English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Unforgiving

Unforgiving translate Turkish

197 parallel translation
My uncle is a hard, unforgiving man.
Amcam affetmeyen, zor biridir.
I want to make a point of the fact that I am not one to be unforgiving.
Bir noktayı açıklığa kavuşmak isterim ki, ben affetmesini bilmeyen biri değilim.
To show how mean and unforgiving she can be!
Onun ne kadar zalim ve merhametsiz olduğunu göstermek için!
Even before you hit Mach 2, she'll be unforgiving on you. So take it easy.
Sen Mach 2'ye bile ulaşmadan, kumanda etmen zor olacak.
On him, and the unforgiving race which had claimed so many mens'lives... Death Circus.
Ona göre, birçok insanın yaşamını alan bu acımasız yarış... ölüm sirki.
"His enemies are mostly dead He's mean and unforgiving"
"Düşmanları kesinlikle ölüdür. Zalimdir ve merhametten yoksun"
You see what've we got? We've got limestone uplands, unforgiving moors and scarred dales.
Kireçtaşı yayla, hain bozkır ve yaralı vadilerimiz varmış.
Let the evil that walks inside be cleansed by pure, unforgiving ice.
O binadaki kötülük saf ve affetmeyen buz tarafından temizlensin.
They're very unforgiving.
Çok rahatsızlar.
The whipping, howling, unforgiving winds crash into the clouds and rain falls no matter where you turn.
Asla kaçamazsın. Gerçek korkudan asla kaçamazsın.
I've always been taught to be tolerant of other cultures and points of view... no matter how alien... but I have to say that the Tak Tak are the most unforgiving people I've ever met.
Her zaman diğer kültürlerin yabancılara bakış açıları toleranslı olmuştur- - ama Tak Takların bu güne kadar karşılaştığım, en affetmez tür olduğunu söylemeliyim.
Unforgiving, unforgiven, we must resurrect, or we will die.
Affetmez, affedilmez, Onu canlandırmalıyız, yoksa öleceğiz.
Well, people-people can be very unforgiving at times, Joe, uh...
Doğru, insanlar bazen çok acımasız olabiliyor, Joe...
His charm is somewhat deceptive because he's also very tough, he's absolutely unforgiving, very patriotic.
onun çekiciliği aslında aldatıcıydı. Çünkü o çok sertti, Asla affetmezdi.
Should we now be unforgiving of his mistrust?
Bu güvensizliğinden dolayı onu suçlayabilir miyiz?
She was completely unforgiving.
Beni kesinlikle bağışlamadı.
The Jacobins were most unforgiving.
Jakobenler affetmedi onları.
- Plumbing the most hostile, unforgiving environment...
- En tehlikeli, affetmeyen bir çevreyi anlamaya çalışmak...
Headstrong, egotistical, unforgiving.
Dik başIı, bencil, kinci.
The younger you were, the more unforgiving you are of your parents.
Ne kadar ufak olursanız, ailenizi bağışlamanız o kadar zor oluyor.
Only, perhaps, the Gls still struggling to break out of their beachhead against unforgiving terrain and a stubborn enemy.
Sadece köprübaşını çetin arazi koşulları ve inatçı bir düşmana karşı genişletmeye çalışan piyadeler belki.
You haven't the first idea how unforgiving this universe has become, and I will not allow you to find out at my expense.
Bu evrenin ne kadar hata affetmez hale geldiği hakkında fikrin yok. Ve beni de harcamana izin vermeyeceğim.
I was proud and unforgiving.
Gururlu ve merhametsizdim.
You're... you're so unforgiving.
Hiç bağışlayıcı değilsin.
Down in the street, it's unforgiving.
Sokakta ise hiç affetmez.
Wrawful... unforgiving.
Gazap dolu... affetmeyen...
Now how are we gonna survive in this harsh, unforgiving terrain?
Şimdi bu haşin, acımasız yerde nasıl hayatta kalacağız?
Earth day people can be very unforgiving.
Yerküre günü insanları affedici değildir.
You haven't the first idea how unforgiving this universe has become, and I will not allow you to find out at my expense.
Sen bir antikasın. Evrenin ne kadar kötü bir hale geldiğinden haberin yok. Beni kullanarak öğrenmene izin vermeyeceğim.
Unforgiving.
Bağışlayıcı olmayan.
I can't believe the devil... Is so unforgiving...
İnanamıyorum, bu şeytan hiç affedici değil.
No, sir. I'm making inquiries in your behalf... in regards to that fucking unforgiving, motherfucking Omar, man.
Hayır, efendim ama, senin adına soruşturma yapıyorum ben hem de hiç affetmez Omar üzerine soruşturma.
" lf you can fill the unforgiving minute
" Bağışlamaz zamanı
He's unforgiving of himself and others.
Kendisini ve başkalarını affetmiyor.
- Let go of me! Who taught you to be so unforgiving?
Sana böylesine bağışlamaz olmayı kim öğretti?
The moolaade is unforgiving.
Moolade affedici değildir.
Stand against us and our wrath will be unforgiving.
Bize karşı çıkarsanız gazabımız acımasız olur.
We are on an unforgiving schedule.
Vaktimiz çok kısıtlı.
NATURE'S UNFORGIVING TEMPEST AND MY OWN RUINS CONSPIRED TO DEFEAT MY PURPOSE,
Doğanın acımasız fırtınaları ve yaralarımın acısı beni amacımdan uzaklaştırdı.
That's the most unforgiving speech you've ever made.
İlk defa birini eleştiriyorsun.
Ndo you have what it takes... the most savage... unforgiving motherfuckersNin God's cruel kingdom?
Size gelince! Evet Çavuşum!
The schedule is very unforgiving.
Takvim çok acımasız..
- He says that being unforgiving...
- Diyor ki affedilmemek...
A time when the unforgiving city becomes a little kinder.
Affetmeyen şehrin biraz daha nazik olduğu bir zamandır.
Polyester, it's very unforgiving.
Ne diyebilirim ki? Polyester, çok acımasızdır.
They are unforgiving - we have to take every possible measure to protect innocent people.
Affedilebilirler- - masum insanları korumak için tüm ihtimalleri ölçmemiz gerekir.
Those lycra ski suits are unforgiving. Teddy. I don't want to talk about it.
Streç kayak kıyafetleri acımasız olabiliyor.
They are doing an exceptional job under very harsh and unforgiving and thankless circumstances.
Çok sert, acımasız ve tatsız koşullarda harikulade bir iş yapıyorlar.
And gravity is unforgiving
Raks sona erer, artık yürümek gereklidir.
It is very unforgiving.
.
Swallowed whole by the treacherous, unforgiving sea.
Acımasız deniz, haince tekneyi yuttu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]