Fazla değil translate English
7,263 parallel translation
Çok fazla değil hanımefendi.
Not much longer, ma'am.
Biraz ama çok fazla değil.
Um, k-kind of... N-not much.
- Çok fazla değil.
- It's not that bad.
Fazla değil.
Maybe 3.
Evet, onlardan fazla değil ama çoğumuz sokaklardayız.
Yeah, not more than them, but..
Bir kaşık tereyağı, daha fazla değil mi? Eğer bunun hepsini yiyeceksek.
Only if we eat the whole thing.
- Ne kadar zamanımız var? - Çok fazla değil.
- How much time do we have?
- Pek fazla hava geçirmez değil, değil mi?
Not very airtight, is it? Is that a good thing?
- Pek fazla izci değil, ha?
Not much of a scout, then?
Sadece çok fazla yakışıklı olduğu için değil.
It wasn't that he was terribly good-looking, even.
Birden fazla yırtık, değil mi?
Multiple blows, yes?
- Fazla şey değil.
Not a lot.
Evet, bundan 1 kuruş daha fazla değil.
Yes, well, no more of that.
Her yemekte dua etmeye çok fazla özen gösteren insanları da sevmiyorsun değil mi?
! You don't, like, pay attention to how much each individual tips at each meal, right?
Fazla düşünen bir adam değilsin, değil mi?
You're not a thinking man, are you?
Bu değil "Bağdat'ta fazla bomba."
This ain't "Bombs Over Baghdad."
Fazla şey değil.
Not much more.
Eğer uykusunda geziyorsa fazla uzağa gitmiş olamaz, değil mi?
If he was sleepwalking he couldn't have gotten far, right?
Buradan fazla uzakta değil. Bir saniye.
Not too far from here.
- Yine fazla düşünüyorum, değil mi?
I'm overanalyzing again, huh?
Bu tür bilgilere sahip çok fazla kişi olamaz, değil mi, Chuck?
Not too many people with that kind of information, right, Chuck?
Kendini fazla düşünmüyorsun, değil mi?
You really don't think much of yourself, do you?
Bayan F. Neden Pete'nin anıları bu kadar fazla da, sadece bir olay değil?
Mrs. F., why was pete's memory Of all that and not just one case.
Scipio'da bulacaksın çok fazla duygu yoğunluğu, değil mi?
Great emotions you will find on Scipio, will you not?
- Daha fazla çaya değil temiz havaya ihtiyacım var.
No, I need fresh air, not more goddamn tea.
Pek fazla zengin değil.
Well, she doesn't have much money.
Sadece bir şüpheliyi değil daha fazla kurbanı arıyoruz.
We're not just looking for a suspect, we're looking for more victims.
Fazla güvenilir değil.
Can't be too safe.
Çok fazla alevli değil.
Not too much flaming.
Kaybettiğin insanlar hakkında çok fazla düşünüyorsun, değil mi, Derek?
You think a lot about people you've lost, don't you, Derek?
Evet, olabilir ama yardım almadan fazla uzağa gidemez, değil mi?
Yeah, maybe. But he's not gonna last long without help, right?
Ama bu onu benim tanıdığımdan daha fazla tanıdığınız anlamına gelmiyor.. ... ya da sizin görüşünüzün benimkinden daha değerli olduğuna çünkü öyle değil.
But that doesn't mean that you know more about him than I do or that your opinion of him is worth more than mine, because it isn't.
Çok fazla "başkası" gibi durmuyor, değil mi?
It's not too "not me," is it?
Fazla küstahça değil mi?
Aren't you presumptuous?
Biraz fazla ısrarcı, değil mi?
A bit demanding, isn't she?
Korkarım fazla şey değil.
Not much I'm afraid.
Eğer bu savunmayla çıkmazsan,... sana yemin ederim, sadece şartlı tahliyeni değil,... en sonki savunmana göre elinden gelen en fazla cezayla yargılar.
If you walk in without this plea, I guarantee he will not only revoke your parole, but he'll tack on the maximum sentence for this latest offense.
Sörfçülerden ve sörf tahtalarından daha fazla dikkat çekiyor ve bu bir Surfsport çekimiydi, değil mi?
It draws your eye from the surfers and surfboard, and that's--this is a surfsport shoot, right?
Kirmizi elmalar gereginden fazla tatlilar, sence de öyle degil mi?
Red apples are so sickly sweet, don't you think?
Cesaretin hakkında çok fazla şey duydum. Üstelik şimdi bir değil iki saf kalp taşıyorsun.
I've heard many tales of your bravery, and now you hold not one pure heart, but two.
Ama adamlarım fazla uzakta değil.
But my men are not far away.
- Aslında böyle bir yere değil de yüzme havuzuna gideceğini sanmıştım ama Agassi tenini çok fazla göstermiyor musun?
I thought you be going to a swimming pool Not some place like this Ain't you showing too much skin?
- Güne daha fazla stres eklemek için değil ama...
- Not to add more stress to your day, but...
Büyü bu durumdayken bunu yapmak fazla yorucu değil mi?
Magic. Is it not too much in your present state?
222 00 : 12 : 35,899 - - 00 : 12 : 38,734... bakıyordum ve bazıları çok ölümcül görünüyor bazıları ise ne olduğu belli değil. Bunu yapan herkimse fazla çalışıyor.
Whatever's doing this is working overtime.
Senin için fazla gürültülüyüm, değil mi?
I'm too loud for you, am I?
Pek fazla değil.
Not a lot.
Ama bu doğru değil çünkü siz dürüstlük ve tevazuya her şeyden daha fazla değer verirsiniz.
But that's not right, Because you value honesty and humility above all else.
Bak, benden daha fazla dengeli olduğun için sana kızmıştım ve bu hiç adil değil.
Look, I was mad at you For being more together than me, and that's not fair.
Beni çağıran değil, daha bu konuda daha fazla olduğunu Tamam, ben hissi alıyorum.
Okay, I'm getting the feeling that this is about more than me not calling.
içinde çok fazla geçmiş barındırıyor, ama hiçbiri kötü şeyler değil.
It's got a lot of history, but nothing too bad.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66