Birşey değil translate English
3,437 parallel translation
Büyük birşey değil. Biz sadece... Toronto Adası'na giden feribota binmiştik.
Nothing big, we just... took a ferry to Toronto Island.
- Önemli birşey değil.
- It's no big deal.
Bu iyi değil, Navid, bu yii birşey değil!
That's not okay, Navid, that's not good!
Sakin ol. Önemli birşey değil.
Calm down, it's not a big deal.
Birşey değil.
You're welcome.
Öyle ucuz birşey değil, Borsalino, İtalyan takım
And this is no cheap stuff, eh. This is a Borsolino, Italian suit.
- Kişisel birşey değil.
- Nothing in particular.
mühim birşey değil, yoluma devam ederim " diyosun.
No biggie, I'll just move on. "
Bu güzel birşey değil mi?
Isn't that a good thing?
Bu benim yapabileceğim birşey değil.
That's not how I work.
Ne demek "benim yapabileceğim birşey değil"?
What do you mean that's not how you work?
Bu senin yapacağın birşey değil!
This isn't like you!
Patron sen bir stajyer yada başka birşey değilsin, değil mi?
Boss are you a trainee or something?
Eğer ilgiliyseniz çılgınca birşey değil.
Not mad if you're curious.
Oh, yani, seninle konuşmak yorucu birşey değil.
Oh, well, talking to you isn't exactly taxing.
- Hiç güzel birşey değil.
- It's really not pretty.
- Birşey değil.
You're welcome.
Birşey değil.
YOU'RE WELCOME.
Büyütülcek birşey değil.
NO BIG DEAL.
Pek hayırlı birşey değil gibi.
That sounds ominous.
Bunun gibi birşey değil.
It's not anything like that.
Bu Stanley Greenblatt'la alakalı birşey değil.
This wasn't about Stanley Greenblatt.
Öyle birşey değil.
Nothing like that.
- Evet, bunu saklamak ona göre birşey değil.
- Yeah, hiding it was never his forte.
Hayat boyu hizmetlerinizden dolayı ben de size teşekkür etmek istiyorum. Birşey değil.
Mr. Monk, I, too, would like to thank you for a lifetime of service.
- Hayır öyle birşey değil.
- No nothing like that.
Büyütülecek birşey değil.
It's no big deal.
Sana "Birşey değil" yazılı dövmesi olan... bir model ayarladım.
I got you a model with a tramp stamp That says, "you're welcome" "
anjiyo bildiğiniz gibi birşey değil yaptıkları şey şu.
An angiogram does not let you know what they're going to do.
"Özgür Tibet" sticker ları bile yapıyorlar, delilikten başka birşey değil.
And they even make the free Tibet stickers, So it's fucking insane.
Öyle birşey değil lan o!
Wrong way round.
Haçın düşmesi önemli birşey değil.
I just say that this does not mean anything.
Bu ahid sandığı gibi birşey değil.. .. ama 150 yıllık bir yapı keşfetme fikri yine oldukça büyük bir şey.
It's not quite the lost of arc of the covenant, but the idea of discovering a 150-year-old artefact is still quite something.
- Ama bu iyi birşey değil mi?
- Well, that's good, right?
Bu birşey değil.
Nothing.
Anlarsınız ya, poşette sarılı haldeydi. Fakat aklımıza birşey gelmedi değil mi, Joe?
As it'd come, rubbed up in that bag, but we didn't think anything about it, did we?
Herşeyin benim için olduğu Ve ümit etmek dışında hiç birşey önemli değil...
It's everything to me. And nothing else matters except...
Sen birşey diledin diye gerçekleşecek değil.
Just because you wish for something Doesn't make it so.
Hayır, hiç birşey yolunda değil.
No, everything's not okay.
Nasıl birşey olduğunu merak etmem gayet doğal, sence de öyle değil mi?
It's natural to be curious about what it's like, don't you think?
Okula yeniden dönmenin hüznünü galaktik bir parti kadar dağıtan birşey yoktur, değil mi Chewie?
Well, nothing cures the back to school blues better than a kick-ass intergalactic party. Right, Chewie?
Ve senin baban insanları öldürüp yiyen hırsız gibi birşey... yani pek güvenilir biri değil.
And your dad is like a thief and a murderer who eats people... so he's not really trustworthy.
Birşey değil.
You're welcome!
Tam olarak değil, çünkü işimize yarayacak birşey buldum sanki.
Well, not exactly, because I think I might have something really good. Okay.
- birşey yüzünden burdayız değil mi?
I'm needed for a consult. We're through here, right?
Flack " in komşularından değil, kimseye söylemedim, ama endişeliyim başına birşey gelmiş olabilir.
Keeping it quiet, but I'm worried something might have happened to him.
Benim evimde benden habersiz birşey olucağını düşünmüyorsun değil mi?
Do you think that anything goes on In my house without my knowledge?
Hastane de kötü birşey var demediler değil mi?
The hospital said there's nothing wrong, right?
Gezegenleri sadece fiziksel olarak tanımakla olacak birşey değil bu bugün gezegenlerin ebatlarını ve dönüş hızlarını bilebiliyoruz
Not just the physical planet, but the conscious core.
Eh, ruhlar hakkında birşey bilmiyor değil mi?
So, he knows nothing of souls, does he?
Arkadaşımı kurtarmak için, başka birşey için değil.
To save my friend, not for any other reason.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56