Diyecektim ki translate English
298 parallel translation
Sana diyecektim ki...
I'm going to tell you that...
Tam da diyecektim ki o kıza arkadaşını gördüğümü söyledim.
I was going to mention that I told that girl I'd seen her friend.
Ben de diyecektim ki...
I wanted to tell you...
Diyecektim ki, uğradığınıza sevindim.
I was gonna say, I'm glad you both dropped by.
Diyecektim ki...
I was just gonna say...
Diyecektim ki- -
I was going to say...
Ben sadece, diyecektim ki...
I was just gonna say I...
Yani diyecektim ki, çok güzelleşmişsin.
I just mean to tell you that you're, you grew up very nice.
Sana diyecektim ki ; kendini kandırma, gözlerini açıp gerçeklerle yüzleş ve onun hayatındaki en önemli şey olacağını sanma.
I was going to say don't delude yourself, open your eyes... face facts and don't think you're going to be the only thing in his life.
Diyecektim ki...
I wanted to tell you...
- Pekâlâ, sadece sana diyecektim ki... - Buna bir son verecek misin?
All right, I was only going to tell you- - Will you please drop it?
Tam da daha kötüsü olamaz diyecektim ki.. Oldu.
I was just about to say... things couldn't look blacker... when all of a sudden, they do.
Ben diyecektim ki... Bay Quill'in ondan hoşlanmadığım hissine kapılarak kırılmasını istemedim.
What I was going to say was that I didn't want to offend Mr. Quill by making him think I didn't like him.
Clay, Sana diyecektim ki...
Clay, I was wondering...
Yalnızca diyecektim ki...
- I was merely going to say that...
Diyecektim ki, umarım gitmeme birşey demezsin.
I was going to say, I sincerely hope that you don't mind if I don't linger.
Mike'a diyecektim ki istediği adam...
I was supposed to tell Mike the man he wants...
Diyecektim ki....
I was going to say....
Ona iyi akşamlar, diyecektim ki,
And I looked up, and I said, "Good eve..."
Ben diyecektim ki... belki de bütün bunlar... sana yardım edemediğim bir şey nedeniyle idi...
I was going to say that perhaps it... It was something I couldn't help you with.
- Diyecektim ki...
- What I mean to say is...
Hayır, diyecektim ki : "Neden ara sıra Mantovani çalmıyorsunuz?"
I was gonna say, "Why don't you play some Mantovani sometime?"
Hayır, sadece diyecektim ki, ah... gazeteye göre, dün gece Londra'da biraz serpiştirmiş.
No, I was just gonna say that the, uh... the paper does say that it sprinkled here in London a little last night.
Ama aslında sayın bayanlar ve kurtçuklar diyecektim ki şu veba gerçekten kıyak birşey ne dersiniz?
Good, checkers and horses, I want to say that... this plague is something serious : truth?
Şef, diyecektim ki...
Marshal, I wanted to...
Ama şef, diyecektim ki...
But, Marshal, I wanted to...
Yok birşey, sadece diyecektim ki... o gün tüm kıyafetlerini çıkardığım için özür dilerim hatalıydım!
Nothing much, I just want to tell you that I'm so sorry that I took off all your clothes that day and made a mistake
Anladim, ama ben doktorla ilgili diyecektim ki...
Okay? See, I just wanted to ask, concerning the doctor...
- Sonra diyecektim ki...
- Then I was gonna say...
Diyecektim ki evde tam anlamıyla mutlu değildi.
I was about to say he was not entirely happy at home.
Pardon, diyecektim ki...
Excuse me, I was going to say...
Diyecektim ki, dikkat et!
I'd say look out!
Diyecektim ki, yapacağımız en iyi iş kontrol odasındaki manuel kumanda.
I'd say our best shot is, uh... is the mainframe terminal in the control room.
Diyecektim ki bu arabayı idare etmek gerçekten zormuş.
I just wanted to tell you that that this is really a lot of car to handle.
Şunu diyecektim ki onu telefona bağlamamamın sebebi ismini vermek istemiyor olması.
I was going on to say that I didn't put her through to you because she wouldn't give her name.
Yani, ne diyecektim ki?
I mean, what was I gonna say?
Ben diyecektim ki... Ben diyecektim ki...
I just wanted to say... I wanted to say...
- Peter, diyecektim ki...
- Oh, Peter. I was just... - Hi.
"Siz bizi aramayın, biz sizi ararız" diyecektim ki bir şey duydum.
Just as I was about to say, "Don't call us, we'll call you," I heard...
Sadece diyecektim ki... Ben gideyim, diyordum. Eski arkadaşlar kasabaya gelmiş.
I was just going to say I thought I'd go meet some of the old pals, being in town.
Sana diyecektim ki...
I was gonna tell you...
Diyecektim ki...
I wanted to tell...
Diyecektim ki Noel'den beri... benden uzaklaşmış gibiydin.
I was going to say that since Christmas you've been kind of distracted.
Her neyse, dinle, diyecektim ki... apartman yöneticisiyle aram iyi... yani herhangi bir şeye ihtiyacın olursa... beni aramaktan çekinme.
Anyway, listen, I was just calling to let you know that if you... you know, need any help with anything... I've got some pull with the manager, so... don't be afraid to give me a call.
Sadece diyecektim ki...
I just wanted to...
Diyecektim ki şimdi durum biraz daha adil. Hadi, seçeneklerini tekrar gözden geçirelim.
As I was saying now that the odds are a little fairer let's re-examine your options.
Bay Vizzini'ye diyecektim ki bu yeni ön amortisörle acaba stabilizöre ihtiyaç olacak mı?
- I was just going to say to Mr. Vizzini, with this new trailing link front suspension, I wonder if you don't need some sort of stabilizer.
Diyecektim ki, ben de aslında bu sabah neredeyse bir özel dedektife danışacaktım.
It's, uh, just that I was going to say I was very near to consulting a private detective myself earlier today.
Az kalsın "Ama aramızda hiçbir şey geçmedi." diyecektim ki birden Françoise'nın hakkımda öğreneceği şeylerden hiç korkmadığını fark ettim.
I was about to say, "But nothing happened"
Söylerim diyecektim ama söylemem. Gerçek şu ki...
I was about to say I would, but I won't.
Şöyle diyecektim : O sana sahip, o yüzden neden güzel bir kadın istesin ki?
I was gonna say, "He's got you so why would he want a beautiful woman?"