English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Russian → Turkish / [ П ] / Поймёт

Поймёт translate Turkish

2,402 parallel translation
Когда я возьму его за руку, и поведу его... он поймёт, что я его люблю.
Elini tuttuğumda ve ona yol gösterdiğimde benim de onu sevdiğimi öğrenecek.
Я боялся, что она не так поймёт.
Yanlış anlar diye korktum.
Но я могу показать им на своём примере, что нужно оставаться собой. И найти тех, кто поймёт.
Ama dışarıdayken nasıl davrandığımı, kim olduğuma nasıl tutunduğumu onlara göstermek ve bunu önemseyen birilerinin olup olmadığını görmek istemiştim.
Я уверена, суд присяжных поймёт, когда Трэвис будет объяснять, почему ворвался в морг прилечь под бок к твоему трупу.
Eminim jüri, Travis neden cesedine sarılmak için morga girdiğini açıklarken anlayışlı davranacaktır.
Поговори с ней. Пусть поймёт суть.
Onunla konuş aklını başına getirmeye çalış.
Ну, если Э-лектричка будет такой... он поймёт, что что-то случилось.
Eğer Ellie böyle davranırsa Travis bir şeyler döndüğünü anlar.
И во время псевдогейского секса ты срываешь маску — и он поймёт, что это нормальный секс, а его карьера разрушена, поскольку всё будет снято на камеру вон там.
Sahte eşcinsel seks esnasında maskeni çıkarıp aslında gerçek bir heteroseksüel seks yaptığınızı gösterecek ve onun kariyerini mahvedeceksin. Ve her şey şuradaki kameraya kaydedilecek.
В случае, если один из Людей Учения придёт сюда в поисках ответов, то сразу поймёт, что что-то тут неладно.
Harflerin Adamlarından biri geldiğinde bir şeyin eksik olduğunu anlasın diye.
Ты расскажешь отцу... и он не поймёт.
Babana söylersen, anlamaz.
Расскажешь людям, что мы делаем, они не поймут. Никто не поймёт.
İnsanlara ne yaptığımızı söylersen, anlamazlar.
И поймёт, кто заслуживает места рядом с ним.
Ve ondan sonra en yüksek komutayı kimin hak ettiğini anlayacak.
Что он этого не поймёт, что это было действительно важным для всех нас, чтобы я сделала именно так, как скажет она.
Babamın anlamayacağını ve bana söylediklerini yapmamın çok önemli olduğunu söyledi.
то она попросту не поймёт.
O kız yalnızca kaçmaya çalışmıyor mu? ! Merhamet aramak boşa...
С другой стороны, Мейби не узнает, что он соврал, а значит, не поймёт, в чём риск.
Elbette ki bu bir yalandı. Ama Maeby bunun yalan olduğunu bilmediği için George Michael yine de risk almış sayılmazdı.
Он поймёт, кто проголосовал против него.
Kimin onun aleyhinde oy verdiğini anlar.
Она поймёт, если вы скажете ей правду.
Ona gerçeği söyleseydiniz anlardı.
Мы скажем ему, когда придёт время, И он всё поймёт.
Zamanı geldiğinde ona anlatacağız ve anlayış gösterecek.
В конце концов сам поймёт.
Eninde sonunda kendisi anlar zaten.
Когда Кристи расскажет своему отцу подробности брачной ночи, он поймет, что выдал дочь замуж так удачно, как только возможно...
Christie babasına gerdek gecesini anlattığında kızının çok önemli biri ile evlendi -
Она ведь поймет, так?
Bunu anlayacaktır, değil mi?
Она поймет с кем связалась.
Kiminle uğraştığını görecek.
И когда она полностью поймет кто стоит перед ней, Я вытащу свой 9-мм пистолет, направлю его на ее лицо и нажму на курок.
Karşısındakinin kim olduğunu tam olarak kavradığında dokuz milimetrelik tabancamı çıkarıp suratına doğrultacağım ve tetiği çekeceğim.
Он поймет, что ты скажешь
- Söyleyeceklerini anlayacaktır.
На этот раз не дяде Норману, потому что он не поймет.
Norman amcaya anlatamam, bu sefer olmaz, çünkü beni anlamaz.
Но Алекс поймет.
