The young translate Turkish
18,444 parallel translation
♪ Downtown the young ones are going ♪
♪ Gençler şehir merkezine gidiyor ♪
♪ Downtown the young ones are growing ♪
♪ Downtown gençleri büyüyor ♪
I wanted to hear what had become of the young man from whom we had expected everything.
duymak istedim haline gelenler genç adamın kim olduğumuzdan her şeyi bekliyordu.
Where are the kids? Where are the young people?
Çocuklar, genç insanlar nerede?
The young man just now, was he with you?
O genç adam, sizinlemiydi?
Well, the young'uns are looking good.
Gençler iyi görünüyor.
The young lady.
Genç bir hanım.
Alzheimer's really should be the province of the young.
Alzheimer Gerçekten gençlerin uzmanlık alanı olmalı.
The young.
Genç.
For all of the young writers, actors, and directors he has worked with over the years.
Tüm genç yazarlar, aktörler, Ve yıllar boyunca birlikte çalıştığı yönetmenler.
They say that youth is wasted on the young.
Gençlerin gençliklerinin boşa gittiklerini söylüyorlar.
Quite the young liberal.
Genç bir liberaldi.
Tell me something about the young Romanian manager generation.
Öyleyse bize biraz genç Rumen yönetici neslinden bahsedin.
Amir, you have to talk to the young people.
Amir, gençlerle konuşmak zorundasın.
I can't accept anything less than the young, free and sensual world of the advertising Olympus I'd grown accustomed to.
Alıştığım gençliğim ve Cennet'in özgür ve duygusal dünyası reklamından daha azını kabul edemedim.
A young couple, driving an unmarked van with no license plates toward the desert this late?
İşaretsiz bir minibüs süren genç bir çift Bu geç çölde plaka yok mu?
It's nice to meet the woman who raised this fine young man.
Bu genç adamı yetiştiren kadınla tanışmak harika.
This is a young boy all covered in burns, he's very young, 14, 15 at the most.
Bu oğlan ateşler içersindeydi çok gençti, en fazla 14 ya da 15 yaşındaydı.
Many young members of our community are aware of the sacredness of nature, and the environment, so after much prayer, we have made a decision.
Cemaatimizin pek çok genç üyesi, doğanın... ve çevrenin kutsallığının farkındadır. Yani pek çok duadan sonra, biz bir karar verdik.
The tests are saying that she's a healthy young woman.
Sağlıklı genç bir bayan olduğunu gösteriyor.
Okay, now, young man, look here. All of this, okay, you can get a hit off of any of these and change the whole investigation.
Genç arkadaşlarım, dikkatle izleyin sadece bu bile bizlere, tüm soruşturmanın seyrini değiştirecek ipuçları verebilir.
You're too young for the night work
Gece işi için çok küçüksün.
My sister and brother have young children so I help at the restaurant.
Kardeşlerimin küçük çocukları var bu yüzden restoran işine ben yardım ediyorum.
We have an informant that confirms that your daughter and another young woman placed a bomb in the post office.
Onu doğrulayan bir bilgilendirici var. Kızınız ve başka bir genç kadın Postaneye bomba yerleştirdi.
But the two women who escaped, they're young, they're white.
Ancak iki kadın Kaçanlar, gençler, Onlar beyazlar.
My being young was also a reason, when you refused the post of international... when you refused the post of international correspondent for the BBC and chose instead to be a college professor!
Sen de benim gençliğim yüzünden BBC'nin uluslararası muhabirliği görevini reddedip üniversite profesörü olmayı tercih ettin.
And may God be with the soul of this young woman, from now until eternity.
Ve Tanrı bu genç kadının ruhuyla birlikte olabilir, Bundan böyle ebediyete kadar.
All the men in my family die young.
Ailemdeki her erkek genç öldü.
The conflict began when 200 Negro demonstrators led by Andrew Young and other civil rights leaders...
Çatışma, Andrew Young önderliğindeki 200 zenci gösterici ve diğer sivil haklar liderleri...
I've put all my credibility on the line telling our young people that this president can be trusted, but they want results.
Gençlerimize başkanın güvenilir olduğunu söyleyerek tüm itibarımı tehlikeye attım, ama onlar sonuç istiyorlar.
