Eğer sakıncası yoksa translate English
564 parallel translation
Eğer sakıncası yoksa, bence...
- If you don't mind, I think, perhaps...
Pekala, Noah... Şu salı idare işi benim narin cildimi ziyadesiyle tahriş ediyor... Bu itibarla eğer sakıncası yoksa, ben kulubede kalacağım.
well, Noah, that boat manipulating's a Iittletoo tough for my delicate constitution, so if you don't mmd, sir, 1 shall go below.
Peki geleyim, eğer sakıncası yoksa.
All right, I will, if you don't mind.
En baştan ben başIıyorum, eğer sakıncası yoksa, Helen.
I'll start from the beginning, if you don't mind, Helen.
Şimdi Watson, eğer sakıncası yoksa sıradışı hastalarınla bir kaç söz etmek isterim.
Now Watson, if you don't mind I'd like to have a word with your extraordinary patients.
Eğer sakıncası yoksa albay, Maximo hala benim sorumluluğumda..
If you don't mind, Colonel, Maximo is still my pupil.
Eğer sakıncası yoksa, bir dakikalığına okulda duralım.
If you don't mind, let's stop at the school for a moment.
Eğer sakıncası yoksa bunları hatıra olarak almak isterim.
If it's all the same to you, I'd like that pair for a souvenir.
Bayan, eğer sakıncası yoksa, seçimleri erkekler yapar.
If you don't mind, miss, it's the man who does the picking.
- Eğer sakıncası yoksa.
- If you don't mind.
- Eğer sakıncası yoksa, ben yapacağım.
- If you don't mind, I'll do it.
Eğer sakıncası yoksa, yolun kalanını tek başıma gitmek istiyorum.
In that case, you won't mind if I walk the rest of the way by myself.
Ve şimdi, eğer... eğer sakıncası yoksa, ben yalnız kalmak istiyorum.
And now, if... if you don't mind, I... I'd like to be left alone.
Eğer sakıncası yoksa çok isterim.
If you don't mind telling me, I would.
Sabahlığımın bende kalmasını isterim, eğer sakıncası yoksa.
I should like to keep the dressing-gown, if you don't mind.
Eğer sakıncası yoksa...
If you don't mind...
Eğer sakıncası yoksa Bayan King, ahırınıza bir göz atacağım.
If you don't mind, Miss King, I will take a look in your barn.
Bu yüzden eğer sakıncası yoksa, bir dahaki parçadan sonra bitirecekler.
So, if you don't mind, he'd like to leave after this set.
Bayan Cooper, eğer sakıncası yoksa odayı onun için hazır tutmaya devam edelim.
Miss Cooper, I think, if you don't mind, I'd like you to still keep the room.
Eğer sakıncası yoksa, hesabımı çıkarabilir misiniz?
It'sjust, if you don't mind, to, ah... to get my bill ready.
Eğer sakıncası yoksa, vakit varsa, önce ayin yapmak isterim.
Oh, I'd prefer to say Mass first, if it's all right with you, if there's time.
Eğer sakıncası yoksa, saat tam altıda çıkmak istiyorum.
Yes, but if you don't mind I'll make it six on the dot.
Eğer sakıncası yoksa, bu gece kutlama yapacak gibi hissetmiyorum.
I-I don't feel very much like celebrating tonight, if you don't mind.
- Lütfen, eğer sakıncası yoksa biz biraz oturup kaçacağız.
please, if you don't mind, we'II just sit here quiet for a while - and then scram.
Daha sonra, eğer sakıncası yoksa.
Later, if you don't mind.
Eğer sakıncası yoksa, ön tarafta gitmeyi tercih ederim.
I'd much prefer to ride in front, if you don't mind.
Eğer sakıncası yoksa burada biraz kalmak istiyorum.
I'd like to stay for a little while if you don't mind.
Ichi, Eğer sakıncası yoksa, seninle gitmeme gerek yok, değil mi?
Ichi, if you don't mind,
Charly, eğer sakıncası yoksa, özel hayatımı konuşmak istemiyorum.
I'd rather not discuss my personal life, if you don't mind.
Sana söylemeye çekindiğim bir şey var, Eğer sakıncası yoksa.
I've got something that's a little boring to tell you, if you don't mind.
Eğer sakıncası yoksa.
If you don't mind.
