Diye bağırıyordu translate English
188 parallel translation
Saçı yapılırken durmadan, "Çıkarın beni buradan!" diye bağırıyordu.
She was in a booth, and she kept screaming, "Let me out of here!"
Ben dışardayken Ahali "Tommy, Geliyor?" diye bağırıyordu, ben daha yetişemeden herkes ayrılmış!
I was out at the back and the folks yelled, "Coming, Tommy?" And I couldn't make it right then. They left!
Romalılara buyruk veren, sözlerini kitaplara yazdıran o ağız "Bir yudum su Titinius, bir yudum su." diye bağırıyordu hasta bir kız gibi.
Ay, and that tongue of his that bade the Romans mark him and write his speeches in their books, alas, it cried, "Give me some drink, Titinius," as a sick girl.
Antonia DeLitis bir mucize oldu diye bağırıyordu.
Antonia says DeLitis there has been a miracle,
"ölürüm daha iyi" diye bağırıyordu.
While they kept digging the bullets out of his legs.
"Ingold Denker!" diye bağırıyordu...
"Ingold Denker!" she's calling...
Sen çok yaşa Petofi Sándor! " diye bağırıyordu.
Long live Sándor PetÕfi! "
Ve sonra da yanlış tarafa koştum herkes geri dön, geri dön diye bağırıyordu.
And then I ran the wrong way, and everyone was yelling go back, go back.
Dindinha koşarak geldi ve çıldırdı... "Sana kaç kez hamakta sigara içme dedim." diye bağırıyordu. Ve sonra kağıdı yaktı, okumadı bile.
Dindinha came out running and was mad at him... she said she was tired of telling him not to smoke in the hammock... and he had burnt the paper she still hadn't read.
"Evlendiğim güne lanet olsun" diye bağırıyordu.
He was yelling, Dammed the day I married.
Kendisine bir araba çarpmadan önce "kötülüğün güçleri" diye bağırıyordu.
He'd been hit by a car when he was yelling his head off about "the forces of evil."
O, madenden dışarıya koşarken, kanlı cinayet diye bağırıyordu.
She was just coming out of the mineshaft, yelling bloody murder.
Şimdi gününüzü göreceksiniz! " diye bağırıyordu.
"They pray and they pass the ammunition."
Herkes "Duce" diye bağırıyordu.
Everybody called :
Yumurta! " diye bağırıyordu.
Eggs! Madeira! "
"Eve gitmek istiyorum" diye bağırıyordu.
He just said : "I want to go home!" And called my name.
"Nereden buldunuz o keki?" diye bağırıyordu.
( in screechy voice ) " Where did they get chocolate cake from?
Kamera benim için... bir ilk demekti, birileri yürekten "evet" diye bağırıyordu.
The camera, for me, meant that for the first time, someone says "yes" to sex wholeheartedly.
Bana mektubu ver diye bağırıyordu.
"Show me the letter!"
- Ne diye bağırıyordu?
- And what was she yelling?
Ortağım ve ben merdivenlerden fişek gibi fırladık, birileri cinayet var diye bağırıyordu...
So me and my partner bolt up the stairs, somebody is screaming bloody murder...
Dışarıda bir adam vardı, herkese "Durun orada!" diye bağırıyordu.
And there's this guy. He's waving a piece and yelling, "Stay here!"
Dövüş alanında ha bire "Öldür onu, öldür onu!" diye bağırıyordu.
Always hollering in the pit : "Kill him! Kill him!"
Niye öyle yapmadınız, neden bunu yapmadılar diye bağırıyordu,
He was going nuts yelling why didn't they do this, why didn't they do that?
"Lütfen yardım edin!" diye bağırıyordu.
Heart attack! Please help! "
# Ama kalabalık bi daha bi daha diye bağırıyordu
But the crowd called out for more.
Midem bulanıyor gibi olmuştu, ama kalabalık bi daha bi daha diye bağırıyordu.
I was feelin'kinda seasick, but the crowd called out for more.
Annem "Yardım et" diye bağırıyordu.
Mama cried, "Help us, Tom."
Neden "Kapat şunu Hogenstern, kıpırdama Leslie!" diye bağırıyordu?
Disable? Do not move.
Canavarlar geliyor diye bağırıyordu.
Screaming about monsters.
Vali de bizi seyredip "Alabama'ya hoşgeldin" diye bağırıyordu.
While governor wallace himself stood there and watched and welcomed us to alabama.
"Pantolonumu geri verin!" diye bağırıyordu.
He's yelling, "Give me back my pants!"
"Seni seviyorum Katharine. Seni çok seviyorum." diye bağırıyordu.
He wss shouting, "l love you, Katharine. I love you so much."
O Paul Revere olmuştu. Ben İngiliz askeriydim. "Kardeşim geliyor, kardeşim geliyor." diye bağırıyordu.
He's Revere, and I'm a Redcoat and he's screaming, \ x22My brother's coming!
Kafası Tarzan'ın vücudunun üstündeydi. "Seni yakalayacağım, McGlone" diye bağırıyordu. "Seni yakalayacağım!"
And he was shouting, "I'll get you, McGlone," he says. - "I'll get you!" - "I'll get you, McGlone."
Hepsi "kan kan" diye bağırıyordu.
Baying for blood.
"parmaklarının arasından kayıp gitmesine izin verme" diye bağırıyordu.
"this soft, tender miracle, slip through your fingers."
Seni öldüreceğim diye bağırıyor muydum bilmem ama o seni öldüreceğim diye bağırıyordu.
I don't know if I was yelling I was gonna kill her... or she was yelling she was gonna kill me.
Ve Steve de "Emilio!" diye bağırıyordu. Aman, Tanrım, orada olmalıydın.
And Steve was, like, "Emilio!" Oh, God, if you were only there.
Le George'u kilitleyelim diye bağırıyordu.
Let's stuff Le George in Le Locker. "
'diye bağırıyordu. "
'said the starling. "
diye bağırıyordu
Is that you, G? "
Çocuk "Red-Rum!", "Red-Rum!" diye bağırıyordu.
He was, like, "red-rum! Red-rum!"
Yardım edin! " diye bağırıyordu.
Help me! " Do you remember that?
"Baba" diye bağırıyordu, ve ben orada yapayaInızdım.
He was screaming, "Daddy!" and I was there alone.
Çocuğu itmeye, tekmelemeye başladı. "Ablamdan uzak dur!" diye bağırıyordu.
And he just started punching and kicking him screaming, "Stay away from my sister!"
Çıldırmış gibiydi. "Ölüm Gezgini" diye bas bas bağırıyordu.
She was totally berserk. Kept yelling, "DeathWalker!"
Karı bağırıp çağırıyordu, "Sağ ol İsa. Sağ ol!" diye.
Old gal was hooting and howling, talk about " Thank you, Jesus.
Hep devam et diye bağırıyordu.
She went crazy, her eyes blank, writhed in all directions, screaming : "Go on, don't stop!"
Ve kadının biri, "Winston ölecek" diye bana bağırıyordu.
AND THIS WOMANKEPT SCREAMING AT METHAT WINSTON WAS GONNA DIE.
O ise kavganın ortasında gidiyorum diye bana bağırıyordu.
He yelled at me for leaving in the middle of a fight.