You could've told me translate Turkish
364 parallel translation
From all you've told me these last weeks, I should say it could mean... any one of a number of quite unpleasant things.
Son haftalarda bana söylediklerine bakılırsa, bunun... birkaç kötü şey anlamına geldiğini söyleyebilirim.
- You could've told me. - Well, no big deal.
Bana söylemeliydin.
Only you could've told me you were going to shake.
Silkeleneceğini söyleseydin keşke.
Well, you could've told me that on the telephone.
Bunu telefonda söyleyebilirdin.
If you'd had told me that in time, I could've saved three hours in the kitchen.
Bunu bana zamanında söyleseydin, üç saatimi mutfakta harcamazdım.
You could've told me.
Bana söylemen gerekirdi.
- You could've told me you were coming.
- Seni buraya hangi rüzgar attı.
You could've told me you'd be late.
Geç kalacağını söyleyebilirdin.
You could've told me, you know.
- Bana söyleyebilirdin, biliyor musun?
If you told me where you lived, then I could take you home... but you won't tell me where you live, so here we are.
Nerde oturduğunu söyleseydin seni eve götürebilirdim... ama nerde oturduğunu söylemedin ve şimdi buradayız.
You could've told me.
Daha önce söyleyebilirdin.
I'd like to know why none of the guys never told me that you, Miss Ratched, and the doctors could keep me here till you're good and ready to turn me loose.
Merak ediyorum, neden bu heriflerden hiçbiri bana söylemedi, siz Bayan Ratched ve doktorlar, salıverme kararı alıncaya kadar beni burada tutabiliyormuşsunuz.
Okay? I wish you could've told me before I left'cause I've got to go back and write the story, one way or another, that's all.
Keşke ben çıkmadan anlatsaydınız çünkü geri dönmek zorundayım ve öyle ya da böyle bu hikayeyi yazacağım.
Now, Sarah... from what you've told me on the phone... this could be a misplaced phenomenon... looking for a way to cause trouble.
Şimdi, Sarah telefonda anlattığına göre bu bir yanlış yerde olma olayı olmalı sorun çıkarmak için bir yol arıyor.
I could've told you that. But he won't listen to me.
Bunu ben de söylerdim ama dinlemezdi.
Mrs. Zyro told me you've rescued lots of people. That you could help me
Bay Zyro bana sizin bir çok insanı kurtardığınızı ve bana yardım edebileceğinizi söyledi.
Did it ever occur to you that you could've told me?
Bana söylemek hiç aklına geldi mi?
You could've told me. Why?
Bana söyleyebilirdin.
You've often told me... that you prefer novels... where a single sentence could revolutionize a life.
romanlardaki tek bir cümlenin bile hayatı tamamen değiştirebileceğini söylerdin.
You could've told me a little bit sooner.
Bana biraz daha önce söyleyebilirdin.
I told you I've never dealt with Lamborghinis... and yet you assured me that you could deliver the cars within that time frame.
Şimdiye kadar, Lamborghinilerle hiç işim olmadığını sana söylemiştim sense arabaların gümrükten gününde çıkacağını garanti etmiştin.
You could've told me.
Bana söyleyebilirdin.
Not that I didn't deserve it, but you could've told me.
Aslında hak etmiştim ama yine de söyleyebilirdin.
You'd think they could've at least come in and told me.
İçeri gelip, beni çağırsalar olmaz mıydı?
You could've told me he was back.
Geri döndüğünü bana söyleyebilirdin.
Marlboro, you could've told me that.
Marlboro, bana bunu neden anlatmadın?
If I told you that, you could go straight to the source and cut me and old Bob out here completely.
Bunu sana söylersem, işin kaynağına gidip beni ve Bob'u tamamen saf dışı bırakabilirsin.
- You could've told me.
- Söyleyebilirdin.
I mean, if you went up there and opened those windows... and told me that you could fly, I'd back you up.
Demek istediğim, Eğer oraya gider ve o camları açıp... bana uçabileceğinizi söylerseniz, sizi desteklerim.
You could've told me you had a boyfriend.
Erkek arkadaşın olduğunu söyleyerek başlayabilirdin.
When you told me I had all I could handle with my coffee and my little spoon.
Kahvem ve küçük kaşığımla halledebileceğimi söylediğin zaman.
If you'd told me there were Triscuit crackers,... -.. I could've enjoyed them with you.
Belki yanında nefis Triscuit krakeri olduğunu söyleseydin, ben de seninle tadını çıkarırdım.