Şimdiye dek bu küçük arabayla büyük iş yaptık, yaptığım birkaç değişikliğe teşekkürler, ve eğer sakıncası yoksa, bazı oldukça adil arazi sürüşleri var.
I've done great with this little car so far, thanks to a few changes I made, and if you don't mind, some pretty fair country driving'.
Eğer sakıncası yoksa...
Would you mind if... - Put that down!
Ben girmesem iyi olur, sevgilim, eğer sakıncası yoksa.
I'd, um... I'd rather not go in, darling, if you don't mind.
Eğer sakıncası yoksa, biraz daha adanızı gezinmek isterim.
I thought maybe I'd look around your island a little more, Mr. Crockett, if you don't mind.
Eğer sakıncası yoksa yarın görüşüp cenaze işlemlerini konuşalım.
If you don't mind, I could see you tomorrow... and we can discuss the formalities of the funeral.
Gidip, eve bakacağım, eğer sizin için sakıncası yoksa.
I'm going to look around the house if it's all right with you. Maybe the man got careless.
Eğer bir sakıncası yoksa.
Any objections?
Fark ettiniz mi, bilmiyorum ama eğer sizce bir sakıncası yoksa..... benim niyetim, Bayan Harrington'a..... yani kızınıza... evlenme teklif etmek.
I don't know whether you noticed, but, uh... If you have no objections, it was... It was my intention to, uh, ask Miss Harrington...
Eğer sizin için sakıncası yoksa.
Uh... if you don't mind?
Bir randevum vardı ve çok geç kaldım bu yüzden eğer sizin için bir sakıncası yoksa ben çıkmak zorundayım.
I've an appointment and I'm late already... so if you don't mind, I'll run along.
Eğer onların hiçbir sakıncası yoksa neden yok edilmelerini istiyorsunuz?
You see, sir, if there's nothing wrong with them why do you want them destroyed?
Eğer içinde erkek yoksa ne sakıncası var ki?
If the man's not in them, what's the harm?
Bert, sakıncası yoksa eğer...
- Oh, Bert. You don't mind, do you?
Kendisi, eğer sencede sakıncası yoksa gayet normal, ölümlü bir insan.
He happens to be, excuse the expression a normal, mortal human being.
Yani, eğer Bayan Stephens için sakıncası yoksa.
That is if Mrs. Stephens doesn't mind.
- Eğer bir sakıncası yoksa gitmem lazım.
- I think I'll go now if you don't mind.
- Hayır, her şey yolunda. Eğer sence bir sakıncası yoksa, gidip Alice'i göreceğim.
If you don't mind, I'm going over to see Ali.
Ama... Eğer sizin için bir sakıncası yoksa son duamı okumak istiyorum. Bin tepeler hakkında olanı.
But if you don't mind, first I'd like to read the rest of that psalm about the thousand hills.
Eğer bir sakıncası yoksa, Doktor.
If you don't mind, Doctor.
Şimdi eğer bir sakıncası yoksa nöbetinizi başka bir yerde tutsanız?
Now, if you wouldn't mind... holding your vigil some other place?
sakıncası yoksa 299
yoksa 930
yoksa sen 40
yoksa ben 17
yoksa ne olur 26
yoksa ne 75
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa vururum 19
yoksa unuttun mu 18
yoksa 930
yoksa sen 40
yoksa ben 17
yoksa ne olur 26
yoksa ne 75
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa vururum 19
yoksa unuttun mu 18
yoksa bu 29
yoksa ateş ederim 36
yoksa öldürürüm 16
yoksa ölürsün 31
yoksa değil mi 24
yoksa ateş edeceğim 19
yoksa onu öldürürüm 18
yoksa ölür 17
eğer istersen 206
eğer öyleyse 172
yoksa ateş ederim 36
yoksa öldürürüm 16
yoksa ölürsün 31
yoksa değil mi 24
yoksa ateş edeceğim 19
yoksa onu öldürürüm 18
yoksa ölür 17
eğer istersen 206
eğer öyleyse 172
eğer sen 63
eğer beni seviyorsan 30
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer bilseydim 25
eğer izin verirsen 26
eğer o 55
eğer yanılmıyorsam 39
eğer ben 51
eğer beni seviyorsan 30
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer bilseydim 25
eğer izin verirsen 26
eğer o 55
eğer yanılmıyorsam 39
eğer ben 51