Diyecektim translate English
2,773 parallel translation
Yani yapabiliyorsan beni bir kerecik olsun arar mısın diyecektim.
So just give me a call if-if- - when you can.
Ben... Ben şey diyecektim...
Hey, I've been, uh, I've been meaning to ask.
- Şey diyecektim.
Well, that's just it.
Hâlâ fırçana fazla boya alıyorsun diyecektim.
What I was gonna say is, you're still getting too much paint on your brush. That's why you got all the drips and the glops.
Aslında hâlâ birbirimize sahibiz diyecektim ama bu da işe yarar anlıyorsun ya.
Let's get this over with. There's a program I want to see on tonight. They make a bunch of hoarders live in the same house.
Şimdi siz ola ki iş yerine gidiyorsunuzdur, boşu boşuna zahmet etmeyin eve geçin diyecektim.
Now you're probably going to his office. I was going to tell you not to bother.
Boşuna şirkete değil, eve geçin diyecektim.
I was going to tell you not to go to the office for nothing, to go home.
- Maçları izlemiyorum diyecektim.
I was going to say, "follow sports."
Eğer sakıncası yoksa bunu başka zamana ertelesek mi diyecektim.
I was going to see if you wouldn't mind if we took a rain check. - Oh.
Hicks, ne yapıyorsun? Onu ben diyecektim şimdi.
Oh, Hicks, come on, I was gonna say that next.
- Ne diyecektim ki?
- What was I gonna say?
Yanlıştı diyecektim.
I was gonna say wrong.
Bir ara benimle çıkmak ister misin diyecektim.
I was wondering if you'd like to go out with me sometime.
- Özenle hazırlanmış diyecektim ama... - Jeli bon ister misin?
- I was gonna say "Elaborate," but- - - licorice?
İyi biri gibisin diyecektim ama o da olur.
I was gonna say nice, but okay.
Sana daha önce bir şey diyecektim.
OK, so I was going to say something earlier.
Sen ve kardeşin diyecektim.
I meant you and your sister.
Annen diyecektim.
I meant your mother.
- Hayır, ben seni biliyorum, diyecektim...
- No, I was just gonna, you know...
Sana diyecektim ki Artuora Brentwood'dan bize bir daire aldı ve mutfağı yeniden yaptırıyor ama o kadar gürültü bebek için kötü olur.
Hey, I was gonna ask you, Arturo just got us a condo in Brentwood, and he's having the kitchen redone, but all that construction noise wouldn't be good for the baby.
Doberman diyecektim.
"Doberman."
"İlginç olaylar dizisi." Bunu diyecektim Joel.
A surprising turn of events. That's what I was gonna say, Joel.
- Ben insanlarla hemen samimiyet kuramam. Elin adamına "ben çocuk istemiyorum" mu diyecektim?
What, I have an icicle in me, and I'm supposed to tell a stranger,
- Ben "iyi olacak çünkü ihtiyacım olan yardımı alacağım" diyecektim.
- I was going to say, "good, because I'll have all the help I need."
Şaşırma, diyecektim ki bu kız... çok tatlı.
Don't be surprised, I just want to tell you... This girl... is so cute.
- Ben de tekmeci çocuk diyecektim.
- I was gonna say kickguy.
62 diyecektim.
62. I...
Hoşça kal diyecektim.
I'm just saying goodbye.
Ailesi ile konuşalım diyecektim ama tüm akrabaları ölmüş.
I would say talk to his family, but look, next of kin, they've all passed, too.
"Anahtarı varmış" diyecektim.
I was gonna say, "Had a key".
James muhtasarlık, o hukuka bir armağandır diyecektim.
James, Gordon brief, just going to say, it was a gift to the law.
Bu kadar hıyar bir baban olduğu için üzgünüm diyecektim.
I was going to say that I'm sorry you have such a jerk for a dad.
Ben de acaba belki sen de birkaç şarkı üzerinde falan çalışmak ister misin diyecektim.
And there's this battle of the bands coming up next month and... I don't know. I was just wondering if maybe you wanted to work up a few songs or something.
Mahkûm transferi diyecektim.
I was gonna say prisoner transfer - -
Evet, hanımefendi, diyecektim ki, noelde, kiracılar genelde bütün yıl apartman işlerini.. yapmamın karşılığı olarak küçük bir bedel verirler.
- It's just, at Christmas, the tenants usually gimme a small consideration, for the work I do all yeer keepin up the bilding.
Zahmet olmazsa Sarah'ı okuldan sonra sen alır mısın diyecektim. Evet, farkındayım. Evet.
No, I know.
Ben tedavi edilirken diyecektim.
I was going to say "treatment."
Neredeyse ona suç mahallini bozma diyecektim.
I was about to go up and tell her not to contaminate the crime scene.
Ben aslında başka bir yere gidelim ve sadece takılalım diyecektim.
- I'm saying that we could go somewhere else and... and just hang out.
Nicholas Cage gibi diyecektim ben.
I was gonna say Nicolas Cage. That guy is in everything.
Bende tam "Damat ben olmalıyım çünkü seni seviyorum" diyecektim. Ve bu kafa karıştırıcı.
I was gonna say I should be the groom because I love you, Kate, and this is confusing.
Eve uğrayıp Lucas'ı görebilir miyim diyecektim.
Yeah. I was wondering if I could come by and see Lucas.
Arabayı yanlış yere park ettiğimiz için iyi bir ceza ödeyeceğiz gidip çekelim diyecektim ama aklın orada olmadığı için mutluyum.
Okay, I was just going to say that we should go feed the parking meter soon, but I'm glad it's not on your mind.
Evet, aynısını sana diyecektim.
Yeah, I was gonna say the same to you.
Neden kızdığını anladım, onu diyecektim.
All right. I-I just want you to know I get why you're upset, okay?
Her neyse, bunu açtım ve bunun ne olduğunu söyleyebilir misin diyecektim?
Well, anyway, I opened this one and... I was just wondering if you could tell me what that is?
Ne diyecektim?
What was I supposed to say,
Şey diyecektim... Seni çok çekici buluyorum.
Well, I was going to say that I do find you very... charming.
- Beni ara diyecektim.
- Well, I was gonna say, call me.
Ben de tam onu diyecektim.
Yeah, that's exactly what I was gonna say.
Ortalamanın üstünde diyecektim.
Just that it's no bigger.
diyecektim ki 23
diyeceğim 131
diyecek 78
diyecektin 16
diyeceksin 119
diyecekler 55
diyeceğim şu ki 17
diyeceğim ki 17
diyeceksiniz 34
diyeceğiz 40
diyeceğim 131
diyecek 78
diyecektin 16
diyeceksin 119
diyecekler 55
diyeceğim şu ki 17
diyeceğim ki 17
diyeceksiniz 34
diyeceğiz 40