Сплетни translate Turkish
565 parallel translation
Вы напечатали сплетни, и она с вами судится.
Yanlış haber bastınız, o da size dava açtı.
Он пришел обсуждать не сплетни, а иск.
Buraya dedikodu için değil, davayı konuşmak için gelmiş.
Слышала последние сплетни о Кремле?
Kremlin'le ilgili son konuşulanları duydun mu?
Сплетни?
Dedikodu mu?
Не наше дело печатать сплетни.
Bizim görevimiz ev kadınlarının dedikodularını iletmek değil.
Просто сплетни.
Sadece dedikodu.
Еще я слышал сплетни от миссис Квимп.
Ve Bayan Quimp'ten, yeni dedikoduları öğrendim.
С каких пор ты собираешь сплетни.
- Ne zamandır dedikoduya sardın?
Одна такая работа и я буду вашей любимой крысой на всю оставшуюся жизнь бегать по трущобам, слушать сплетни, сообщать обо всём, что слышал.
Bunun gibi bir iş ve hayatımın geri kalanında sadık bir faren olayım. kanalizasyonlarda yürü, fısıltıları dinle, ne duyuyorsan rapor et.
Твой соперник, Исан, распространяет злые сплетни.
Rakibiniz Isan, çevreye kötü niyetli söylentiler yayıyor. Karınızın bir aşığı olduğunu ve kaçtığını söylüyor.
- Ты думаешь, меня пугают сплетни? - Да, именно так я и думаю.
- Söylenenleri umursadığımı mı düşünüyorsun?
Несмотря на сплетни, на детей, на всё!
Kasabaya, çocuklara, her şeye rağmen.
Вот так и появляются подобные сплетни.
Dedikodular böyle başlar.
Ты вернешься и сплетни утихнут.
Ama dönersen sorun kalmayacak.
Да? Принимает у себя всех подряд, чтобы послушать светские сплетни.
Açık saçık fıkraları yüzünden her yere davet edilir.
– Свежие сплетни.
- Al bakalım.
Сплетни. Их иногда распускают без всяких оснований.
- Dedikoducu kimseler var.
Какие сплетни? Обо мне, в том-то и дело, что я представления не имею.
Benim durumumda biri için.
- Я не собираю сплетни.
Gammazcılara bir şey getirmem.
Я слышал сплетни, что меня поймали.
Bazılarının benim yakalandığımı söylediklerini duyuyorum.
Постельный кастинг, сплетни, перефразировка старой история Эла Камберленда.
Yıldızlar, köşkler, dedikodu, eski Al Cumberland hikayesinin yeni bir sunumu.
И когда он начал заигрывать со всеми вокруг, понимаете, эти звездочки, эти сплетни... это вредило.
Sonra çevresindeki yıldız adaylarıyla oynaşmaya başladı çok incindim
Только сплетни и ложь.
Yalnızca dedikodular ve yalanlar.
Но теперь из-за тебя пойдут сплетни, что у Киль Ра Им просто есть хорошие связи.
Şimdi senin yüzünden... 'Gil Ra Im'in iyi bağlantıları var'laflarını duyacağım.
Многие сплетни и слухи... сразу оговорюсь!
- Söylentilere göre... Yerlilerin kaynaklarına göre.
Представляю, какие пойдут сплетни.
Dedikoduları şimdiden duyar gibiyim.
Это просто сплетни.
Biliyorsun ki bunlar birer dedikodu.
Сплетни - это новая порнография.
Pornografinin yeni adı dedikodu.
Это всего лишь сплетни.
Dediğin şey söylenti!
Но я отметаю все сплетни вокруг самоубийства Маяковского.
Mayakovski'nin intiharı ile ilgili dedikodulara da inanmıyorum.
Там сплошные сплетни!
Onlar yok mu!
Сплетни про меня распускаешь?
Hakkımda dedikodu mu çıkarıyorsun ufaklık?
Чтобы он не пытался сопровождать меня на вечеринках, но оставался дома, чтобы я рассказывал ему сплетни.
ise bak! Benimle davetlere katilmaya çalismamasini. O evde kalsin ki, dedikodulari ona anlatabileyim.
Разве стоит обращать внимание на сплетни слуг?
Uşakların dedikodularına fazla kulak asmamalısınız.
Я не хочу, чтобы обо мне ходили всякие злые сплетни.
Çevremde kötü dedikoduların dolanmasını istemiyorum.
Вы нашли какие-нибудь сплетни о Бэйли?
Mary Bailey'nin hiç kirli çamaşırını bulabildiniz mi?
Проверена дорога, железная дорога, выслушаны местные сплетни, пока никаких результатов.
- Bu yüzden düşünüyorum da... - Ne oldu?
Вы распускаете сплетни.
Spekülasyon yapıyorsun.
В газетах есть какие-нибудь сплетни о ней?
- Gazetelerde onun hakkında dedikodular yok muydu?
В ней печатают сплетни о людях из высшего света и их друзьях?
Şu İngiliz üst sınıfı ve arkadaşlarının dedikodularına büyük önem veren gazete hani?
Сплетни, фильмы, новости за день.
Havadan sudan, filmler, günlük olaylar.
Отныне я буду использовать свои сплетни во имя добра, а не зла.
Bundan böyle, dedikodularımı kötülük yerine, iyilik olarak kullanacağım.
Джулия, везде сплетни.
Julia, dedikodu her yerde.
Как-будто у меня есть время на сплетни после того, как все оно уходит на заботу о вас троих.
Sanki siz üçünüzün peşinde koşmaktan, dedikoduya vaktim kalıyor da.
Сам знаешь. Сплетни о маленькой ошибке епископа.
Hani, Piskopos'un küçük hatası ile ilglilydi.
Сплетни о восстании и войне.
İsyan ve savaş söylentileri varmış.
- Ну, знаете... политиканство, заговоры, инсинуации, сплетни.
Her zamanki gibi. Oyunlar, politikalar, entrikalar, iftiralar, dedikodular.
"Светские сплетни"
SOSYETE DEDİKODUSU
Это тебе не сплетни, Люси.
Bu bir dedikodu değil, Lucy.
- Сплетни?
- İş dedikoduları.
Это - не просто сплетни.
Sadece dedikodu değil.