Those young men went down to Mississippi and died doing the work the government hasn't been willing to do for a hundred years.
Bu genç adamlar Mississippi'ye gidip hükümetin 100 yıldır yapmak istemediği işi yaparken öldüler.
Only yesterday in Mississippi young people seeking the right to vote were brutalized and murdered.
Daha dün Mississippi'de oy hakkı isteyen gençler şiddete maruz kaldılar ve öldürüldüler.
Written by a young Englishwoman who never left the countryside.
Kırsal kesimden hiç ayrılmayan genç bir İngiliz bayan tarafından yazıldı.
- Young man, we love Gabby something terrible, too, but you are barking up the wrong tree.
- Genç adam biz de Gabby'yi çok fena seviyoruz ama yanlış kapıyı çalıyorsun.
I said I was tracking the girl that you saw and that was probably this young lady, Amelia.
Gördüğünüz kızın izini sürdüğümü ve muhtemelen onun da şu genç hanım yani Amelia olduğunu söyledim.
The porno young lady.
Porno yıldızı genç hanım ama evet.
I think that young man from Amri is the reason for it.
Bence bunun nedeni o Amri'li genç adam.
Tonight on the occasion of the full moon young men and women will confess to their beloveds.
Bugece dolunayda Genç kız ve erkekler aşklarını itiraf edecekler.
Ever since she was young Aisholpan has been fascinated by the eagles.
Aisholpan küçüklüğünden beri kartallara hayrandı.
Or do you think there are old birds, and young birds, and middle-aged birds, and one day the oldest ones just drop out of the sky, dead?
Veya eski kuşların, kuşların ve orta yaşlı kuşların olduğunu düşünüyor musunuz? Ve bir gün en eskiler gökyüzünden düşerek ölecekler mi?
Particularly the very young.
Özellikle çok genç iken.
Generosity to young talent is the true spirit of my father's work.
Genç yeteneklere cömertlik babamın işinin gerçek ruhudur
The circumstances, fact you're young, that'll count for something.
Şartlar ve genç olman göz önünde bulundurulursa biraz hafifleyebilir.
Because he was and is the only killer of this beautiful young woman.
Çünkü bu güzel genç kadının tek gerçek katili odur.
Those are the crimes committed by these two young people that night and the only ones we have proof of.
İki genç insanın o gece işlediği tüm suçlar bu saydıklarım. Ayrıca tek kanıtlanabilir olanlar.
And what we feel and what you feel will determine what happens to the rest of this young man's life.
Ve bizim hislerimiz, sizlerin hisleriniz... Bu genç adamın, bundan sonraki hayatının nasıl olacağını belirleyecek.
A very young David dagley, now let's fast forward to 2011 where dagley is the commander of t.J. Jackson's ranger unit, the unit that we all know went rogue and killed Alexander Hubert.
Çok genç bir David Dagley. Şimdi hızlıca, Dagley'in T.J. Jackson'un korucu biriminde komutan olduğu 2011 yılına gelelim hepimizin, yoldan çıkıp, Alexander Hubert'i öldürdüğünü bildiğimiz birim.
However... I can't help feeling she's still rather young to marry, to say nothing of the differences in background and in, uh, religion.
Yine de evlenmek için genç olduğunu düşünmeden edemiyorum kültür ve din farklılıklarını saymıyorum bile.
I would think it must be very tiring to be the only wife of a young husband.
Genç bir kocanın tek eşi olmanın çok yorucu olduğunu sanırdım.
Very young for the home guard, Joe.
İç Güvenlik Kuvvetleri için epey gençsin Joe.
And the boy, nice and young.
Bir de oğlan, temiz ve küçük.
the younger one 16
the youngest 26
the young one 19
the young lady 16
young 1055
younger 104
young man 1667
young blood 22
young love 41
young girl 46
the youngest 26
the young one 19
the young lady 16
young 1055
younger 104
young man 1667
young blood 22
young love 41
young girl 46
young one 29
young guy 16
young master 235
young girls 24
young lady 1202
young and old 19
young fella 42
young fellow 27
young woman 79
young mr 18
young guy 16
young master 235
young girls 24
young lady 1202
young and old 19
young fella 42
young fellow 27
young woman 79
young mr 18