanmış bulunuyoruz. "
Yes, so they said.
Nick anlattı.
Then the fifth time he visited and all should've been clear already... the guy said : "Now, David Lee, we're going to sauna", and since they were drunk... they agreed, but Dave couldn't get his tie open at first so the guy went ahead... and David Lee went afterwards and complete silence fell when the guy saw what his son-in-law was like.
Beşinci kez gittiğinde, her şey ortaya çıktı. Herif, "Şimdi David, saunaya gidiyoruz" dedi, ve ikisi de içkili olduğundan... hemfikir oldular. Ama Dave kravatını çözemedi ve önce herif girdi... arkasından da David Lee.
We've been told lies for so long they said that this was flat as this table that monsters guard the edge of the world!
Yıllar boyunca kandırıldık! Bize dünyanın, şu masa kadar düz olduğunu kenarlarında canavarların nöbet tuttuğunu anlatıp durdular.
I know they're in Spain because the old turkey in the kitchen said so.
.. İspanya'dalar biliyorum.. Mutfaktaki yaşlı hindi öyle demişti.. Eh onu da çıkarken gördüm..
But he said, "Take two cheques anyway so they know I'm serious."
Ama o dedi ki, "Sen iki çek götür ciddi olduğumu anlasınlar."
They said it's legitimate now, you can do what you want, so they did it... Stealing and robbing and killing, I can't stay there a while ;
İkinci Dünya Savaşı,... hükümetlerin demokrasiye ve yönettikleri insanlara bakışını tamamen değiştirecekti.
And so she said "If they're not squirming, we won't eat'em."
"Kıpırdanmıyorlarsa, onları yemeyeceğiz" dedi.
I am so sorry, Doctor, they said it was an emergency.
Üzgünüm, Doktor, acil durum olduğunu söylediler.
He grew up on cat island, "so poor they didn't even own dirt," he has said.
Cat Adası'nda o kadar fakir halde büyümüş ki, kendi toprakları bile yokmuş.
I don't know, but some men said it when they saw 13th Aunt, so it must be a greeting.
Bilmiyorum ama bazı erkekler 13. Teyze'yi gördükleri zaman böyle söylüyorlar. Demek ki bir tebrik şekli falan olmalı.
And they said in different ways, so that it he retired to his mountain among his watches.
Ona bir sürü isim takmışlar. O da, bir dağın tepesine taşınmış. Tüm saatleriyle birlikte.
They said the truck Was tore up something awful... so you can imagine him not being in...
Kamyonun korkunç bir şekilde parçalandığını söylediler... Dolayısıyla onun çok da iyi görünmediğini tahmin edersiniz.
He was so hurt when the children said they didn't like his toys.
Çocuklar onun oyuncaklarından hoşlanmadıklarını söylediklerinde çok incinmişti.
But they said they needed me and it was important, so I came.
Fakat önemli bir şey için bana ihtiyaç olduğu söylendi ve geldim.
They said he could either join the Corps, go into a relocation camp or take the sleepers, so he wouldn't accidentally violate normals privacy.
Başkalarının mahremiyetini korumak için ya birliğe katılacak ya toplama kampına gidecek, ya da ilaç alacaktı.
Now, if dogs are so smart... they wouldn't leave tracks for wary predators such as us. - Now, I've always said that human beings... are essentially superior. - Yeah.
Köpekler akıllı olsaydı... bizim gibi açıkgöz avcılar için iz bırakmazlardı.
And they said ok, so, um... that's, um... he sold auto parts
Sosyal Hizmettekiler de bunu kabul etmişler ve... Otomobil yedek parçası satardı.
Oh, God, I should never have said I'd be chairman,'cause it seems they can't even breathe without my say-so,
BaşarıIı bir idareci olduğumu hiç söylememeliymişim. Benden izin almadan nefes bile alamıyorlar.
He just said it so that my sisters wouldn't run away and so that they never answered the wolf's call.
Sadece dedi ki, kız kardeşlerim kaçmamışlar, ve asla kurdun çağrısına yanıt vermemişler.
