Asıl sorun translate English
1,077 parallel translation
Asıl sorun şu, eserlerime bakıyorum ve onlar bana çirkin geliyor.
The trouble is I look at my work and I think it's ugly.
Asıl sorun benim, biliyorum. Kıskanç olduğum ve sürekli zırladığım için.
It's me, I know it, being jealous and making a fuss all the time.
Asıl sorun, her şeyi kendi başına onarabileceğini sanması.
And the trouble is, he thinks he can fix it all by himself.
Asıl sorun sizin beyinlerinizde.
The something wrong is with your brain.
Hiçbirşey, asıl sorun bu.
Nothing, that's the problem.
Asıl sorun ne yapacağıma karar vermekti.
The problem was thinking of what to do with them.
Asıl sorun nerede olduğunu bulmak.
The problem was finding where.
Asıl sorun... Imzadi... yapamadım.
The problem is Imzadi I couldn't.
Asıl sorun bence...
I think the real problem is...
Ama asıl sorun plakayı hatırlayamıyor olmasıydı.
But the main thing was, she couldn't remember the license number.
Asıl sorun çanta gerçeğini anlamak.
It was liking realizing that preoccupation with the suitcase.
Ama asıl sorun bu değil, değil mi?
But that's not the issue at all, is it?
Asıl sorun frekans menzili.
The problem is the frequency range.
İşin doğrusu, asıl sorun bu değil.
To tell the truth, that's not the real problem.
Asıl sorun işsizlik.
The real problem is unemployment.
Asıl sorun, artık büyük bir evimiz olmaması.
The thing is, we don ´ t have the big house anymore, you know.
Ama asıl sorun böbrek bulmak, değil mi?
But the hard part is finding a kidney, isnt it?
Ve asıl sorun şu ki : Ben senin kim olduğunu biliyorum..
And the problem I got is I see who you are.
Şu anki asıl sorun, onun K'mpec'i öldürüp öldürmediği.
The issue now is whether or not he killed K'mpec.
Asıl sorun da bu.
That's what's serious.
Asıl sorun, senin Natacha'nın babası olman.
What causes a problem is that you're Natacha's father.
Asıl sorun şudur ki Memur Bey, bizim dört otoparkçı olacaktı.
Vell, the- - the problem is, Officer, dat we are supposed to haf four parking attendants.
Sence asıl sorun ne?
What, in your opinion is the actual problem?
Asıl sorun senin kıskanç olman.
That's the only issue.
Asıl sorun senin ailenin olmaması.
- The problem is, you don't have any parents.
- İşte asıl sorun burada.
- That's exactly the problem.
Asıl sorun sensin.
You're the hassle.
Asıl sorun, isminin baş harfleri huzurlu kentimizin sokaklarındaki kışkırtıcı grafitiyi süsleyen adamda düğümleniyor.
The real problem lies in the man whose initials mark the detonating graffiti on the streets of our peaceful city.
Asıl sorun şu... ben yokken siz ikiniz nerede kalacaksınız?
Now the question comes where do you two live while I'm gone?
Ama asıl sorun edebiyat, kültür ve sanat bu hoş ve kuralcı etkiyi ortaya çıkarmak için kullanılmaz.
But the only thing is that, you know, literature, culture, art... isn't put there in order to have that pleasant, normative effect.
Şimdi, asıl sorun küçük yatırımcının şirketimizi alıp almayacağına izin verip vermemek.
The question now is whether we'll let John Q. Public waltz in here and buy our company.
Asıl sorun işe aldığın.
No, the problem is who you hired.
Asıl sorun şu ki bu günlerde öğretmenlerin iş bulması oldukça zor, biliyorsun.
Trouble is, it's just hard as hell getting a job teaching these days, you know?
Asıl sorun onu kasabaya taşımak.
The problem will be lugging it back to town.
Asıl sorun şu, artık doğru insanı bulmam lazım.
- Yeah. - The problem is, now, finding the right guy.
Asıl sorun bunu yapmana yardımcı olacak kişileri bulmak.
Finding good help to run it for you, that's the killer.
Asıl sorun, bankaya borcumuzu ödeyemeyeceğiz.
The real problem is that we won't be able to make the payment to the bank.
Asıl sorun, bir körle mi çıkmayı tercih edersin, sağırla mı?
The question is, would you rather date the blind or the deaf?
Asıl onun rahat olmaması sorun olursa.
BUT MY REAL FEAR IS THAT SHE'S NOT OK WITH IT.
Asıl sorun artık yazamayışım.
The problem is I can't write.
Sorun benim, ben sadece... yani 100-200 tane aşırılığa iznimiz var, hatırladın mı?
It's me, i'm just... i mean, we're all allowed 100-200 idiosyncrasies, remember?
Hayır Jack, asıl biz ilişkimizde sorun yaşıyoruz.
No, Jack, we're having problems in our relationship.
Seyir konusunda başarılı olduğun sürece, sorun yaşamayacağına eminim.
As long as you've got a good navigator, I'm sure you'll be fine.
Sorun olmaz efendim. Onu oradan tereyağından kıl çeker gibi çıkarırım.
I'll have him out of there smooth as ice.
Bu yeterince sorun yaratmıyormuş gibi bir de evinden atılıyordu.
As if that hadn't caused him enough grief... he was now being thrown out of his home.
Asıl büyük sorun bu, değil mi?
That's the big question, isn't it, huh?
Popülersin, sorun kısa sürede aşılır.
With your popularity, you'd be out in no time.
Asıl bana sorun.
You're telling me.
Asıl sorun hava boşaltım odasında.
He'll be all right.
O, Sir Robert'ın asıl kredi sağlayıcısıdır, ve itiraf etmekte sakınca görmüyorum, aralarında sorun yaratacak, yasal bir durum yok.
He's Sir Robert's principal creditor, and I don't mind admitting there's no love lost between them.
Uzun menzilli ve kızıl ötesi tarayıcılarda bir sorun yok.
Long-range and infrared sensors apparently suffered no ill effects as a result of the wormhole.
sorun değil 4528
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
sorun olmaz 185
sorun mu var 211
sorun olur mu 68
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
sorun olmaz 185
sorun mu var 211
sorun olur mu 68
sorun değil tatlım 17
sorunumuz var 27
sorun var 47
sorunuz var mı 42
sorunun nedir 50
sorun bu mu 22
sorununuz nedir 22
sorun bu değil 89
sorun bu 79
sorun olmaz mı 17
sorunumuz var 27
sorun var 47
sorunuz var mı 42
sorunun nedir 50
sorun bu mu 22
sorununuz nedir 22
sorun bu değil 89
sorun bu 79
sorun olmaz mı 17