Ayrılmalıyız translate English
608 parallel translation
Ayrılmalıyız.
It is necessary to leave.
Christine, buradan başımız dik ayrılmalıyız.
We must leave with our heads high.
Eğer öyle ise burada ayrılmalıyız.
If that is so we must part here
Buradan çok çabuk ayrılmalıyız.
In any event, we've got to get out of here, fast.
- Ayrılmalıyız.
- We've got to separate.
Hayır, biz ayrılmalıyız.
No, we must leave.
Buradan ayrılmalıyız.
We must leave.
Ayrılmalıyız artık.
'Tis time to part.
Belki de parayı bölüşüp ayrılmalıyız.
Maybe we oughta split the money and separate.
Ayrılmalıyız.
We should leave.
Ama şimdi ayrılmalıyız.
But now we must part.
Ayrılmalıyız!
We must part!
O halde 11'den önce ayrılmalıyız.
THAT'S WHAT OUR CREDENTIALS WILL SHOW. JUST THE SAME.
Bu gece buradan ayrılmalıyız. Neden bu gece, Jerry?
BECAUSE THIS WORLD AS WE KNOW IT WON'T EXIST MUCH LONGER.
Ayrılmalıyız.
we should part.
Sabah ilk iş buradan ayrılmalıyız.
We'll leave first thing in the morning.
Çok geç olmadan buradan ayrılmalıyız.
We've got to get out of here before it's too late.
Burada ayrılmalıyız.
We have to part here.
Pierre belki de ayrılmalıyız.
Pierre, maybe we should separate.
Buradan ayrılmalıyız.
- We've got to get away.
Buradan ayrılmalıyız.
We must get away from here.
Şimdi eğer izin verirsen ben ve ortağım Bill... Bugün ayrılmalıyız, fakat geri döndüğümüzde,
Now, mind you, my partner Bill and I, we have to leave today, but when we get back,
Bence ayrılmalıyız.
I think we had better separate.
Hemen ayrılmalıyız. Acele et!
We must leave immediately.
Ayrılmalıyız.
We ought to split up.
Buradan derhal ayrılmalıyız.
We must leave immediately.
Hemen buradan ayrılmalıyız.
We must leave immediately.
Belki de ayrılmalıyız.
You smoke too much. Maybe we ought to go our separate ways.
Ayrılmalıyız.
We're going to have to separate.
Ayrılmalıyız.
We've got to split.
Hua hanım, artık gitmesi gerek, bizde ayrılmalıyız
Miss Hua, he really has to go, and you need to pack
Hadi, Golde, bir an evvel ayrılmalıyız.
Come, Golde, we have to leave.
Özür dilerim, ama artık ayrılmalıyız.
Sorry, but we better leave now.
Belki de ayrılmalıyız.
Maybe we should split up.
Otto Schultz mümkün olduğunca çabuk ayrılmalıyız diyor.
Otto Schultz says we must leave as soon as possible.
Burada ayrılmalıyız.
Here we must part.
Bence Venedik'ten gerçekten ayrılmalıyız.
I really think we must leave Venice.
Buradan ayrılmalıyız, John.
How can I... We must leave!
Ayrılmalıyız.
We might.
Ayrılmalıyız.
We've got to separate.
Derhal ayrılmalıyız
We should leave right away
Görevi tamamlamak için buradan ayrılmalıyız.
- We have to go now to complete our mission.
Koloniden ayrılmalıyız.
We've got to go away from the warren!
- Belki de ayrılmalıyız.
- Maybe we ought to leave.
Öğün tertiplemek için ayrılmalıyız
We'd have to leave to arrange for the meals
Ayrılmalıyız.
We'll have to split up.
Onlar daha buraya gelmedi. İkiye ayrılmalıyız, Jim.
They didn't come out here.
- Hemen ayrılmalı mıyız?
Must we leave at once?
Sence ayrılmalı mıyız?
You think we should separate?
Buradan ayrılmalıyız. Bu blöf değil, evlat.
We gotta get out of here.
İki gruba ayrılmalıyız.
We form two groups.
ayrıldık 55
ayrıldım 20
ayrılmak 17
ayrıl 63
ayrılın 293
ayrılalım 66
ayrıldı 31
ayrılıyorum 61
ayrıldılar 19
ayrılma 30
ayrıldım 20
ayrılmak 17
ayrıl 63
ayrılın 293
ayrılalım 66
ayrıldı 31
ayrılıyorum 61
ayrıldılar 19
ayrılma 30