Elinde değil translate English
786 parallel translation
Onun suçu yok, elinde değil. İnin!
James, does not make him evil.
- İpler onun elinde değil mi?
- He's still running the show, ain't he?
Öksürüp öksürmemek Kitty'nin elinde değil.
Well, Kitty has no discretion in her cough.
Alman olarak doğması adamın elinde değil ki.
A guy can't help being German if he's born a German, can he?
- Elinde değil.
- Well, he can't help it.
Ama elinde değil.
But she can't help it.
- Niye elinde değil?
Well, why isn't it?
Yahudi yerine Hıristiyan doğmak elinde değil.
You can't help it if you were born Christian and not Jewish.
Sanırım bir kadın olarak böyle olman elinde değil.
I suppose being a woman, you can't help it.
İpi attın ama dizginler elinde değil, ha?
You've roped him, but he's not yet broken to harness. Is that it?
Havanın kötü olması senin elinde değil.
You can't do anything about the weather.
- Elinde değil.
- He can't help it.
Elinde değil. Yoksa böyle yapmazdı.
He can't help himself.
Vicdan azabı çekmemek elinde değil. Zavallı Henrik.
He can't help being filled with remorse, poor Henrik.
- İnsanın elinde değil.
- It can't be helped.
Elinde değil.
He cannot help that.
Artık senin elinde değil miyim?
I am no longer in your power?
Zeki olması onun elinde değil.
He can't help it if he's a bright man.
Bu onun elinde değil.
She can't help it.
Elinde değil ki bitanem.
You couldn't help it.
Elinde değil, çirkin ve büyük bir burnu var baş ağırlığını anca taşıyor.
He can't help havin a hideous great hooter... the poor little head tremblin'under the weight of it.
Ama elinde değil.
But you can't help it.
Elinde değil.
It's nothing he can help, understand.
Sanιrιm elinde değil.
I guess he can't help it.
- İnsanın elinde değil, ne yapalım?
I guess you just can't help yourself.
Kızınız artık Engizisyonun elinde değil.
Your daughter is no longer in the hands of the Inquisition.
Elinde değil ki.
She can't help it.
Elinde olsa koşarak gidersin değil mi?
You could almost call it a flying broad jump, couldn't you?
Elinde tuttuğun benim saatim değil
♪ It's not my watch you're holding ♪
İdealist olmak, masum kadınlara inanmak elinde olan birşey değil.
You can't help it if you're an idealist who believes in innocent women.
elinde ne var? Hiçbir şey değil.
Well, missy, what have you got there?
Bu elinde olan birşey değil ki.
Oh, you can't help that.
Elinde tahliye emri var, değil mi?
You have the eviction order.
Eğer bu altınlara inanmıyorsan elinde ben varım, değil mi Jesse.
Even if you don't fancy my gold mine, you still got me all to yourself.
Sanırım elinde başka biri yok, değil mi?
I suppose there's nobody around here?
Hükümdarlık, şimdi elinde şüpheli değil katil olduğunu biliyor.
The Crown now has a murder on its hands and no suspect.
Bu, elinde kimlik kartıyla gezen bir parti üyesine hiç de yakışan bir davranış değil.
"That's no way for a card-holding party member to act."
Elinde bıçak varken kimse güvende değil.
Nobody's safe while he has a knife in his hand.
Bu adam bir hırsız, geçen gece elinde kılıçla bir konağı bastı sadece tek o değil, üç kişi daha vardı.
This man is a thief who barged into an inn last night holding a dagger. And not only him, there were 3 others.
Eline her toprak alışında elinde toprağı değil de bir avuç gizem ve sihir görürsün.
Every time you pick up a handful of dust and see not the dust but a mystery, a marvel, there in your hand.
Perpignan'da iplerin kimin elinde olduğu bile belli değil.
You don't even know who's in charge in Perpignan.
Ama Sosyal Demokrat hükümetimizin 30 yıl boyunca gücü elinde bulundurmasına karşın bu kadar az şey başarması üzücü değil mi?
But isn't it sad that after 30 years in power our Social Democratic government has achieved so little there?
Çok farklı türlere ait bilgileri elinde bulunduruyordu, öyle değil mi?
She has a great variety of information, haven't you?
Ama elinde değil tabii!
But you want it, you can't help yourself.
Bu emir Strafford'un elinde olmasına rağmen bu işte Strafford'un değil kralın parmağı olduğu inancındayım.
Though Strafford's hand be upon this warrant I see in this business, not the hand of Strafford, but that of the king.
Sadece elinde silah olan delinin teki değil yani.
Not just one madman with a gun.
İnsanın elinde değil, ne yapalım?
When I'm listening to the game and my wife interrupts, I can't help myself.
Sekstant yalnızca yüreğinde saklanacak değil, elinde de tutabileceğin...
The sextant was only a memory, which you could keep not only in your heart...
İki çıplak insan üst üste... bir herif de elinde kamerayla "Daha değil, daha değil" diyor.
A couple of naked bodies crawling all over each other... some guy holding a camera hollering, "Not yet, not yet."
Bu elinde değil.
You can't really help that.
Elinde mektup olan yalnızca Plancina değil.
I've got plenty from Augustus saying what he thought about you, and don't think I won't have them circulated.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56