Ama Alex anlayacaktır edilir.
Никто не поймет, так кому ты можешь сказать?
Kimse anlamıyor, kime anlatabilirsin ki?
Цели появятся, когда он поймет, что Дрю все еще не найден. Что с Браунингом?
Drew'nun hâlâ kayıp olduğunu anlayınca olacaktır.
Нет, он поймет, что я имею в виду.
Hayır, ne anlama geldiğini o biliyor.
Как ты думаешь, что он сделает, когда поймет, что ты идешь за ним?
Senin peşinde olduğunu gördüğünde ne yapacağını düşünüyorsun?
Да, потому как он выглядит Уоллес все поймет и, вероятно, уволит.
Durum şu ki, Wallace onun haline baktıktan sonra nasıl olsa onu kovacaktır.
У нас есть только день, может, чуть больше, пока кто-нибудь не поймет, что они пропали.
Bize, yokluğu anlaşılana dek bir gün ya da biraz daha fazla zamanımız olduğunu söylerler.
Если Саксон поймет, что полиция подозревает его, он поймет, что и я подозреваю его.
Saxon polisin peşinde olduğunu düşünüyorsa benim de onun peşinde olduğunu biliyordur.
- Он не поймет "стильненько"
- İstediği gibi giyinemiyor.
Она не поймет.
- Anlamayacaktır.
И знаете, почему он не поймет?
Neden biliyor musun?
Думаешь, твоя жена поймет?
Karının da anlayacağını düşünüyor musun?
Ему возможно просто нужен кто-то, кто его поймет.
Sanırım yanlızca bağlanacağı birine ihtiyacı var.
Одно дело, когда ты говоришь парню, что ты девственница и надеешься, что он поймет, но другое дело, когда ты говоришь, что была девственницей, а потом не стала и теперь я снова...
Bir erkeğe bakire olduğunu söyleyip onun bunu anlayışla karşılamasını bekleyebilirsin ama bakire olduğumu, sonra olmadığımı şimdiyse yeniden olduğumu söylemek- -
Мне кажется, что он меня не поймет.
Bunu anlamasına imkân yokmuş gibi geliyor.
И как только он поймет, что устройства слежения в террариуме больше не наблюдается, мы просто проследим за ним до того, на кого он работает.
Ve deniz taşının altında dinleme cihazının olmadığını fark edince onu basit bir şekilde iş verenine kadar takip edeceğiz.
Поймет ли твой внук, почему у тебя лирика "Radiohead" ниже пупка?
Torunun, göbeğinde neden Radiohead şarkı sözü yazdığını gerçekten anlayacak mı?
Уверен, ваш сын тоже всё поймет.
Oğlunun da bunu anlayacağından eminim.
Это будет тяжелый урок, но по крайней мере, Генри поймет, что я лгала ради его защиты.
Biraz zor olacak ama en azından Henry, onu korumak için yalan söylediğimi anlayacak.
Мэри Маргарет и Дэвид знают, что кинжал у нас. Генри всё поймет, если мы прикажем Голду убить их.
Artık Mary ve David hançerin bizde olduğunu bildiğinden Henry'e fark ettirmeden Gold'u onları öldürmesi için kullanamayız.
Говорю же тебе, если ты покажешься на этой встрече, он все поймет.
Oraya gidersen anlayacaktır.
Уэйд поймет.
Senin bana ihtiyacın var.
Когда он увидит Джеффри, поймет, в чем дело, то испугается.
Geoffrey'i görüp neler olduğunu anladığında, hayatı için korkacak.
Он поймет, что у меня не было выбора. И я попытаюсь его вызволить.
Başka seçeneğim olmadığını bilecek ve onu oradan kurtarmaya çalıştığımı.
Если он контролирует твою активность, он поймет, что это мы.
Eğer senin aktifliğini takip ediyorsa, biz olduğumuzu anlar.
По-моему, у меня ушло больше времени на объяснение принципа работы, чем займёт окончательный результат.
Açıklaması bile daha uzun sürdü.
Я прогоню образец через базу данных ФБР по выкупам и требованиям, может, будет совпадение с другими похожими преступлениями, но это займет какое-то время.
Örneği olası eşler ve benzer davalar için FBI'nın Fidye ve İstekler veri tabanında aratıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]