Oh, I went to look for you in your room, and Ronnie told me I could find you up here.
Ve bilirsin, odana sana bakmaya gittim ve Ronnie bana seni burada bulabileceğimi söyledi.
- You could've told me on the phone.
- Bunu telefonda da söyleyebilirdin.
I have a little problem and they told me you're just the fella who could fix it.
Küçük bir sorunum var ve tam aradığım insan olduğunuzu söylediler.
Don't you think that you could've at least told me this before I cut it off?
Kafayı kesmeden önce en azından bana söylemeyi düşünemezmiydin?
Not only did you not believe him, ma'am, but you were less than truthful with me and with this jury moments ago when you told us under oath that Dr. page never said that your son had the type of leukemia that could not be treated by a bone marrow transplant.
Ona sadece inanmamakla kalmadınız, bayan, ayrıca biraz önce bana ve bu jüriye, yeminli haldeyken, Dr. Page'in oğlunuzun kemik iliği nakliyle tedavi edilemeyecek türde bir lösemi hastası olduğunu asla söylemediğini, ifade ederken pek dürüst değildiniz.
You could've saved yourself a whole bunch of urgent phone messages if you'd told me Herb was on board.
Herb'in kurulda olduğunu söyleseydin bir sürü acil telefon mesajı yollamaktan kurtulurdun.
I mean, when you told me, all I could think about was myself and how it was going to affect me.
Bana söylediğinde, sadece kendimi ve beni nasıl etkileyeceğini düşündüm.
Remember when you told me I was stupid for staring at... that bug lamp on my porch for six hours... hoping that purple light would have gamma rays... and turn me into the Incredible Hulk so I could flight crime?
O mor ışığın gamma ışınlarının olduğunu ve suçla savaşmam için beni İnanılmaz Hulk'a dönüştüreceğini umarak altı saat boyunca verandamızdaki o sinek yakalayıcıya baktığım için bana aptal demiştin, hatırlıyor musun?
How the hell was I supposed to know that? If you hadn't drunken yourself into a coma, maybe you could've told me that!
Komaya girecek kadar içmesen bana açıklayabilirdin.
You could've told me sooner!
Sormadan şunu söylesene!
- You should've pulled her, he told me I could pitch alright, Sharon you're over reacting
- Onu çıkarmalıydın. Bana atış yapabileceğimi söylemiştin. - Sharon, aşırı tepki gösteriyorsun.
- You could've told me.
- Bana söylemeliydin.
You could've told me that you were Fiancé Number 3.
Bana üçüncü damat adayı olduğunu söyleyebilirdin.
You could've told me!
Bana söyleyebilirdin!
You could've told me you were having Faye over.
- Faye'in geleceğini söyleyebilirdin.
I took that job thinking I could fight the good fight from the inside and you told me about all the problems.
Savaşı içeriden daha iyi yürütebilirim diye bu işe girmiştim. Ve sen de bana karşılaşabileceğim sorunları anlatmıştın.
Told them they were full of shit. And barring that, you could've at least told me.
Yemin ederek onlara bok olduklarını söyleyebilirdin... ve bunun ötesinde bunu en azından bana söyleyebilirdin.
- Maureen, you could've told me.
- Bana söyleyebilirdin.
You know, I was... I was talking to Richard Lewis on the phone earlier... and he was with me today... and he just asked me if he could buy it for his girlfriend... and I guess I kinda told him "okay."
Şey, ben... Biraz önce telefonda Richard Lewis'le konuşuyordum o da bugün benimle birlikteydi ve bana bileziği kız arkadaşı için alıp alamayacağını sordu ben de sanırım ona "olur" dedim.
you could've called 20
you could've fooled me 22
you could've died 20
you could've been killed 30
you could've killed me 24
you could've 28
told me 50
told me what 77
you can do it 1412
you can 2818
you could've fooled me 22
you could've died 20
you could've been killed 30
you could've killed me 24
you could've 28
told me 50
told me what 77
you can do it 1412
you can 2818
you can't miss it 64
you can't 4106
you can't beat me 46
you can't be serious 595
you can't kill me 112
you can talk to me 162
you can't fool me 70
you can't beat that 16
you can't go wrong 20
you can't make me 84
you can't 4106
you can't beat me 46
you can't be serious 595
you can't kill me 112
you can talk to me 162
you can't fool me 70
you can't beat that 16
you can't go wrong 20
you can't make me 84