The youngest translate Turkish
1,243 parallel translation
Two espressos and a tiramisu later... I had learned that Sean was the youngest of three brothers... had his own investment firm... and was about to move into an apartment he had just purchased.
iki espresso ve bir tramisudan sonra Sean'in üç kardesin en genci oldugunu, kendine ait yatirim firmasi oldugunu ve satin aldigi daireye yeni tasindigini ögrendim.
That's why the Goa'uld kept the youngest as slaves and killed the rest.
Bu nedenle Goa'uld, gençleri köleleştirdi ve geri kalanı öldürdü.
The youngest of the Utahraptors hovers nearby.
Utahraptorların en genci yakında bekleyip duruyor.
- Mr. Junuh won the Georgia Amateur at the age of 16, makin'him the youngest man to ever do so.
Bay Junuh Georgia Amatör'ü 16 yaşında kazanarak, bugüne kadar bu ödülü alan en genç kişi oldu.
Since I'm the youngest, and on vacaion, - I was stuck with this shit.
Ben de en genç ve tatilde olduğum için bu iş bana girdi.
You'll still be the youngest lawyer.
Yine de en genç avukat olacaksın.
The youngest had shit in his pants!
En genci altına sıçtı
" An old woman with snow-white hair was holding the youngest, perhaps a year old...
Beyaz saçları olan yaşlı kadın en küçüklerini kucaklamıştı.
I was the youngest one, but they were all looking up to me.
EN GENCi BENDiM, AMA HEPSi BENDEN MEDET UMUYORLARDI.
Look at this girl closely, and for once do not look at her as the youngest daughter-in-law of your family, but instead, look at her as the young girl, whom you had brought into this... house with promises and dreams of a happy life.
Bu kıza yakından bakın, Sadece bir kez için, ona gelinin değilde... Ona genç bir kız olarak bakın,
He was the youngest in the history of the university.
Üniversite tarihinin en geç profesörü olmuş.
Sixteen, I'm the youngest.
On altı, en gençleriyim.
Edouard Loubet is the youngest French chef to have earned 2 stars in the Michelin guide, now called the Red Guide.
Michelin Guide'da, şimdiki adıyla Red Guide'da iki yıldız kazanan en genç Fransız şefi.
- The youngest go first.
- Önce en genci.
While I don't feel qualified to address the last part, I can tell you that Dawn's not just the youngest, she's the baby.
Dawn'un yalnızca ailenin En küçüğü olmadığını hatırlatayım. O daha bebek.
And they say the youngest is the most naive.
Bir de en küçükler en saftır derler.
The youngest.
En genç olanıyla.
A.J.'s going to be reading his work in front of several very important alumni. - He's the youngest person to win- -
Kendi bölümünde bunu kazanan en genç insan.
If Pacey Witter can sink this putt he will become the youngest ever Masters Champion. You can see the tension in the face of his girlfriend acting sensation Miss Heather Graham.
Sevgilisi sinemanın heyecan verici aktristi Bayan Heather Graham'ın yüzündeki gerginliği görebilirsiniz.
He can, but you know as well as I do... that the youngest they've ever convicted was 11.
- Evet ama siz de biliyorsunuz ki hüküm giyen en küçük çocuk 11 yaşındaydı.
My feelings aren't cute, ok? I'm not the youngest brother on "Eight is Enough."
Hislerim tatlı değil. "8 Çocuklu Ailenin" en küçük çocuğu değilim.
- You must be the youngest player in...
- En genç top tutucu... - Bir asırdan beri.
You're the youngest Seeker in a century.
Yüzyılın en genç top tutucusu sensin.
To his left, Mother, myself... Ana and Lula, the youngest.
Solunda ise annem, ben, Ana ve en küçüğümüz Lula otururdu.
It was the youngest, wasn't it?
Dört çocuğu vardı. En küçüğünü kaybetti, değil mi?
I was the youngest.
En küçükleri bendim.
I am the youngest.
Ben en küçüğüm.
The youngest is six.
Küçüğü altı.
The youngest.
Küçük olan.
She's always been the youngest sister, the eternal child, carefree, fun-loving... - And?
Hep en genç kardeş oldu, ölümsüz çocuk, kaygısız, eğlenmeyi seven...
Sirenetta, the youngest of them all. "
- "En küçük olanları Serinetta'ymış."
You're the youngest grandma I know.
Sen tanıdığım en genç büyükannesin.
The youngest person in the group was 12.
Grubun en genç üyesi 12 yaşındaydı.
Claire feels that, being the youngest child perhaps she might have missed out on a time when the family was happier.
CIaire, en küçük evIat oIduğundan... ... aiIenin daha mutIu oIduğu bir zaman diIimini kaçırdığını düşünüyor.
Evan is the youngest, and he is so immature, you know?
Evan en gencimiz ve pek yetişkin değil, bilirsiniz işte.
But for one member of the herd it is a constant struggle, the youngest.
Fakat sürünün bir üyesi sürekli uğraşıyor, en genci.
He is also no longer the youngest The herd's latest member arrived just a few weeks ago.
O bile uzun süre en geç kalmayacak, sürünün en son üyesi sadece bir kaç hafta önce doğdu.
For the first time in a few days the youngest members of the group are playing again.
Birkaç gündür ilk kez grubun genç üyeleri tekrar oynamaya başladı.
I wasn't the youngest queen ever elected... but now that I think back on it, I'm not sure I was old enough.
Ben seçilen en genç Kraliçe değildim ama..... yeterince büyükmüydüm bilemiyorum.
Were you the youngest of the foster children?
Sen evlatlıkların en küçüğü müydün?
Dwight was the youngest.
En küçüğümüz Dwight'tı.
David's the youngest executive vice president... at Morgan Stanley.
David, Morgan Stanley'deki en genç genel müdür yardımcısı.
Yeah, well, I'm the youngest...
- Evet, ben de en genç...
The final encounter I was able to witness here at JPL with my youngest son.
Son karşılaşmaya, JPL'de, küçük oğlumla birlikte şahit oldum.
I'm the youngest.
En genç benim!
I'm not joking, he's the youngest of us all!
Kaybedecekler bir şeyleri olmadığında, insanlar ölmeye hazır oluyorlar.
I'd like to make a toast... First of all to you, our friends, who have come here to share... In the homecoming of our youngest daughter, Zsuzsi.
Her şeyden önce buraya gelerek en kücük kızımız Suzi'nin evimize gelişini bizlerle paylaşan dostlarımız için içmek istiyorum.
Peter Romano, Pops'youngest son... and the alleged muscle of the family.
En küçük oğul Peter Romano işini kaba kuvvetle halleder.
And below... the two youngest.
Ve aşağıdakilerde... İkiside en küçükleri.
Our youngest daughter is both US and Finnish citizen, because she was born here and the older one is speaking both Swedish and English, so...
En küçük kızım hem US hem Finnish vatandaşıdır çünkü burada doğdu ondan bir büyüğü de hem isveçce hem ingilizce konuşuyor
The source of this idea is not only Sigmund Freud but his youngest daughter Anna.
Bu düşüncenin kaynağı sadece Sigmund Freud değildi. En genç kızı Anna da böyle düşünüyordu.