Diyordum ki translate English
631 parallel translation
"Yanlış tarafta mıyım acaba" diyordum ki meğer altın taraftaymışım.
I was starting to wonder if I got on the wrong side of the fence but it ends up that I had chosen the golden side of the fence.
- Diyordum ki...
- I was going to say- -
Diyordum ki önce ikimizle bir akşam yemeğine, daha sonra da,
I'm taking you both out to dinner.
Diyordum ki, bu gece o kadar büyük bir puro içmemelisin.
I was saying, tonight you must not smoke such a big cigar.
Diyordum ki, hiç de düşündüğün gibi biri değilim.
I was saying, I'm not any of the things you think I am.
Sadece diyordum ki...
I was only saying...
Sonra yan taraftan diyordum ki, " Yakında...
And then under my breath I'd say, " Soon.
Dan, elbiseler bende kalsın isterdim... ama sana maaşımdan ödeyemem çünkü... yapmak istediğim bir şey var da. Diyordum ki...
Well, Dan, I'd like to keep them but I can't pay you out of my pay yet because well, there's something I sort of wanted to do.
Diyordum ki, bu acele niye?
I said, I can't understand all this frantic hurry.
Diyordum ki, artık tamam.
Before it, I thought my work was done.
- Diyordum ki...
- I was saying...
Diyordum ki ona yapmanız gereken bir şey yok
Do whatever you think fit. There's nothing you need to do to her.
- Diyordum ki, Timmy tıpkı senin gibi dik kafalı, kıskanç ama çok sevimli.
- I was saying, Timmy's just like you obstinate, jealous, but adorable.
- Diyordum ki, topçu sıkı biri çıktı, 10nucu raundun ortasında sağ kroşemi yedi...
- Mind you, he was game, the gunner was. Halfway through the 10th, he run into my right hook... and forgot his name and address.
Ben de Edward'a diyordum ki... Bu genç adam o mu?
I was just telling Edward - Is this the young man?
Diyordum ki...
I was saying that I've...
Diyordum ki ona, Peder, Gelecek sefer buralardan geçerken durup size uğrayacağım.
I was just saying to him, Father... the next time I come past your church
Diyordum ki 4 Temmuzda Key West'te... üç yıl önce saat sekizde...
I was just saying, Key West, the Fourth of July... three years ago at 8 : 00. I got that in.
Diyordum ki, buraya beni hiçbir şey geri getiremezdi, Annem dışında.
I was about to say that nothing on earth... would bring me back here except mother.
Diyordum ki o külleri saklamanı istiyorum, anlıyor musun?
I was saying, I'd like you to have those ashes, understand?
- Karınıza diyordum ki...
- I was telling your wife...
Diyordum ki kendime, amatör bir şair uğruna yine bir kodamanı kızdıracaksın.
I marched on thinking our all for the sake of one amateur poet
"Karanlık yeryüzünden yükselen ilahiler gökyüzüne yükselmekte." diyordum ki horlamaya başladı.
"From sullen earth sings hymns at heaven's gate," he began to snore.
Diyordum ki bazen bir kadının aklından...
I was saying that a woman's mind...
Diyordum ki, ne yapıyorsun?
And as I was saying, what are you doing?
Ama diyordum ki...
But as I was saying...
45inci yaş günüm için yaptılar ve Rangun - dan buraya kadar yolun her santiminde diyordum ki, "McNabb başka ne kaybedersen kaybet kızların sana verdiği masa örtüsünü kaybetme."
For my 45th birthday they made it, and all the way from Rangoon, through every inch of the way, I kept telling myself, "McNab, whatever else you may lose, you'll not be losing that tablecloth the girls gave you."
" Birkaç yıl sonra, tam Edie'ye diyordum ki :
" A few years more, I was just saying to Edie,
Kendi kendime diyordum ki...
I was thinking to myself :
Eh ben de diyordum ki...
Well, as I was saying,
Diyordum ki saat yedi uygun bir zaman...
I was saying seven o'clock would be a reasonable time...
Sadece diyordum ki, müttefiklere yardım edebilecek tek şey Amerikalıların buraya gelmesi, hem de çabuk.
Well, I was just saying that the only thing that can help the Allies is for the Americans to come over here and come over quick.
Bu adada uzun yıllar yalnız kalacağız diyordum ki hemen 2000 Japon askeri geldi.
Like I said we was gonna be alone on this island... for years and years. Very next thing, 2,000 Japanese show up.
Shep, diyordum ki...
Shep, I thought that we might...
Ben de tam diyordum ki, sen önce yavaş başlarsın, ama sonra seni tutabilene aşkolsun.
I was saying that you may be slow in starting, but there's nobody faster.
- Diyordum ki...
- I said...
Diyordum ki, sen burda olmasaydın- -
I was saying, if it doesn't get you here...
- Diyordum ki, acaba sen...
- And Mark, I was wondering if...
Diyordum ki, biz kesin bir politika kararlaştırdık zaten, her halükarda seninle de konuşmak istedik.
We haven't decided on a line of action yet but we were thinking about...
Diyordum ki, burada ev ev sıralanırız.
Well, as I was saying, we're divided into houses.
Ben de tam diyordum ki, günde 10 saat eşek gibi çalışıyorum ve okumaya başlıyorum.
Ι was just saying, Ι work over ten hours a day and then Ι read.
Diyordum ki...
As I was saying...
O kadar yalnızdım ki, keşke ölsem diyordum.
I was so lonesome, I like to have died.
Ben de Semadar'a diyordum ki...
- I just told Semadar...
Daha dün kendi kendime : "Neden Bay Cavalli gelmedi ki?" diyordum.
Just yesterday I was saying : "Why doesn't Mr. Cavalli come in?"
Sadece diyordum ki...
I was thinking, you know, I should make a few tests.
- Diyordum ki...
- I suppose...
Diyordum ki...
Ah, I was thinking...
Diyordum ki...
I was thinking...
Ürünü sunan diyordum, daha masumane bir sanatsallıkla... - Diyor ki mesela : "Aperitifi al".
The product is advertised in a sly way.
Aklıma gelmişken Bay Humbert, Beardsley'de müzikten anlayan... o kadar az insan var ki, acaba diyordum... ara sıra uğrar mıydınız? Size bir şeyler çalardım.
By the way, Dr. Humbert, there's so few people in Beardsley who appreciate music, I was wondering, sometime if you'd like to come by I could play something for you.