Gerek translate English
178,584 parallel translation
Belki de başka bir açıdan yaklaşmak gerek.
Perhaps we need a new angle.
Zamanını bunun için harcamana daha fazla gerek yok.
I don't need to waste any more of your time with this.
Ne olduğunu bilmeme gerek bile yok.
I don't even need to know what it is.
Buna gerek yok.
Oh, you don't have to.
Söylemeye gerek bile yok ama,
It goes without saying, but...
Bir süreliğine oradaydım, ve dediğim gibi, görüşmemizden sonra daha uzun bir süre için geri dönmem gerek.
I was there for a while, and as I said before, I have to go back there right after this for an extended period of time.
Bilmeme gerek yok, Richard.
I don't need to, Richard.
- Derinlemesine bir etki olmasına gerek yok.
It doesn't have to be a profound impact.
Ah, hayır, gerek yoktu...
Oh, not... not needed.
- Gerek yoktu aslında.
- Not needed.
Bizim burada anlatıyı değiştirmemiz gerek.
We need to change the narrative here.
Lama-la, Hooli hisseleri ne durumda bilmem gerek.
Lama-la, I... I need to know what Hooli stock is doing.
Hiçbir sorun yok. Arabulucu göndermenize gerek yok.
It's no trouble at all, and there's no need to send a negotiator.
Başka bir yüz daha görmesi gerek.
She needs to see another face.
- Çekiliş biletlerini almam gerek.
- I have to get the raffle tickets.
- Hayır, beni dinlemen gerek.
- No, you have to hear me.
Bilmem gerek.
I need to know.
Ellerimi boynuna dolayıp sıkmam gerek.
I should like to put my hands around your neck and squeeze.
Endişelenmene gerek yok.
♪ Don't have to worry ♪
Birisinin ana odada ve salonda olması gerek.
Someone needs to be in the Main Room and the Hall.
- Menopozmak olması gerek.
It should be menostopped, not menopaused.
Gerek yoktu.
That was totally unnecessary.
Onlara hava atmana ve yarışmamıza gerek yok.
You don't have to show off. We don't have to compete.
Bu süre içinde uçakta kalmanız gerek.
So we're gonna keep you here on the plane.
Gerek yok, tamam, teşekkür ederim.
Yeah, fine. Thank you.
Aynen. Bitirmene bile gerek yok.
Yeah, you don't even need to finish.
Buna cevap vermem gerek.
I really need to get this.
Bloğumun dürüst olabilmesi için gizli kimliğimi korumam gerek.
I got to protect my secret identity to have integrity for my blog.
Yarın çok erken saatte Chateau Marmutt'a gitmem gerek.
I have to be at Chateau Marmutt so early tomorrow.
En azından yaşlanmak konusunda endişelenmenize gerek yok.
At least you don't have to worry about getting old.
Konuşmamız gerek.
We need to talk.
Çifteye gerek yok.
You don't need a shotgun.
Doktoruna gerçeği söylemene gerek yok.
I mean, there's no reason you gotta tell your doctor the truth.
Gelmene gerek yoktu.
You didn't have to come out.
Geçen gece söylediklerimle ilgili özür dilemem gerek.
I should probably apologize for what I said to you at the bar the other night.
- Buna hiç gerek...
Okay, I don't think that's necessary...
O telefonu da almam gerek.
I'm gonna need that phone, too.
Saget'ı öldürmek için farazi düşünmeme gerek yok.
I don't need a hypothetical to want to kill Bob Saget.
Bir yere gitmem gerek.
I gotta be somewhere.
Teşekkür etmene gerek yok.
You don't have to thank me.
Gizli saklı davranacağına bizi tanıştırsaydın onu kontrol etmeme gerek kalmazdı.
Well, if you'd just introduced me in the bar instead of actin'all shady, I wouldn't have had to go check him out.
İkincisi, gerek yok. Çünkü barı devralacağım.
And second, I don't need to, because I'm gonna take over the bar.
Bunu yapamam Siz çocuklar burada Gerek...
I can't do it with you guys here, though. You need to...
Yalnız kalmam gerek, o yüzden...
I need to be alone, so...
Sanırım o bileziği geri almam gerek.
I guess I should get that bracelet back.
Yani bir uyarı asmaya gerek duymadık. Medeniyetten dolayı hani.
I mean, we didn't really feel the need to put it up on a sign because, you know, civilization.
Noh'dan evet cevabı beklerken Potts'ı da kenarda tutmam gerek yani.
So, while I wait for a yes from Noh, I've got to keep Potts on the back burner.
- Öğretmeniyle görüşmemiz gerek.
We need to go meet with the teacher.
Tüm bekâr kızlar gelmeden benim de işe gitmem gerek.
Oh, and I've got to get to work, too, before all the single gals show up.
Joe'nun bu tarz hediyelerin hoş olmadığını anlaması gerek.
Well, Joe just needs to know that this type of gift is not okay.
Bu Phil her kimse onu çağırmana gerek yok, başın belada değil.
No need to call whoever this Phil is. You're in no danger.
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerekli 27
gerek yoktu 39
gerekmiyor 26
gereksiz 31
gerekmez 98
gerek kalmadı 36
gerekirse 81
gerektiği kadar 17
gerek yok 917
gerekli 27
gerek yoktu 39
gerekmiyor 26
gereksiz 31
gerekmez 98
gerek kalmadı 36
gerekirse 81
gerektiği kadar 17