English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Russian → Turkish / [ У ] / Угрожая

Угрожая translate Turkish

126 parallel translation
"Р.Т. Уотерс, фермер из Акоты, дал описание троих мужчин,... которые украли у него машину, угрожая оружием."
Akota'lı çiftçi, R.T. Waters silah zoruyla aracına el koyan üç adamın eşkalini verdi.
Ты думаешь, что угрожая убить моего ребёнка... ты всколыхнёшь в моей душе любовь?
Çocuğumu öldürmekle tehdit ederek... seni sevmemi sağlayabileceğini mi sanıyorsun?
Другие ронины прослышали об этом и начали появляться у дворцов различных кланов по всему Эдо, угрожая совершить харакири и отказываясь покинуть дворцовые ворота.
Bu mevzuyu öğrenen diğer roninler Edo'daki daimyo evlerinin kapılarında bitivermeye başlamışlar... Harakiri yapmak istiyor ve hiçbir şekilde gitmiyorlarmış.
В последнее время в Эдо стало появляться много ронинов, которые предстают перед дворцами кланов и вымогают деньги, угрожая вспороть себе живот.
Son zamanlarda Edo çevresinde roninlerin kendilerini daimyo evlerine takdim edip para verilene kadar kendilerine harakiri yapmakla tehdit etmelerine yönelik duyumlar aldık.
Неважно, какими бы ужасными ни были обстоятельства, заставившие самурая вымогать помощь, угрожая совершить харакири, - это отвратительный поступок, которому нет прощения.
Yoksulluğu ve açlığı ne kadar eziyet verici olursa olsun samurayın birinin kapısına gidip orada harakiri yapmak istediğini ifade etmesi hiçbir mazereti olmayacak ve dile getirilemez bir harekettir.
бандиты избегают встречи с королевскими войсками и направляются к Кастельвельтрано, угрожая жителям, и повсюду чиня грабежи и расправы.
Bu haydutlar toprağa ayak bastıktan sonra kahraman krallık ordumuzla kaşılaşmaktan kaçınmışlardır. Haydutların, halka kötü davranarak ve yağmaya girişerek Castelvetrano yönünde..... ilerledikleri sanılmaktadır. "
Заключённому Мишелю Барбье удалось покинуть помещение тюрьмы, угрожая револьвером из хлебного мякиша.
"Bir firar gerçekleştirildi." "Michel Barbier adlı mahkûm, La Sante hapishanesinden firar etti." "Ekmeğin içinde sakladığı silahla kaçtı."
Она, угрожая оружием, прорвалась в студию и потребовала эфира.
Televizyon istasyonuna elinde bir silahla daldı ve yayına kendisini sokmaları için zorladı.
Угрожая пистолетом, они заставили его ограбить банк.
Silah zoruyla ona bankayı soydurmuşlar.
Орды турок-мусульман вторглись в Европу, угрожая христианству.
Müslüman Türkler, Avrupa'ya doğru büyük ve üstün bir güçle akın ediyor Romanya'da ilerliyor ve tüm Hristiyanlığı tehdit ediyordu.
Вы хотите убедить присяжных, что уважаемые офицеры полиции рисковали карьерой и репутацией, угрожая вашему отцу?
Madalya almış polis memurlarının babanızı tehdit ederek... kariyerlerini ve şöhretlerini tehlikeye atacaklarına... bu jürinin inanacağını mı sanıyorsunuz?
Мы в эфире. Покидая закусочную, Брест, угрожая пистолетом,..
Yayındayız!
Если ты заявишься в суд, угрожая "санкциями" то проиграешь, даже не успев начать.
Cezai tazminat tehdidiyle mahkemeye gidersen başlamadan kaybedersin.
Всю жизнь ты был её маленьким мужчиной, и тут вдруг какой-то здоровый старый хуй появляется, угрожая её забрать.
Yıllar boyunca hayatındaki tek erkektin. Şimdi birden bire herifin biri ortaya çıkıyor ve....... onu senden almaya çalışıyor.
: угрожая силой, требуют пересмотра решения по делу B 1 - 66ER :
B 1-66ER'in mirasini iyi yönde kullanmak için siddet tehdidi.
