Gül translate English
3,928 parallel translation
Gül gibi işini bırakıp mahalle muhtarı mu olacaksın?
You're giving up your job to be a local district official?
Ama yılın bu zamanında, bir sürü kalp ve gül görmek ; biraz moralimi bozuyor.
It's just this time of year, with the hearts and roses, it just gets me a little down.
- Sen gül yaprağı görevindesin canımın içi.
- You are on a rose-petal duty, my darling.
Bekle. Gül yaprağı görevi ne?
What is rose-petal duty?
- Gelin ve damadın yürüyeceği yolun üzerindeki gül yaprakları.
- The rose-petal path that the bride and groom go down. Bummer.
Yahu ne zor şeymiş, gül yüzünü görmek.
My, it's hard work getting to see that pretty face of yours!
Kar beyazı bohça, kıpkızıl gül gül gibi gelin.
A snow-white trousseau, a red, red rose a bride pretty as a rose.
- Gül dikeni falan değil bu.
Rosebushes didn't do that.
Gül gibi çiçekleri attırıyor.
Throwing away perfectly good flowers.
Gül yaprakları bile aldım, Lex.
I got rose petals, Lex.
O bizim kurtuluşumuz için çarmıha gerildi, çok acı çekti gömüldü ve Tanrı Osiris'in ruhunun gücüyle 3. günde bir gül yetişti.
Who, for our redemption, was crucified, suffered death, was buried, and rose on the 3rd day by the power of the spirit of the God Osiris.
Sevgilinize bir gül almak ister misiniz?
Would you like to buy a rose for your sweetheart? Uh-oh.
Gül, Mike.
The rose, Mike.
Dün akşam gül almayan tek kişi bendim.
I'm the only one last night that didn't get a rose. Hold on.
Her zaman bu çiçekçi kadınların gül alman için suçluluk hissettirmeye çalışmasına güleriz.
We always laugh about how those rose ladies try to guilt you into buying a rose.
Bir gül alayım.
Una rosa, por favor.
Muhtemelen Gül Malikanesi'ndeki balodadır.
He's probably at the Prom Rose mansion...
Bir erkekten gül aldım.
Roses from a man.
Elime bir demet gül alıp Kızıl Meydan'da... karşısına mı çıkayım yani?
So I just walk up to her in Red Square with a dozen roses?
O gece seni Robin'in odasında görmüştüm. Gül yaprakları ve mumlar vardı.
That night, I saw you in her room, there were rose petals, candles...
O hâlde o gül yapraklarının ve mumların çöp poşetine konduğunu da görmüşsündür.
Well, then, maybe you also saw those rose petals and candles going into a garbage bag.
# Onu orada bir buket vahşi gül ile beklememi istedi.
♪ And wait for her with a bouquet of eglantines
Yatağının üzeri gül yapraklarıyla kaplıydı.
Oh, your bed was covered with rose petals.
Daha iyi gül.
Smile harder. Harder!
Yarın akşam bir düzine kırmızı gül ve bir kutu Belçika çikolatasıyla Christina'nın evine gideceğim.
Tomorrow night, I'm showing up at Christina's house with a dozen red roses and a box of fine Belgian chocolate.
Sevgilime yarım düzine gül veremem.
I'm not giving my girlfriend a half a dozen red roses...
Sana bir gül için 20 dolar versem.
I will pay you... $ 20 cash money for one r
Yok ya. Tek bir gül vereceksin hem ucuz hem asil bir davranış. Ben de mal gibi 11 gül vereceğim sevgilime öyle mi?
Oh, I see... one red rose, so you come off as simple and elegant, and I'm the jackass handing my girlfriend 11 flowers!
Gül mü?
A rose?
Hala bana opera locasından bir adet kırmızı gül atan o yakışıklı delikanlı gibisin.
You look just like that handsome boy in the opera-box, the one who would always toss me a single red rose.
O gül rengi gece elbisesinin içinde sıcaklaşmaya ve ıslanmaya... "
She became moist as the warmth of her rose-colored sheath... "
Terastaki gül yerleştirme planını o yaptı.
He's planted rose plants on our terrace.
Baksana, terasta gül yetiştiriyor.
See. He grows roses on his terrace.
Gül günü konuşmaları burada işe yaramaz.
Those Rose Day dialogues don't work here.
Bay Hibbard'ın masasındaki o garip gül rengi lambayı biliyor musunuz?
You know that weird rose-colored lamp on Mr. Hibbard's desk?
Biraz gül, Mickey.
Cheer up, Mickey.
16. yas günüm için 500 kirmizi gül ile bir grup ask sarkicisi gönderdigini asla unutmayacagim.
I'll always remember the time he sent me 500 red roses and a troupe of balladeers for my sweet 16.
Pietro Ponte, gül!
Pietro Ponte, laugh!
Bir dahakine gül suyunu daha az döker misiniz?
Next time, could you ease up on the rosewater?
Hadi gül!
Come on!
"Yirmi bir yaşımdaki yeni başlangıç için bir kırmızı gül."
"One red rose for my departure at twenty one"
Gül biraz.
Smile a bit.
Mesela Molly'nin saçları da gül gibi.
I mean, Molly's hair looked like roses. Molly?
- Biraz gül, Danny.
You got to smile.
İstediğin kadar gül sen, Kubrick çok iyi yapmıştı.
Laugh all you want, but Kubrick got it exactly right.
Gül, gül seni çok bilmiş.
Har har, you smart aleck.
- Gül mü? Evet.
A rose?
Gül bakalım ama "Battlestar Galactica" nın bir bölümünde "Cylon" lar...
You laugh, but there's an episode in the "Battlestar Galactica" where the Cylons...
Senin havan gül suyu kokuyor.
You smell of rosewater.
Evet, neden gül gibi geçinip gitmiyoruz ki?
Yes, why can't we all just get along?
Gül şarabı?
Rose wine?
güller 26
güle güle 3562
güle 266
gulliver 32
gülümse 352
güler 51
gülüyor 76
gülüyorsun 31
güle güle canım 17
güle güle tatlım 32
güle güle 3562
güle 266
gulliver 32
gülümse 352
güler 51
gülüyor 76
gülüyorsun 31
güle güle canım 17
güle güle tatlım 32
gülerek 19
gülerler 22
güle güle baba 36
gülüyorum 28
güle güle anne 32
gülümseyin 204
güleyim bari 23
gülüyorlar 21
gülme 120
gülün 37
gülerler 22
güle güle baba 36
gülüyorum 28
güle güle anne 32
gülümseyin 204
güleyim bari 23
gülüyorlar 21
gülme 120
gülün 37
gülümsedi 17
gülegüle 17
gülümsüyor 36
gülünç 68
gülüşmeler 38
gul dukat 31
güldü 27
gülmeyin 30
güldürme beni 92
gülmüyorum 33
gülegüle 17
gülümsüyor 36
gülünç 68
gülüşmeler 38
gul dukat 31
güldü 27
gülmeyin 30
güldürme beni 92
gülmüyorum 33