Threat translate Turkish
9,807 parallel translation
Triple threat.
Üçlü tehdit.
He's no longer a threat to your monopoly on piety.
Artık senin dindarlık tekelin için tehdit oluşturmuyor.
But still a threat, Prefect.
Ama yine de bir tehdit sayın vali.
That's the threat.
Asıl tehdit bu.
Threat is a creature with many heads.
Asıl tehdit, birçok başı olan bir canavar.
The Emperor has deemed them as a threat to the Dominion.
İmparator Dominion yönelik bir tehdit olarak görüyor...
Can you detect any imminent threat, graves?
Herhangi algılanabilir tehdit fark ettin mi Graves?
It's a threat. That's all.
Tehditten öte bir şey değil bu.
So, there was no immediate threat from him to you?
Yani, sana karşı bir tehdit oluşturmadı mı?
Even before the recent threat of our parents fornicating like wrinkly old rabbits.
Babanla annemin yaşlı tavşanlar gibi zina yapmış olma tehdidinden önce de böyleydi.
Due to the threat to the lives of the hostages, the government has decided to agree to the kidnappers'demands and get them out of the country.
Rehinelerin hayatı tehlike içinde olduğu için hükümet rehinecilerin taleplerini kabul etmeye ve onları yurt dışına çıkarmaya karar verdi.
Is that a threat?
- Bu bir tehdit mi?
And if we destroy Marius... we destroy the greatest threat to her safety.
Eğer Marius'u yok edersek onun güvenliğine oluşabilecek en büyük tehlikeyi ortadan kaldırırız.
Terrorism's a short-term threat.
Terörizm kısa vadeli bir tehdit.
What I will be providing you and the fine gentlemen of the Secret Service, is a list of every threat about the president since February 3rd.
Sen ve Gizli Servis'teki güzel baylara sağladığım şey 3 Şubat'tan beri Başkan hakkındaki her tehditin bir listesi.
And a profile of every threat maker.
Ve her tehdit eden kişilerin bir profili.
First, you have to fight the physical threat.
Birincisi, fiziksel tehditlerle savaşmalısın.
Is that a threat?
Tehdit mi bu?
She's not a threat to anyone.
Kimse için tehdit oluşturmuyor.
Our way of life is under threat from an invisible enemy.
Görünmez bir düşman hayat tarzımızı tehdit ediyor.
Why else the portentous threat?
Yoksa neden o uğursuz tehdidi yapsın?
I'm a triple threat...
Ben üçü bir aradayım.
What was that threat from the sky and how exactly was it averted?
Gökyüzünden gelen tehlike neydi ve tam olarak nasıl geri gönderildi?
It's called a redacted document, edited to render unreadable any content the FBI deems a threat to national security, or, more often, to the security of the workings of the FBI itself.
Bunun ismi basılı evrak, okunulmasın diye düzenlenmiş. FBI'daki her bilgi ulusal güvenlik için bir tehdit oluşturuyor. Ya da daha çok, FBI'ın kendi çalışmalarının güvenliğine karşı bir tehdit.
Senator Roan is proving to be the greatest threat to the NFFA regime since they first took office 25 years ago...
Senatör Roan, YKB'nin 25 sene önce hükümete gelmesinden beri onlara karşı en büyük tehlike olduğunu gösteriyor.
Truth is, there is no real threat here.
Gerçek şu ki, mevcut bir tehdit de yok.
People understand the threat... the kind of person you're up against.
İnsanlar tehdidin farkında ne tür biriyle karşı karşıya olduğunuz biliniyor.
He is the real threat!
Asıl tehdit o!
Truly protect us and never confuse us with those who are the real threat.
Gerçek tehditle bizi karıştırmamaları ve bizi gerçekten korumaları için.
So anyone who might have overheard anything you said to Diamondback or Shades in here... is a threat.
Bu yüzden burada Diamondback'e ya da Shades'e söylediklerine kulak misafiri olmuş herkes bizim için bir tehdittir.
- Frank. - In Quito, the man on the street doesn't know that tomorrow, in addition to the gunfire and indiscriminate attacks the threat of chemical war looms over the city.
- Quito'daki insanlar, silahlı çatışmalar, artan şiddet olayları ve kimyasal gaz tehdidi karşısında gelecekten ümitsiz.
And this is a new threat the government could really have done without, Frank?
Bu sence hükümetin karşılık veremeyeceği yeni bir tehdit mi Frank?
Found an imprint on one of the threat letters.
Tehdit mektuplarından birinde bir iz buldum.
Well, we needed a credible threat for Durant, so I told him.
Eh, Durant için ciddi bir tehdit gerekiyordu, ben de söyledim.
"Injustice anywhere is a threat to justice everywhere."
"Bir yerdeki haksızlık varsa bu diğer hakları değersiz kılar."
She's our biggest threat.
En büyük tehlike bu kadın.
Johnnie just got another death threat.
- Johnnie, bir tane daha ölüm tehtidi aldı.
Death threat?
Ölüm tehtidi mi?
As long as we're alive, we're a threat.
Hayatta olduğumuz sürece onun için birer tehdidiz.
Rickon is Ned Stark's trueborn son, which makes him a greater threat to Ramsay than you, a bastard, or me, a girl.
Rickon, Ned Stark'ın öz oğlu. Yani Ramsay için bir piç olarak senden ve bir kız olarak benden daha büyük bir tehdit.
- Is that a threat?
- Tehdit mi ediyorsun?
Only when the non-Christian threat is extinguished.
Gayri Hristiyan tehditler ortadan kalktıktan sonra.
I'm the captain, I have the right to deal with any threat.
Ben kaptanım, herhangi bir tehditle başa çıkma hakkım var.
A threat to your sister was evidently not enough.
Belli ki kız kardeşinizi tehdit etmek yeterli olmamış.
- Yes. We eliminated the threat posed by Father Creel and his men, and were able to recover Bruce Wayne.
Peder Creel ve adamlarının oluşturduğu tehdidi ortadan kaldırdık ve Bruce Wayne'i kurtardık.
And he won't see me and Lucius as a threat.
Ayrıca beni ve Lucius'ı tehdit olarak görmez.
The boy is a threat.
- Çocuk bir tehdit.
And we won't see me and Lucius as a threat.
Beni ve Lucius'ı da bir tehdit olarak görmeyecektir bence.
So what was the big threat this time?
Bu seferki büyük tehlike neydi?
The form of the threat may not likely be the issue.
Konumuz tehdidin şekli değil.
You're suggesting that the governor comply with an anonymous threat?
Valinin, kaynağı meçhul bir tehdide boyun eğmesini mi öneriyorsun?