Я не собираюсь тратить впустую свое время, угрожая вам Потому что я думаю, что вы верите, что я убью людей... если кто-то расстроит мой план.
Zamanımı seni tehdit ederek harcamayacağım... çünkü biliyorum ki eğer biri planımı bozmaya kalkarsa... insanları öldüreceğimi biliyorsun.
Угрожая мне, мистер Лутер, вы не добьетесь волшебного появления Кларка.
Beni tehdit etmek, Bay Luthor, Clark'ın mucizevi şekilde ortaya çıkmasını sağlamaz.
Он шантажирует девушек, угрожая покалечить их детей в Турции.
Kızları, evlerindeki çocuklarını sakatlayarak kontrol ediyor.
Убийца прижал Кемпа к машине... угрожая пистолетом, заставил его засунуть руку в дверь, и сломал ее.
Silah zoruyla, elini kapının arasına koyduruyor, Ve parmaklarını kırıyor.
- Он сказал, что вы привели его сюда, угрожая ножом.
- Adam senin onu oyuna getirmek için onu buraya getirdiğini söylüyor.
Они просто привязали его, безусловно угрожая ему, чтобы он успокоился, затем они ушли, оставив его там.
Onu bağlamışlar, sessiz kalması için tehdit etmişler ve sonra ayrılıp, onu orada bırakmışlar.
Мужчина в маске вошел в отделение Народного банка на Вестерн-авеню и, угрожая пистолетом женщине, забрал неустановленную сумму из банковской ячейки.
Maskeli bir adam Halk Bankası'nın... Western Avenue şubesinde bir kadını rehin aldı... ve bankanın kiralık kasasını boşalttı. Çalınanların miktarı bilinmiyor.
Он заставил отряд службы безопасности около медчасти бросить оружие, угрожая, что убьет ее.
Güvenlik ekibinin revirden çıkıp silahlarını atmalarını sağladı, yoksa onu öldürecekti.
Книгопечатание принесло информационное изобилие, угрожая контролю за идеями, которые приходили с дефицитом.
Matbaayla birlikte bir bilgi bolluğu oluştu ve bu bolluk, kıtlığın beraberinde getirdiği düşünce kontrolüne karşı tehdit oluşturdu.
Я ограбил второй по величине банк Франции, угрожая шариковой ручкой.
Fransa'nın en büyük ikinci bankasını, bir tükenmez kalem kullanarak soydum.
Кемп позаботился о невинном убийце из приюта, безнадёжно шантажируемом и очень впечатлительном Горации, грозя предъявить ему обвинение в незаконном сексе с тобой, и угрожая тебе, и разбивая твои невинные мечты об Америке, а раз ты не умолкала, и не была послушной девочкой, он изуродовал твоё лицо.
Kemp, yetimhanesinden masum bir suikastçı tedarik etmiş... Son derece duyarlı olan Horatio'yu seninle yasa dışı seks suçlamaları ile ve tehdit etmekle, Amerika'ya gitmekle ilgili masum hayalini yıkmakla ve çeneni kapatıp uslu bir kız gibi davranmadığın için güzel görüntünü mahvetmekle korkunç bir şekilde şantaj yapıyor.
Это может быть первый раз, когда подчинённый мужчина попытался получить скромную, запланированную прибавку, угрожая отказом в сексе женщине-начальнику.
Bu belki de ilk defa bir erkeğin.. kendisinden kıdem olarak üstü olan bir bayanı.. zam vermezse seks yapmamakla tehtid etmesidir.
Я думаю, что угрожая вам в постели, он показал как отчаянно он нуждался в вас, хотя и показал это очень пугающим способом.
Bence seni yatakta tehdit ettiginde, bunu her ne kadar korkutucu bir sekilde yapsa da sana ne kadar çok ihtiyaç duydugunu belli etti.
Угрожая убить Эдварда Тига?
Edward Teague'i öldürerek mi?
Я заставил тебя пойти, угрожая пистолетом, прости Хьюго, но я верил, что ты поможешь найти это.
- Seni silah zoruyla getirdigim icin uzgunum Hugo ama bu yeri bulmak icin sana ihtiyacimiz olduguna kandim.
