Allahtan translate English
446 parallel translation
Allahtan alkolik biri değilim.
It's a good thing I ain't a drinkin'man.
Allahtan zeka seviyenin çocuklarla eşdeğer olduğunu biliyorum.
Fortunately, I know that intellectually you're still in rompers.
Allahtan Butterfield'ları bırakıp gelmişim.
Lucky I walked out on the Butterfields.
Evet, allahtan öyle.
Yeah, it's a gift.
Allahtan buraya gelmedi.
Thank goodness he didn't come in here.
" Allahtan karayım.
Haply, for I am black...
Allahtan senin çocuğun değilim.
Luckily, I'm not your boy.
- Allahtan sen şahit oldun.
- Thank heavens you're a witness.
Allahtan bu iki adam...
Fortunately those two men...
Elbet burası Oregon'dur. Allahtan korkarız bir de rahip kaçırmanız gerekir.
Course, this being Oregon and God-fearing territory you'd have to capture a parson.
Allahtan Belgrave Meydanı daha yakın.
Belgrave Square is fortunately not so far.
Allahtan kurşunumuz yok.
Luckily, we've no bullets.
Sevgilim, Allahtan sen çıktın!
Darling, thank God it's you!
Allahtan, yani bana göre...
Fortunately, for me, that is...
Allahtan sahile ufak bir sürpriz paketi bıraktık.
Lucky we put all those supplies ashore.
Ya ikincisi... Allahtan o seni terk etti.
The second one went away by herself.
Allahtan Zoltan karpathy vardı.
Thank goodness for Zoltan Karpathy.
" Bir kadın Allahtan ki kolay unutması
" I'm very grateful she's a woman And so easy to forget
Allahtan bıraktılar.
Lucky for you they did.
- Allahtan erken farkettim.
- Fortunately I got there early enough.
Allahtan Çinlilerden sadece bunu öğrenmediniz.
Fortunately, that isn't all you've learned from the Chinese.
Allahtan, Dr Watson benimkileri asla yazmaz.
Fortunately, Dr. Watson never writes about mine.
Allahtan Avusturya kumandanı da bizimkiler gibi salağın teki.
Luckily the Austrian commander is a stupid idiot like ours.
Allahtan onlara kirli bıçaktan bahsetmedim.
Lucky I didn't tell'em about the dirty knife.
Allahtan seni beklemişim.
Lucky for you, I waited.
Allahtan umut kesilmez ya.
We were hopeless.
Allahtan, bugün mühendisler böyle alçaltıcı bir durumla karşılaşmıyor.
Fortunately, today's architects are spared that particular indignity.
Ama Allahtan... iradem o kadar kuvvetli değil.
But thank God my will is weak.
Allahtan kimse ona, gözlerindeki sarhoş, şapşal ifadeyi görecek kadar yaklaşamıyor.
Thank goodness no one can get near enough to notice the dazed, glazed, drunken, idiotic expression in his eyes.
Allahtan ölü bir adamı kurtarmaya çalışan seni öldürmedim evlat.
Oh, glory be to God I didn't kill you, lad, trying to save a dead man.
Allahtan kamburumda beni yüzeyde... tutacak kadar hava vardı.
Fortunately, there was sufficient air still left in my hump... to keep me afloat until the rescue.
Allahtan, Conchita bir iş buldu.
Luckily, Conchita found a job.
Allahtan, her yerde güvenlikçiler var... ve bende müdür lavabosunun bile anahtarı yok artık.
Fortunately, there are guards everywhere and I don't even have a key to the executive washroom anymore.
Allahtan, kasa hırsızlığı hakkında en ufak bilgimiz yok.
Fortunately, we don't know the first thing about safecracking.
Allahtan hızlı bacaklarım var.
Lucky for me, I got fast legs.
Allahtan kredi kartlarımı ve seyahat çeklerimi Janet'a vermiştim.
Luckily, I let Janet take my credit cards and traveler's checks.
Allahtan gruptan çabucak ayrıldı da ona boş yere fazla zaman harcamadım.
I'm glad she got out of the frying pan before I wasted that much time on her.
Allahtan Kung Fu bilmiyordum.
Fortunately, you didn't know any kung fu.
- Allahtan soğuk.
- At least it's cool.
Allahtan uygulamam belirli bir esneklik sağlyor.
Fortunately... my practice allows me a certain flexibility.
Allahtan akıllı olanları, yakalanmayacak kadar zekiler.
Fortunately, the smart ones are too smart to get caught.
Allahtan, o bölgede bolca benzin var.
There is plenty of oil in that region, fortunate for them.
Allahtan yiyeceğimiz var.
Thank God we have food.
Allahtan, bu olasılığa karşı hazırlıklı olarak... bazı önlemler almıştık.
Luckily, we have been prepared for this eventuality and are now taking steps to remedy it.
Allahtan o adam bizi durdurdu! - Bir araba...
We can all be grateful that this man stopped us!
- Allahtan şimdi öyle bir şey yok.
Not that you have any now.
Allahtan hancı... beni içeri aldı.
Fortunately the inn owner,... took me in.
- Allahtan Moby burda değil.
Fortunately, Moby's not here.
Allahtan yarın bana söz verdiği parayı getirecek.
It's a good thing tomorrow he's bringing the money he promised me.
Allahtan şimdiye kadar hiçbir vaka görülmedi.
Fortunately, no cases have been reported thus far. "
Allahtan!
Thank God for that!