Bizim değil translate English
7,773 parallel translation
- Bizim değil, benim hatam.
It's not our fault. It's my fault.
Bizim değil, Dünya'nın gemilerinden de değil. Ayrıca çağrılarımıza yanıt vermiyor.
It's not one of ours, or Earth's, and it won't answer our hails.
Stroh, polis şefi bürosunun problemi, bizim değil.
Stroh is a problem for the sheriff's office, not us.
Buradaki hiçbir şey bizim değil.
Nothing is ours here.
Yani eğer oğlan doğuramıyorsak suç bizim değil.
So if we can't have boys, it's not our fault.
Ben buraya geldiğimde... Birisi "burada hiçbir şey bizim değil" demişti.
When I arrived here, someone said, "Nothing is ours here."
O Beyaz Saray'ın sorumluluğunda, bizim değil.
That's on the White House, not on us.
Francis hanımlara göre bir iş değil diyor ancak bizim ve kiracılarımızın varlığının dayandığı işi başka nasıl anlayabilirim?
Francis thinks it's unladylike but how else can I understand the business on which our fortunes, and those of our tenants, depend?
- Bizim bankamızla çalışıyordu, değil mi? - Aynen öyle.
~ Banks with us, does he not?
Bizim için çalışmayı seviyor, değil m?
They love working for us, right?
Bizim avukat olduğumuzu biliyorsunuz, değil mi?
You do know we're lawyers, don't you?
Bizim adam değil.
Not our guy.
Ama bizim hayatı anlıyoruz, değil mi?
But we understand life, don't we?
Bununla birlikte, şu anda tanığımız bizim için mevcut değil.
_
Dediğim gibi, şu anda tanığımız bizim için mevcut değil.
_
Bu bizim büyüttüğümüz kız değil.
That is not the girl we raised.
Temel üzerinde çalıştıkları için bizim sıhhi tesisat henüz bağın suyuna karışmış değil.
They're working on the foundation, so they haven't spliced our plumbing into the vineyard's hydroponics yet.
Bizim kanımız dayanıklı, onlarınki değil.
We were genetically engineered. They weren't.
- Orası bizim için güvenli değil.
5 isn't safe for any of us.
- bizim için değil
- for us?
Alt seviye bir kaçakçıdan başkası değil bizim için.
We don't make him out to be anything more than a low-level runner.
Kayıtlara geçilsin, bizim görüşümüz değil.
For the record, not all of us are.
Buralar bizim için güvenli değil.
Not safe around here for us.
- Bizim yöntemimiz değil.
- Not our way. - Yeah, but...
Bu bizim savaşımız değil.
It's not our war.
Bu, bizim savaşımız değil.
This is not our fight.
Savaş zamanı ayrı görüş paylaşmak bizim için yabancı bir şey değil fakat aynı zamanda savaşı kazanmak adına şu ana kadar ne gerekiyorsa onu yapmışızdır.
We're no strangers to disagreements on the battlefield, but we also have a very long history of doing whatever it takes to win the war.
Çünkü bu artık sadece Oliver'ın değil, bizim de görevimiz.
Because it's not just Oliver's mission anymore. It is ours.
# Bizim duygusal olduğumuzu söylerler, ama kendileri hiç nazik değil #
"They say we're mental." "But these aren't gentlemen."
Sanki bizim kafamız karışık değil mi?
Didn't we compromise?
Kart bizim cinayet silahımız ve elimizdeki kesin değil.
The board is our murder weapon, and now it's our smoking gun.
Yine söyleyeceğim, Wally Walker cinayeti bizim davamız değil.
I'll say it again, the Wally Walker murder is not our case.
Bizim kullandığımız zehirli değil.
Not the kind we use.
"İsimsiz" bizim dostumuz değil.
"Anonymous" is not our friend.
Bizden değil.Bizim aileden değil.
Not from us. Not from my family.
Size isimleri veremem çünkü onlar bizim şöförlerimiz degil.
I can't give you the names because they're not our drivers.
"Hayır, Bobby, bizim gibi insanların yapacağı şey değil"
"No, Bobby, that's not what people like us do."
İyi de bizim kızımız değil.
But she's not our girl.
Bu bizim anlaştığımız değil ki.
This isn't what we agreed to.
Mantıklı bir adam Osip'in gelişinden ve gidişinden ve şartların bizim aleyhimize gelişmesinden bunun yalnızca Caspere'le bağlantılı olduğunu değil aynı zamanda Caspere'i önceden bildiği sonucuna varmaz mı?
Shouldn't a reasonable man infer from Osip's arrival and departure and fucking failure to make good on our terms as being connected not just to Caspere, but prefiguring Caspere?
- Evet, o, şimdi, bizim olmak değil gibi görünüyor?
Well, it seems to be ours now, doesn't it?
Bizim sistemden değil.
It's not coming from our mixer.
O da bizim kızımız değil.
And she's not our daughter.
Senin işin bana tavsiye vermek beni yönetmek değil. Bak kumarhaneler bizim için mantıklı.
Your job is to advise me, not steer me.
Bu sadece senin kampanyan değil Jackie. Bu bizim kampanyamız.
This isn't just your campaign, Jackie, this is our campaign.
Sizden önceki avukatımız sanki bizim tarafımızda değil gibiydi.
The lawyer we had before you, it was like he wasn't even on our side.
Bu mesele bizim planlarımızın içinde değil.
To bring it on to the agenda is not our plan.
- Luke, bizim için değil, kendisi için.
This isn't about us Luke, it's about her.
Fakat bu bizim tercihimiz değil.
and that is not our choice.
Evet, amacı şu. Bu bizim geçmişimiz değil tamam mı?
Yeah, the point is that's not our history, all right?
Bizim evin dışında duran polis değil mi o?
Isn't that the cop who was outside our house?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56