Yes. They had no one else to work the shift, so I said I would.
Evet, vardiyada çalışacak kimse yoktu.
So what they said is true.
Yani söylenenler doğru.
They said I wasn't right in the head so they put me in the nervous hospital... instead of putting me in jail.
Bu yüzden beni hapishaneye göndermek yerine hastaneye yatırmışlar.
They said so...
Böyle söylediler...
They said that when they found my body, my brain was so smashed in that the only doctor who could've saved me was me.
Cesedi bulduklarında beynimin parçalandığını düzeltebilcek tek doktorunda ben olduğumu söylediler.
- They said so in my barracks.
— Kışlada öyle söylediler.
They said, "These white men ain't so bad. We could live together."
"Bu beyaz adamlar o kadar da kötü değiller, onlarla yaşayabiliriz," dediler.
Said they called you Sugar... ... because you gave it out so sweet.
Adını da Şeker koymuşlar çünkü işini pek tatlı yaparmışsın.
And all the bears nodded their heads, and they said that it was good, so they did.
Ve tüm ayılar başlarını salladı, iyi bir plan dediler, uyguladılar.
They said you grew another arm from drinking so much Tequila, cabron!
Çok fazla tekila içtiğin için diğer kolunun gelişmediğini söylüyorlar dostum!
So if some magazine called and said they were doing an article on nature journalists and wanted your picture, you'd say no?
Yani bir dergi seni arayıp, gazetecilerle ilgili bir makale hazırladıklarını ve fotoğrafını istediklerini söyleseler hayır mı derdin?
So we're just asking our friends what they may have said to the adoption agent.
Biz de arkadaşlarımıza soruyoruz acentaya ne dediler diye.
I thought so too, but they said it sells.
Ben de öyle düşünüyordum ama bunun satacağını söylediler.
Oh, listen, about tomorrow I spoke to the bank and they said it's gonna take two working days to make the transfer, so...
Yarın dedin de... Bankayla görüştüm. Para transferi iki gün alır diyorlar yani...
So the companies that I had known and had dealings with abroad, export companies and so on, they said, sorry we think you're a fine guy but we don't dare touch you.
Böylelikle tanıdığım ve yurtdışında anlaşmalarımız bulunan şirketler, ihracat şirketleri vb.nin söylediği, "Üzgünüz bizce sen düzgün bir adamsın ama sana yaklaşmaya cesaret edemiyoruz."
They said, "So what if we had the information?"
" Bilgi elimize geçti de ne oldu yani?
Ronnie said they make 200 grand a day, so they must have 100 grand by noon.
Ronnie günde 200,000 yaptıklarını söyledi, öğleye kadar 100,000 yaparım işte.
They said I did not look so nice As they had ventured to expect.
Onlar beklemek cesaret ettiği gibi ı o kadar güzel bakmadı söyledi.
They said the wig did not fit, and so It made me look extremely plain :
Onlar peruk uymayan dedi ve böylece tahribatın beni son derece düz bakmak yaptı
I said it so they would return Thibault.
Onlar Thibault'a dönebilsin diye dedim.
so they say 128
so they 27
so they are 24
so they tell me 36
they said 545
they said no 29
they said yes 18
they said that 37
they said you were dead 17
said 374
so they 27
so they are 24
so they tell me 36
they said 545
they said no 29
they said yes 18
they said that 37
they said you were dead 17
said 374
said that 16
said it 16
said no 16
said what 30
so that's it 702
so that's how it is 38
so there you go 70
so then 361
so there 102
so that's it then 31
said it 16
said no 16
said what 30
so that's it 702
so that's how it is 38
so there you go 70
so then 361
so there 102
so that's it then 31
so this morning 16
so there's that 85
so there i was 29
so that's good 117
so thank you very much 16
so there we were 17
so there you are 54
so there is 17
so thanks 67
so there i am 22
so there's that 85
so there i was 29
so that's good 117
so thank you very much 16
so there we were 17
so there you are 54
so there is 17
so thanks 67
so there i am 22