Gereksiz translate English
4,762 parallel translation
- Pek çoğu gereksiz.
Most of it's useless.
- Bu gereksiz değil.
That is not useless.
Belki de insanlar nezaket gereği bu yaptığının çok gereksiz bir hareket olduğunu düşünüyordur.
Maybe if people just treated people right around here people wouldn't be trying to have to give peace offerings.
Polise gitmek gibi gereksiz şeyler yapmanın alemi yok.
Whether you go to the police or not, there's no point in doing useless things.
Neden gereksiz yere işleri zorlaştıralım ki?
Why complicate things unnecessarily?
Bu sadece gereksiz acı yaratır.
It only creates unnecessary suffering.
Cömertlik gereksiz bir özelliktir.
Generosity is wasted on the living
Babamı savunmam gereksiz.
I don't have to justify my father.
Çok ince ve tamamen gereksiz bir davranış.
Well, that's very nice and totally unnecessary.
Gereksiz derece güçlü, Philadelphia'da asla ihtiyacın olmayacak bir şey.
Something that is unnecessarily powerful, something you would never need in Philadelphia.
Bak, benim gereksiz olduğuma inandığını biliyorum, fakat sizi temin ederim. Her zaman işimi ciddiye alırım.
Look, I know you don't think I'm necessary but let me assure you, I always take my work very seriously.
Gereksiz postalara aldırmıyorum bile.
I don't even mind the junk mail.
Gereksiz ağırlık yapıyor.
- He's dead weight.
- Neyi anlar? Hayatını gereksiz yere riske attığını mı?
- To what, the fact that he's taken unnecessary risks with your life?
Dinle, seni daha fazla gereksiz strese sokmak istemem, ama Henry binaya geri geldi,... ve ufacık bir not daha, beni de binadan attılar.
Listen, I don't want to cause you any more undue stress, but Henry's back in the building, and on a more personal note, they booted me out too.
Şehre gereksiz dikkat çekmiyoruz.
Don't bring any unwanted attention to the city.
- Benden acıyı saklaman gereksiz.
You don't have to put on a brave face for me.
Bay Dupres'nin gereksiz riskler almadığından emin olmak için burdayım.
I'm here to make sure Mr. Dupres doesn't take any unnecessary ones.
İhtiyaçlarını tamamen karşılayan ve gereksiz her şeyi de saf dışı bırakan bir dünya.
One that addresses our needs entirely, and eliminates everything extraneous.
Gömleğindeki kanı temizlemek aslında gereksiz oldu.
It's probably pointless, washing the blood out of your shirt, really.
Şehrin şimdiki patlamaya hazır durumunu da göz önüne alarak sebep olduğum gereksiz gerginlik için özür dilerim.
I'm truly sorry for any undue stress this may have caused, especially considering how volatile the city is right now.
Beni böyle gereksiz mevzularla rahatsız etmeyin!
Don't bother me with reports I don't need to hear!
Neden gereksiz yere onu üzelim ki?
Why hurt her unnecessarily?
İşteyken kendimizi ne kadar çok tehlikeye attığımızın önemi yok ama mesai dışındayken gereksiz riskler almayız.
No matter how much danger we put ourselves in at work, when we're off the clock, we don't take unnecessary risks.
- Gereksiz bir şey.
- Needless
Gereksiz yere gevezelik yapıyordu.
He was babbling incoherently.
Hayır. Yardıma muhtaç olmakla birini gereksiz hissettirmek farklıdır.
No, there's a difference between being helpless and making someone feel unnecessary.
Bu vergi fonu işleriyle uğraşmak gereksiz.
Hence this tax-funded boondoggle on wheels.
- Daha fazla gereksiz şiddet.
- More needless violence.
Bakalım Santa sana neler getirecek? gereksiz bir tükenmez kalem koleksiyonu ve piller.
Now Santa can bring you a useless collection of ballpoint pens...
# Bu ne gereksiz acı çektiğimiz
O, what needless pain we bear.
Daha şekilli, ama hepsi gereksiz süsler.
it's fancier, but it's all bells and whistles.
Yine, yine, bu gereksiz muhabbetler.
Again, again, this again with useless talk.
Gereksiz değil...
It's not useless...
Belediye ışık koymak için çok diretti ama vatandaşın vergilerini gereksiz bir ışık için harcamak istemedim.
City council was pushing for a light, but I didn't think the traffic flow justified the expense to the taxpayers.
Bilimsel olarak günün en gereksiz öğünü olduğu açıklandı.
Scientifically proven the least important meal of the day.
Gereksiz şeylerle dikkat dağıtmayalım.
Let's avoid any unnecessary diversions.
SGS izlerini örtene kadar gereksiz bilgilerin peşinden gitmemizi istedi.
Sends us on a wild goose chase to buy the DCS time while they cover their tracks.
Gereksiz yere endişelenmişim.
It would appear I was worried for nothing.
Gereksiz tüm tıbbi ekipmanları oda dışına çıkardık.
We've taken all of the unnecessary medical equipment out of the room.
İlk buluşmamızda gereksiz aile meseleleriyle canınızı sıktık.
Here you are joining us for dinner for the first time and you're being exposed to all our messy family stories.
Durun, olmaz millet. Bunların hepsi çok bariz ve tam anlamıyla gereksiz.
Wait, no, guys, look, this is all very on the nose and totally unnecessary.
Gereksiz bir oda.
It's a useless room.
Mürebbiye, özel dersler oldukça gereksiz olabilir.
A governess, tutors - it all does seem rather unnecessary.
Gereksiz yere konuşuyorum.
- I'm speaking out of turn.
Bende öyle gereksiz bir fonksiyon yüklü değil.
I'm not loaded with such an useless function.
Sığınmacıların gereksiz işleri işte.
A lot of fuss with the asylum seekers.
Yaşlı bir kadını gereksiz bir sinir harbinden kurtarıyoruz.
We're saving an old lady some unnecessary upset.
Ama bir cerrahı gereksiz... prosedürler yaparken izlemek...
But when I'm watching a surgeon perform what looks like unnecessary procedures...
Sen şimdi gereksiz prosedürler mi uyguladığını söylüyorsun?
So you're saying she performed unnecessary procedures?
Ama bu gereksiz uğraş da olabilir mi?
But could it be a fuss over nothing?
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerek yoktu 39
gerekmiyor 26
gerekmez 98
gerekirse 81
gerek kalmadı 36
gerekli değil 44
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerek yoktu 39
gerekmiyor 26
gerekmez 98
gerekirse 81
gerek kalmadı 36
gerekli değil 44