Değişiyor translate English
3,150 parallel translation
İstediklerini alamazlarsa işler değişiyor.
Not unless they don't get what they want.
Aslında Daniel'in mahkemesine 3 ay var ve her şey çok hızlı değişiyor. Bu tür bir durum eş zamanlı, çevrim içi blog yazmayı gerektiriyor.
Actually, Daniel's trial is in three months, and things are changing so quickly, this kind of situation calls for real-time, online blogging.
Nehir değişiyor.
The river's changing.
İnsanlar değişiyor.
People change.
Bilemiyorum, hiçbir şey kolaylaşmıyor. Sadece değişiyor.
I don't know, that it doesn't get easier, that it just gets different.
Vücudun değişiyor.
Your body's changin'.
Bedenin değişiyor.
Your body is changin'.
İşler sürekli değişiyor.
Things are in flux.
Herkes değişiyor demek.
Yep, everybody changes.
Evet, açıkçası her şey değişiyor.
Yeah, well, that's all changing.
İşler değişiyor.
- No, I have to get up early for work tomorrow. Things are in flux.
Bazı şeyler değişiyor... İdrar sorunları falan...
Things shift, there are urine issues...
Değişiyor.
It depends.
- Değişiyor.
- It depends.
Planlar değişiyor.
Plans are changing.
Belirli aralıklarla değişiyor.
It changes constantly.
Zaman değişiyor.
Times change.
Doğru ama Şef Taylor'ın da söylediği gibi, zaman değişiyor.
That's true, but as Chief Taylor says, times change.
Bu değişiyor.
That depends.
Bu arada düzen de değişiyor onun düzeni sona erdi, sen de işsiz kalacaksın.
By the time the receiver gets it straight, his term's over, and you're out of a job.
Her şey değişiyor.
All change.
- Yani, bu biraz zor bir soru. Çünkü sürekli değişiyor.
- I mean, it's hard,'cause my voice is changing.
- Silahlar değişiyor.
- Switching to guns
Yani konu değişiyor ama espriler aynı.
I mean, the storyline changes but the jokes are the same.
İşler değişiyor.
Things are changing.
Sinirli bir yapın var, fikrin çok çabuk değişiyor.
You've got an edgy nature, you get angry, you change your mind fast...
Onun moda fikri bir normal ayakkabı ve bir kullanışsız ayakkabı diye değişiyor.
Her idea of fashion is wearing one normal shoe and one clunky shoe.
Her şey çok çabuk değişiyor.
Things have changed rapidly.
Neden herkes değişiyor?
Why is everyone changing?
- İnsan gençken keskin sınırları oluyor, gerçek sevginin ne kadar zor bulunduğunu bilmiyor. Ama sonra istekleri değişiyor.
Well, when you're young, there are certain things you think are deal breakers because you don't know how elusive love is, but later, what you want- - well, it changes.
Ve sülfür, sıcaklığı değiştirdiğinde, renkler de değişiyor.
And sulfur, when it changes temperature, changes color.
Patronunla çıktığın zaman işler değişiyor.
Things get a little complicated when you're dating the boss.
Sınırlı görev alanında harikaydı. Ama sezonda işler değişiyor. Açılış gününe kadar bilmeyeceğiz.
Well, he's looked great in limited duty, but we all know there's a big difference between the preseason and the regular season.
Daha önce hiçbir yere gitmedim ve hiçbir şey yapmadım. Ve şimdi düşünüyorum da, bu bir nevi iyi bir şey çünkü hala heyecanlanabiliyorum ve yeni bir şey gördüğümde yüzüm değişiyor.
And now I'm thinking that's kind of a good thing, because I can still get excited and make a face when something's new to me.
Kimseye söylemedim. Çünkü insanlar zengin olduğunu düşününce, sana karşı davranışları değişiyor.
I-I didn't say anything to anyone because I find that people tend to treat you differently if they think you're rich.
Doğal olarak saldırı şekli de değişiyor.
He can change his patterns of attack too.
Son zamanlarda hayatım çok hızlı değişiyor.
Sorry, it's just a lot to take in. My life has been changing so fast lately.
Bir sürü şeyin yeri değişiyor.
That's a lot of moving parts.
Her şey değişiyor, Gemma.
Things are changing, Gemma.
Geminin rotası değişiyor...
The ship's trajectory is changing...
Oyun hiç değişmiyor, sadece oyuncular değişiyor.
The game never changes, just the players.
Şimdi, dönen bir gezegen üzerindeyim ve işler biraz değişiyor.
So, now I'm on a spinning planet, things look quite different.
Ve Elena da değişiyor.
And Elena, she's changing, too.
Rusya değişiyor.
Russia's changing.
Dünya değişiyor.
The world's changing.
Dünya değişiyor.
The world is changing.
Vals gibi... ama 3 / 4'lük ritimin yerine... 3 / 4'lük ve 6 / 8'lik ritimlerin arasında değişiyor.
It's like a waltz, you know, except instead of the usual 3 / 4 tempo, it alternates between 3 / 4 and 6 / 8.
Deli o, tamam mı, ve ruh hali de arada değişiyor, ama ciddi bir şey olmadığına eminim, tamam mı?
He's crazy, okay, and he goes through these little moods, but I'm sure it's nothing serious, okay?
- Olaylar değişiyor, Jane.
- Things have changed, Jane.
Evet, bazı şeyler değişiyor.
Yeah, some things do change.
Devir değişiyor, eski toprak.
Yes, and people married for love, exercised for fun, and ate food for pleasure. Things change, old-timer.