- угрожая убить свою подружку.
-... tehdit eden bir mesaj gönderdi.
Именно поэтому я-я пытаюсь убедить тебя - не делать этого. - Угрожая мне?
Zaten bu yüzden seni bundan vazgeçirmeye çalışıyorum.
Угрожая её игрушкам?
Oyuncakları ile tehdit ederek mi?
И тогда Дантон попытался напугать Бакли, угрожая его шурину.
Sonra da Danton, kayınçosunu tehdit ederek Buckley'yi korkutmaya çalışmıştır.
Он делает предупредительный выстрел, - угрожая шурину Бакли.
Kayınçosunu tehdit ederek Buckley ile masaya oturmak ister.
Итак, он пошёл к вам также как Клит Уотрон, угрожая вам маленьким шкворнем или свёрнутой газеткой. Что там было?
Baba Wharton, tıpkı Clete'in elinde küçücük bir koşum çivisiyle veya rulo halinde gazeteyle, artık her neyse, üzerinize yürüdüğü gibi üstünüze geldi.
- Угрожая подраться с мистером Хэррисом?
Bay Harris'i kavgaya davet ederek gözdağı vermek mi?
Они погибли, защищая других. Но угрожая жизням моих друзей, ты позоришь то, за что боролись твои сыновья.
Başkalarını korumak için öldüler ama sen dostlarımın hayatını tehdit ederek oğullarının uğruna savaştığı şeyi lekeliyorsun.
В 1994 кассира из продуктового ограбили, угрожая мотыгой.
1994'de yem ambarının kasiyeri Hoepoint'te silahlı soyguna uğramıştı.
Угрожая вашей жизни и жизни ваших близких, он заставляет вас платить ему.
Parayı hayatınızı tehdit ederek ödettiriyor. Sevdiklerinizin hayatını tehdit ederek.
Я... мать львица, которую нельзя сразить, угрожая её львятам.
Ben... ben bir anne aslanım. Ve yavrularını tehdit ettiğinde, bir anne aslanı yenemezsin.
Бароны, угрожая смертью, принудили меня подписать её, предав вас.
Baronlar beni öldürmekle tehdit etti, size ihanet etmem için beni zorladılar.
Достигло воздушного пространства Мозамбика, угрожая хрупкому миру между двумя народами.
- Olamaz. - Sürü şimdi Mozambik hava sahasında ve iki ülke arasındaki kırılgan barışı tehdit ediyor.
Они заставляют молодых парней присоединяться к ним, угрожая убить их семьи.
Çocukları ailelerini öldürmekle tehdit edip aralarına katılmaya zorluyorlar.
Она сказала, что маршал Рейлан Гивенс ворвался такой "в шляпе" и т.п., и украл их наркоту, угрожая всем пистолетом.
Federal Şerif Raylan Givens, şapkasıyla içeri dalmış ve silah zoruyla tüm haplarını çalmış.
Потому что велика вероятность, что кто-то таким образом посылает сообщение Стэну, угрожая добраться до тебя или до Грейс.
Tamam çünkü bence birinin Stan'e seninle Grace'e ulaşabileceklerine dair bir mesaj, bir tehdit gönderiyor olma ihtimali yüksek.
Странно доказывать невиновность, угрожая мне.
Masumiyetini kanıtlamak için ne hoş bir yol... - Canımı tehdit etmek.
Сезонный муссон заставляет центрозавров отправиться подальше от прибрежных зон, угрожая им затоплением.
Mevsimlik musonlar, Centrosaurslar'ı su taşkınlarına uzak, iç bölgelere doğru yönlendirir.
Я думал, что угрожая ему тюрьмой смогу что-то изменить.
Onu hapse geri yollamakla tehdit etmenin işe yarayacağını düşünmüştüm.
Он ждал меня здесь, угрожая разоблачить меня перед твоей семьей.
Beni burada bekliyordu beni ailene ifşa etmekle tehdit ediyordu.
Его похитил, угрожая оружием, Джо Уайт, друг вашего покойного отца, как я полагаю.
Babanızın arkadaşı Joe White tarafından silah zoruyla kaçırıldı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]