English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ A ] / Aslında

Aslında translate English

130,341 parallel translation
Bana yapbozun ufak bir parçasını vermekten biraz daha fazlasını yapsan çok daha etkili olabilirim aslında.
Yeah, well... I could be a lot more impressive if, for once, you gave me more than just the hint of a sliver of a clue to work with.
Hep gözümüzün önünde aslında.
He's been hiding in plain sight the whole time.
Dengeli bir mahkeme isterken aslında kendisiyle hemfikir olacak bir mahkeme istiyor.
So, when he claims he wants a balanced court, what he's really saying is that he just wants a court that agrees with him.
Çoğu kişi, mimarın bunu yabancı liderleri şaşırtmak için yaptığını düşünüyor. Ama aslında mesele Washington'la ilgili.
Most people think the architect did it so that when foreign leaders came to visit the White House, they'd be disoriented, but the truth is it goes all the way back to Washington.
Bugün Aslında Dündü'ye çevirdin olayı.
I feel like it's, like, "Groundhog Day" with you.
Aslında beş farklı tahta.
Five different boards, in fact.
Aslında bu çok çok iyi.
Actually, this is very, very good.
Aslında bu kendi kendini çözdü.
Actually, this one solved itself.
Aslında Rich haklı.
Basically, Rich is right.
Aslında falan yok... Haklıyım.
There's nothing basic about it...
Benim gibi ama zekâ ve çekiciliği çıkar... aslında.
It's like me, but without the wit or the looks or the char... You know what?
Biz... biz... Aslında aynı binada kalıyoruz ama şuanda konuşmuyoruz.
We... we're, um... we're actually in the same complex, but we're not on civil terms right now.
Aslında, onun yaptığını düşünecekler.
Actually, they'll figure it was him.
Üçüncü göz aslında bir Hindu...
Third eye is actually a Hindu...
Aslında kendi dinimi kurmayı düşünüyordum.
Actually, I was thinking of starting one of my own.
Evet, aslında öyle.
Yes, actually. It is.
Yani aslında tarım topluluğu görmedin mi?
So you didn't actually see the farming community?
Aslında, oldukça adil ödeyeceğinden eminim plütonyumunu sizinle birlikte götürdüğüm için ve tüysüzle. Ölü ya da...
In fact, I'm fairly certain they'll pay a pretty penny to get their plutonium back, along with you and hairless, dead or...
Haklı aslında dostum.
She's right, pal.
Aslında her ikisi de oyunda çok iyiler.
I mean, they're both really great in the play.
Biliyor musun, şu an bebekler için, yapabileceğin bir şey, var gibi aslında.
You know, now that I think about it, there is one thing you could do for the babies, right now.
Aslında her şeyde çok kötüydü.
Bad at everything, actually.
Aslında bıraktım da.
Well, actually, I did stop.
Peder, aslında... son zamanlarda aramız pek de iyi değil.
Thing is, Father, we actually... haven't exactly been in a great place lately.
Aslında şeyi merak ediyorum, acaba senden bunun için... bir mucize beklemem çok mu abest kaçar.
I was wondering if I could be so bold to... ask you for a little miracle.
Aslında bu çılgınca bir şey, çünkü şu an onun en kötü hali.
Which is crazy, because she's at her absolute worst right now.
Aslında çok iyi biridir.
And he's pretty much perfect.
Aslında ben, sizin gelecekteki hayatınızı etkileyecek, yüzlerce saçmasapan hata yapmaktan o kadar çok korkmuştum ki, ama... merak etmeyin, sizi korkusuzca koruyacağım.
And I'm... terrified that I'm gonna make a hundred wrong decisions and ruin the chances that you guys have to lead the perfect lives that you deserve, but... I will protect you fiercely.
Ben aslında şey diye düşünmüştüm, belki omuzlarına bir masaj falan yaparım.
I was actually thinking like, um, I don't know, like, a shoulder rub.
Ben aslında, senin de bir gün, benim yaşıma geldiğin zaman, genç bir adama, nasıl ekşi bir limondan, limonata gibi tatlı bir şey yaptığını anlatacağın...
I like to think that maybe one day, you'll be an old man like me, talking a younger man's ear off, explaining to him how you took the sourest lemon that life has to offer...
Aslında, hiçbiri.
None of'em, actually.
Tek istediğim şey bu aslında... yeniden başlamak.
It's all I want, honestly... to start over.
Ben aslında, senin de bir gün, benim yaşıma geldiğin zaman, genç bir adama, nasıl ekşi bir limondan, limonata gibi tatlı bir şey yaptığını anlatacağın anı hayal etmek istiyorum.
I like to think that maybe one day, you'll be an old man like me, talking a younger man's ear off, explaining to him how you took the sourest lemon that life has to offer and turned it into something resembling lemonade.
Benim sevgilim, aslında nişanlım var.
I have a boyfriend. Well, actually, fiancé.
Rebecca, aslında senden özür dilemeliyim.
Rebecca, actually, I have to apologize.
Aslında, hiç bu kladar konuşmamıştı da.
Actually, he never really said much at all.
Ayrıca birbirimize destek de olacağız, bu iyi bir şey aslında.
it's a good thing.
Ben aslında burada kalmıyorum.
And I'm-I'm actually I'm not going here.
Aslında..... ikinci en güzel şeydi.
Actually, scratch that, that's not true. It's the second best thing that ever happened to me.
Aslında merak etmem lazım, Kate, çünkü, işin aslı ben sana aşık oldum.
Uh, well, I do have to worry about it, Kate, because the thing is, is that I'm kind of in love with you.
Aslında, nişanlım var.
Well, actually, fiancé.
Bu aslında, onun doğum günü partisi.
This is actually... this is her birthday party.
- İnsanlar buraya gelirler, bir kaç kilo verip, - Aslında o kadar da basit değil...
- Actually, it's more than that...
Yani aslında, Notting Hill'in... finalinde, Hugh Grant, Julia Roberts için "eh işte, olsa da olur" diye düşünseydi, film böyle etki bırakmazdı.
All right, the end of Notting Hill completely falls apart if Hugh Grant thinks that Julia Roberts is just kinda a'ight.
Bilinenin aksine, aslında ben de çocuklarımla daha önce tanıştım.
Contrary to popular belief, I've actually, I've met our children before.
Çok uzun sürmedi aslında.
Well, that didn't take long.
Aslında modellik yaparak.
Uh, well. Modeling, actually.
İlk işimde, aslında benim lakabım "Çoraplı Adam" idi.
For my first gig, I was actually "Guy in toe socks."
The Manny aslında... benim için çok büyük bir tecrübeydi, işi öğrenme konusunda.
Uh-huh. Yeah, no. The Manny was a... was a really great learning experience for me.
Ben... aslında...
I... well...
Aslında değil.
Not really.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]