You had translate Turkish
123,939 parallel translation
If you wanted to invite me for tea, all you had to do was ask.
Beni çaya davet etmek istiyorsan sorman yeterli olurdu.
You had me at "A man out of time."
"Başka dünyadan bir adam" dediğinde inanmıştım.
You had a rough couple days.
Epey zorlu birkaç gün geçirdin.
You had it all, didn't you?
Her şeye kavuştun değil mi?
You had everything I always dreamed of.
Hep hayal ettiklerine sahip oldun.
You had the chance to poison your mother.
Anneni zehirleme şansın vardı.
Oh, I thought even you had limits.
Ah, sınırın olsa bile düşündüm.
Yes... you did what you had to do to survive.
Biliyorum. Hayatta kalmak için yapman gerekeni yaptın.
How much have you had to drink?
Ne kadar içtin?
And... and don't say you had reasons, because at the end of the day, at the end of the world, nobody gives a damn about your reasons, because they are your reasons.
Ve sakın bana sebepleriniz olduğunu söylemeyin, çünki günün sonunda, dünyanın sonunda, hiçkimse lanet sebeplerinizi umursamaz, çünki onlar sizin sebepleriniz.
I'm told you had some names for me, cabinet positions.
Bana vereceğiniz bazı isimler varmış. Bakanlar Kurulu için.
This is the threat assessment file you had recalled on June 23, 2015.
23 Haziran 2015'te geri çektirdiğin tehdit değerlendirme raporu.
You had this retrieved from a list of top government officials before they had a chance to study it.
Bu dosyayı, üst düzey yetkililer göremeden dijital sistemden geri çektirmişsin.
You had no idea? !
Nereden mi bilebilirdin?
Tri-partisan alliance. You had Democrats, moderate Republicans, and Independents.
Demokratlar, ılımlı Cumhuriyetçiler ve Bağımsızlar.
Well, you probably wouldn't want to smile either if you had wooden teeth. - Mr. President!
Tahta dişlerin olsaydı muhtemelen sen de gülümsemek istemezdin.
I really appreciated what you had to say.
Söylediklerin için çok teşekkürler.
I thought you had a doctor's appointment with Allie.
Allie ile bir doktor randevun olduğunu sanıyordum.
This was an experience you had.
Bu yaşadığın bir tecrübeydi.
I remember, because I couldn't believe how little faith you had in us.
Hatırlıyorum çünkü bize olan inancının ne kadar az olduğuna inanamamıştım.
You did what you had to do.
Yapman gerekeni yaptın.
Could you find it again if you had to?
Zorunda kalırsan yine bulabilir misin?
You did not release this body when you had the chance.
Şansın olduğu zaman bu cesedi serbest bırakmadın.
You had on overalls, and you had one of those, uh, those scrunchie things in your hair and you had a Punky Brewster backpack.
Tulum giymiştin ve, saçında şu..... saç tokasından vardı Punky Brewster sırt çantan vardı.
You know, I've always had a thing for nurses
Her zaman hermşirelerle olayım vardır.
You always said that if we had a boy, we'd name him Henry. After your...
- Hep oğlumuz olursa adını Henry koyacağını söylerdin.
You have no idea what love is, what Ryder and I had, to love another person
Aşk nedir hiç bilmezsin. Ryder ile yaşadıklarımızı, başka birini kendinden çok sevmeyi anlamazsın.
I had no idea you were going to be traded to Quinn.
Quinn'e ticareti yapacağın hakkında hiçbir fikrim yoktu.
I thought I had a line of bullshit, but you take the cake.
Bir saçmalık olduğumu sanıyordum, ama pastayı aldın.
Sorry we had to trunk you, you almost clawed one of my Abbot's eyes out about there.
Seni sandığa koyduğumuz için kusura bakma ama neredeyse keşişlerimden birinin gözünü oyup çıkaracaktın.
You've had that this whole time?
Bunca zamandır pusula sende miydi?
I should have poisoned you when I had the chance.
Fırsatım varken seni zehirlemeliydim.
I'd say I've had too much experience already, if you know what I mean.
Yeterince şey gördüm zaten. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Indra, you have to know that we had nothing to do with the attacks on your land or embassy.
Indra, topraklarına yada elçiliğine yapılan saldırılarla hiç bir ilgimiz olmadığını bilmelisin.
She said you claimed to have had information about Vice President MacLeish before he was confirmed.
MacLeish'in onanmasından önce elinizde onun hakkında bilgi olduğunu söylemişsiniz.
They were asking me if I had authorized you to look at my personal phone logs from two years ago.
İki yıl önceki konuşma kayıtlarıma erişmen için izin verip vermediğimi soruyorlar.
I hate to put you in this position, but he wouldn't listen to me, insisted that he had to...
Seni aramak istemezdim ama dinlemedi, ısrar etti...
Don't tell me you've never had the sliders.
Sakın bana mini hamburgerlerden yemedim, deme.
I am sorry about everything that you've had to go through lately.
Başına gelen her şey için üzgünüm.
But I need you to know that I had the Secret Service and the FBI investigating you to clear your name.
Ama Gizli Servis'le FBI'ın seni soruşturmasının yegâne amacı seni aklamaktı zaten.
And the only thing you could talk about was moving to D.C. to work in the mailroom of some senator that nobody had ever heard of.
Tek bahsettiğin şey, kimsenin adını bilmediği bir Senatör'ün posta odasında çalışmak için DC'ye taşınmaktı.
I already told you... I had nothing to do with this.
Dedim ya, bunun benimle bir alakası yok.
You, Tom, have had several.
Seninse bir sürü oldu Tom.
He also says that you were one of the best agents he's ever had... which is why he's mad at you for leaving.
Gelmiş geçmiş en iyi ajanlarından biri olduğunu da ekledi. O yüzden gitmene kızmış.
Um... maybe... maybe she thought it was the only chance she had left to get you back.
Belki... Seni geri getirmek için tek seçeneğinin bu olduğunu düşündü.
You and Jason relit a fire in me that I thought had gone out.
Sen ve Jason ben de çoktan söndüğünü düşündüğüm ateşi yeniden yaktınız.
You would be astounded by his progress had you not fled New York like a coward.
Onun ilerlemesine hayretler içinde olurdun bir korkak gibi New York'tan kaçmadın mı?
You just had a heart attack.
Daha yeni kalp krizi geçirdin.
We even had that time you stuck a tube up my junk.
Aletime kamış sokturduğun anlarım bile var.
But do not come back into this house until you've had a major attitude change.
Ama sakın bu eve, şu takındığın tavrı değişmeden gelme.
Just sometimes it happens early on, first fight... sometimes it happens ten years in, when you've had the same fight about taking out the trash every night for a week.
Bazen ilk kavga gibi erkenden oluyor.. Just sometimes it happens early on, first fight..... bazen 10 yıl sonra..... neden çöpü hergün ben çıkarıyorum.. .. tartışmasında.
you had me at 66
you had me 26
you had a bad day 18
you had sex 37
you had it coming 17
you had fun 22
you had your chance 121
you had it 22
you had me worried 35
you had sex with her 19
you had me 26
you had a bad day 18
you had sex 37
you had it coming 17
you had fun 22
you had your chance 121
you had it 22
you had me worried 35
you had sex with her 19