English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Talking to him

Talking to him translate Turkish

2,237 parallel translation
But at the same time, it's like there was no talking to him.
Ama aynı zamanda onu bu işten vazgeçirmek imkansızdı.
I'm very interested in talking to him.
Onunla konuşmak istiyorum.
I was talking to him.
Ben ona söylüyordum.
Oh, you were talking to him.
Ona söylüyordun.
I've tried talking to him, but he basically puts his fingers in his ears and starts singing.
Onunla konuşmaya çalıştım ama elleriyle kulaklarını tıkıyor ve şarkı söylemeye başlıyor diyebiliriz.
I thought I was talking to him.
Onunla konuştuğumu sanıyordum.
- Still talking to him. Nothing definite.
Hala konuşuyoruz, kesin bir şey yok.
Someone was talking to him.
Birisi onunla konuşuyor.
I don't remember talking to him.
Onunla konuştuğumu hatırlamıyorum.
So if you end up talking to him, just make sure you don't reveal anything personal about yourself.
Yani onunla konuşmayı bıraktığınızda, kendi şahsi bilgilerinizi açık etmediğinizden emin olun.
I mean... if you're interested in talking to him,
Yani, eğer onunla konuşmak istersen,
- I'm not talking to him.
- Ondan bahsetmiyorum.
Talking to him's gonna be a lot harder than finding him was.
Onunla konuşmaya çalışmak onu bulmaktan daha güç olacak.
I think he charged me for talking to him at the card show.
İmza gününde konuştuğumuz için benden para istiyor.
You're talking to him.
Şu an onunla konuşuyorsunuz.
But when I was talking to him, it just came out of my mouth.
Daha önce bu hatayı yapmamıştım hiç. Ağzımdan çıkıverdi.
I suppose, but that's just not the feeling that I got from talking to him.
Sanırım öyle ; ama onunla konuştuğumda böyle hissetmedim.
- We just saw you talking to him.
- Daha az önce onunla konuşuyordun.
You were talking to him in the stairwell, weren't you, Paul?
- Hayır. - Merdivende konuştunuz, değil mi Paul?
We've been talking to him for four hours.
Dört saattir konuşuyoruz.
I know she was talking to him earlier.
Onunla daha önce de konuştuğunu biliyorum.
If he wasn't with him, he'd be talking to him.
Yanında olmasa telefonla konuşurdu.
Why are you talking to him?
Onunla niye konuşuyorsun?
I'm his lawyer, which means I need to be talking to him, not you. Excuse me.
Yani sizinle değil onunla konuşmam lazım.
I am not talking to him.
Onunla konuşmuyorum.
- I was talking to him, not to you.
- Onunla konuşuyordum, seninle değil.
- So why aren't you talking to him?
- Peki neden onunla konuşmuyorsunuz?
Nobody's talking to him today.
Kimse bugün konuşmayacak.
- I'm talking to him, not you. You offered!
- Hadi ama
- You were seen talking to him.
- Onunla konuştuğunuzu görmüşler.
You ever try talking to him about it?
Hiç bu konuda onunla konuşmaya çalıştın mı?
I tried talking to him, but he's really upset.
Konuşmaya çalıştım, ama şu an bayağı kızgın. Çılgınca bir şey yapmaz, değil mi?
Now when I talk to him, I don't know if I'm talking to him, or it.
Şimdi onunla konuştuğumda, onunla mı yoksa öbürüyle mi konuştum hatırlamıyorum.
I'm sorry. Matt doesn't want anyone talking to him.
Bize iki dakika müsade et Becker.
She called your father instead of you, and... The minister talked to him, thinking she was talking to you.
Senin yerine babanı aradı ve Bakan da seninle konuştuğunu sanarak onunla konuştu.
You think he goes around talking to people he knows ain't gonna listen to him in the first place?
Tanrı kendisini dinlemeyeceğini bildiği biriyle konuşur mu sence?
I heard him when he was talking to Sivi.
Onu Sivi'yle konuşurken duydum.
I told him to stay, so they do not seems spoiled. For in truth, We are very grateful, but... He's talking to Rich.
Kalmasını söyledim, çünkü size çok minnettardı açıkçası biz de minnettarız, ama Rich'le konuşması gerekiyormuş.
You talking back to him like that will do you two no good.
Sanki sizin üstünde hiç emeği yokmuş gibi konuşuyorsun.
You're talking to a guy who slept with his best friend's ex-girlfriend split up his parents'marriage, sat on the sidelines watched him go through a downward spiral.
En iyi dostunun eski sevgilisiyle yatmış, onun ailesini parçalamış ve oturup dostunun bunalıma girmesini izlemiş birisiyle konuşuyorsun.
He heard you talking to Tess about hiding the truth from him.
Tess ile ondan gerçeği sakladığınızı konuşurken duymuş.
Hold on. I'm talking to an orc under the bridge in Thunder Bluff who says if we pay him, he'll help us track down your things.
Durun, Thunder Bluff'ın orada bir köprünün altında konuştuğum ork ona para ödersek çalınan eşyaların izini sürebileceğini söylüyor.
You keep talking like him, you're going to die like him.
Tıpkı onun gibi konuşuyorsun. Sonunda da onun gibi öleceksin.
She got Jason's nose all open, talking about she gonna take him to China.
Jason'ın aklını başından almış, çocuğu Çin'e götürüyor.
Talking about sending him to China.
Çin'e gidecekmiş...
We just need to get him talking.
Onu konuşturmamız lazım.
Mr Lewis... What condition was the defendant in when you found him talking to your daughter?
Bay Lewis kızınızı onunla konuşurken gördüğünüzde, sanık ne durumdaydı?
And your grandmother is talking trying to be cheerful, you know, as she does but the only thing I could remember is him breathing.
Ve büyükannen konuşuyordu her zamanki gibi neşeli gözükmeye çalışıyordu ama hatırlayabildiğim tek şey nefes alışı.
Don't worry, I gave him a good talking to.
Merak etme, onunla iyi bir konuşma yaptım.
It's him I should be talking to.
Konuşmam gereken kişi o.
Let me understand. He saw a crazy guy in uniform talking to other crazy. And you want to take him to the police station to see pictures of police officers.
Yani üniformalı biri gelmiş ve sen bu herife polis resimleri göstereceksin

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]