Tomorrow morning translate Turkish
5,516 parallel translation
And besides, me and you got to be at Giff's tomorrow morning.
Hem yarın sabah ikimiz Giff'in Yeri'nde olmalıyız.
In other news, the transit authority says the H-1 will reopen tomorrow morning.
Sıradaki haberimiz. Ulaştırma Bakanlığı H-1 otoyolunun yarın tekrar hizmete gireceğini söyledi.
He will be here by tomorrow morning.
Yarın sabaha buraya gelmiş olur.
And tomorrow morning, rested, you can figure out how to get to Malaga.
yarin ola hayrola, dinlen, Ayrica Malaga'ya nasil gideriz onu dusunelim.
Yeah, tomorrow morning would be fine.
Yarın sabah uygun. Tamam.
You're gonna be up until tomorrow morning.
Sabaha kadar uyuyamayacaksın.
Project Orange gets under way tomorrow morning at dawn.
Turuncu proje yarın şafak vaktinde başlayacak.
God willing, tomorrow morning.
Kısmetse, yarın sabaha.
- Tomorrow morning.
- Yarın sabah.
Because tomorrow morning at exactly 10 : 00, I walk into a high level, top secret meeting at which you are the agenda.
Çünkü yarın sabah tam 10'da gündemde sizin olduğunuz üst düzey, gizli bir toplantıya katılacağım.
Because I was just put in charge of the manhunt, which means I need him arrested and in front of a magistrate by tomorrow morning.
Çünkü onu yakalama görevi bana verildi yani onu yakalayıp yarın sabah yargıcın karşına dikmem gerek.
You can pick it up tomorrow morning.
Yarın sabaha kadar alabilirsin...
Do you want me to go there tomorrow morning?
İstersen ben giderim yarın sabah...
Council meeting tomorrow morning.
Yarın sabah konsey toplantısı var.
By tomorrow morning, it will have strangled your entire garden.
Yarın sabaha bütün bahçenizi sarmış olacak.
Because until tomorrow morning, wherever Shana goes, Jenna goes.
Çünkü yarın sabaha kadar, Shana nereye Jenna oraya.
I'll pick you up in the morning tomorrow morning.
Yarın sabah sizi Guilin'e bırakırım.
Tomorrow morning, everyone's gonna be sourcing the WND story that's sourcing you sourcing me.
Yarın sabah herkes WND haberinin kaynağını araştırıp önce seni, sonra beni bulacak.
Louis, if they don't oust her tomorrow morning, they will lose that takeover vote tomorrow afternoon.
Louis, yarın sabah onu devirmezlerse öğleden sonraki devralma seçimini kaybederler.
And tomorrow morning, nearly four years after her initial detainment, Amanda Knox will fly back to her hometown of Seattle.
Ve yarın sabah, gözaltına alınmasından neredeyse dört yıl sonra Amanda Knox memleketi Seattle'a geri uçacak.
9 am tomorrow morning.
Yarın sabah saat 9'da.
I'll see you tomorrow morning.
Seninle yarın sabah görüşürüz.
Tomorrow morning, my community will walk through these doors, they will listen to the eulogy delivered by the good reverend, who will say many nice things about the deceased, most of them true.
Yarın sabah, bizim topluluk bu kapılardan geçip gelecek ve iyi bir papazın hazırladığı anma konuşmasını dinleyecek. Merhum hakkında çokça güzel sözler söylenecek ki çoğu da doğru şeyler.
Jen and I would go to the funeral, but it's tomorrow morning and in Delaware.
Jen'le cenazesine gitmek isterdik ama yarın sabah ve Delaware'de.
If this were just about you and me you'd be readin'it in the paper tomorrow morning.
Eğer bu sadece ikimizin arasında olsaydı.. .. yarın sabah gazetede okuyor olurdun.
- How about tomorrow morning?
- Yarın sabaha ne dersin?
For tomorrow morning?
- Yarın sabah mı?
- The suit's gonna be filed tomorrow morning.
- Yarın sabah dava dosyaları açılmış olacak. - Mac.
You're going to be a named defendant in a separate suit filed tomorrow morning by Jerry Dantana.
Yarın Jerry Dantana tarafından açılacak ayrı bir davada savunmada bulunacaksın.
Tomorrow morning I'll be going to Berlin.
Yarın sabah Berlin'e gideceğim.
I have to be at the office really, really early tomorrow morning.
Yarın sabah çok çok çok erkenden ofiste olmam lazım.
How would tomorrow morning work for you?
Yarin sabah sizin için nasil?
I can call tomorrow morning. Not necessary.
- Yarin sabah arayabilirim.
Tomorrow morning, my community will walk through these doors, they will listen to the eulogy delivered by the good reverend, who will say many nice things about the deceased, most of them true.
Yarın sabah, bizim topluluk bu kapılardan geçip gelecek ve iyi bir papazın hazırladığı anma konuşmasını dinleyecek. Merhum hakkında çokça güzel sözler söylenecek, ki çoğu da doğru şeyler.
They'll be picking up pieces of him till tomorrow morning.
Yarın sabaha kadar parçalarını toplayacaklar.
We could get a rowboat tomorrow morning.
Yarın sabah tekne kiralarız.
Maybe tomorrow morning we put on some hot pants and see if we can score us some free omelets.
Yarın sabah da seksi giyinelim de belki beleş omlet falan götürürüz.
Court is adjourned until tomorrow morning.
Mahkeme yarın sabaha kadar sona ermiştir.
Tomorrow morning, I'll wait for you.
Yarın sabah seni bekleyeceğim.
We're stealing it tomorrow morning.
- Pencereyi yarın sabah çalıyoruz.
I'll call the Krauts tomorrow morning.
Yarın sabah Almanları ararım.
Hopefully, I'll be back tomorrow morning.
Umarım yarın sabah orada olacağım.
Tomorrow morning, the gentlemen who have been visiting Otto are gonna be stopping by to see you, too.
Yarın sabah Otto'yu ziyaret eden arkadaşlarım senin de ziyaretine gelecekler.
And I'm pretty sure by tomorrow morning, Lisa's going to have your job.
Ve eminim yarın sabah Lisa senin koltuğuna oturacak.
You will leave this island tomorrow morning on the first ferry.
Yarın sabah ilk vapurla bu adadan ayrılacaksınız.
Mr. Refik is coming tomorrow morning.
Yann sabah Refik Bey geliyor.
Charlie, you're supposed to meet my boss tomorrow morning at 9 : 00 a.m.
Charlie, yarın sabah 9'da patronumla görüşmen gerekiyor.
Look, I don't mind an afternoon off or a late morning tomorrow, but the jury can't stay here indefinitely.
Ha bu öğleden sonra, ha yarın sabah. Ama jüri burada sonsuza kadar bekleyemez.
I'm supposed to be out of the apartment by noon tomorrow, but the movers cancelled for the morning, so now I am gonna be up all night moving my stuff to my new place.
Yarın öğlene kadar evden çıkmam gerekiyordu ama nakliyeciler sabah gelmeyecek bu yüzden tüm gece uyumayıp eşyalarımı yeni evime taşımalıyım.
In the morning the day after tomorrow, the men will be here.
Öbür gün sabah adamları buraya gönderirim.
They leave tomorrow morning.
Yarın yola çıkıyorlar.