Hayatta kalmak için translate English
1,510 parallel translation
Bu iblisler, hayatta kalmak için mi ruhları yok ediyorlarmış? Öteki tarafa geçmek için yeni bir ruh gerekiyor. Masum bir ruh.
Not to see their demons, they're making use of the human souls as disguises... to cross over and they can do so, when free off all sin.
Hayatta kalmak için çocukların canını aldı diyorsun.
You're saying she killed children to stay alive.
Hayatta kalmak için King Brothers maaşında yeterince sıfır yok ama orduya nasıl tuvalet kağıdı gerekiyorsa, onlara da senaryo gerekiyor.
Well, there aren't quite enough zeros in a King Brothers'salary to survive, but they need scripts like an army needs toilet paper.
Büyük olasılıkla hayatta kalmak için çok gelişmiş beyinlere ihtiyaçları yoktu.
So it's likely their brain didn't need to be that large to adapt to survive.
Yabancı bir toprakta bir su bükücüysen hayatta kalmak için yapman gereken her şeyi yaparsın.
they're just flowers. when you're a waterbender in a strange land you do what you must to survive.
Eskiden insanları hayatta kalmak için öldürdüğümüzü düşünürdüm.
I used to think... we only kill to survive
Hayatta kalmak için günde 1,500 miligram almak gerekiyor.
You need 1,500 milligrams of it a day to survive.
"Bu dünyada hayatta kalmak için,..." "... güvenebileceğimiz insanlara ihtiyaç duyarız. "
To survive in this world, we hold close to us those people on whom we depend.
Hayatta kalmak için.
To... survive.
Sokaklarda kaybolan birinin hayatta kalmak için kullanabileceği bir şey yok mu?
Nothing a guy lost in the streets Might use for survival?
Hayatta kalmak için savaşmak zorundayız.
And we have to fight to survive!
Hayatta kalmak için biraz sabırdan fazlasına ihtiyacın olacak.
You're gonna need a lot more than a little patience to survive.
Permiyen çağında hayatta kalmak için çok iyi adapte olmak zorundaydı, ki bu bizim için kötü haber.
To survive in the Permian it had to be highly adaptable, which is bad news for us.
Eğer ilk ben ölürsem, hayatta kalmak için ne yapman gerekiyorsa yap.
If I die first, do whatever you need to survive.
İnsanın hayatta kalmak için çok seri düşünmesi gerekiyordu.
To stay alive, one had to think quickly.
Hayatta kalmak için ne olursa olsun birlikte savaşmalıyız.
Let us all survive this fight together no matter what.
Hayatta kalmak için adapte olmalıyız.
We must adapt to survive.
"Korkuyu hissetmek için... Hayatta kalmak için ne gerekirse..."
"Weather to stay alive To fear the worst"
Korku, hayatta kalmak için gerekli bir araçtır.
Yeah, fear is an essential survival tool.
Hayatta kalmak için kaçmış gibiydik.
It was like we ran for our lives.
Hayatta kalmak için başka bir insanın bir parçasını yiyecek olsanız, neyi yerdiniz?
If you had to eat any part of a person to stay alive, what would you eat?
Bir ninja hayatta kalmak için ne gerekirse yapar.
A ninja does whatever it takes to survive.
Hayatta kalmak için korunma hakkı.
It's a defense he's entitled to raise.
Hayatta kalmak için kendi kocasının etini yiyen bir yamyam gibiydim.
I was like a-Like a cannibal eating my own husband to survive.
Hava yastıkları çarpışma anında hayatta kalmak için büyük önem taşır, fakat onlar sayesinde sert manevralar da yapabilirsiniz.
Air bags are great for surviving crashes, but they make some evasive maneuvers tough.
Yemek için, hayatta kalmak için.
Ate to others live.
Hayatta kalmak için yapmak zorunda kaldıklarımı.
What I've had to do just to survive.
Bütün bunları hayatta kalmak için başarmak zorundayız.
We must ifwe are to survive as a people.
Ve oraya gittiğimizde, hayatta kalmak için yardım etme sırası bende olacak.
And when we get there, it will be my turn to help you survive.
Hayatta kalmak için gerekli olan şeyler sende var mı, bilmek istiyorum.
I want to know if you have what it takes to survive.
Hayatta kalmak için ne kadar kan akıtabilirsin Paul?
How much blood will you shed to stay alive, Paul?
Şimdi size soruyorum hayatta kalmak için ne kadar kanınızı feda edebilirsiniz?
So now I ask you, how much blood will you give in order to survive?
Hayatta kalmak için ne gerekiyorsa onu yapacağız.
We will do what we must to survive.
İşler yoluna girmeden, hayatta kalmak için her şeyi yapacaktır o
Before it was random now he's doing everything he can to stay alive
Hayatta kalmak için yapmam gereken şeyin yan etkisi.
It's a side-effect of what I have to do in order to survive.
Gece hayatta kalmak için birilerinin cüzdanını çalmamış veya öldürmemişsek, o zaman aziz yerine konmamız gerekir.
If we manage not to steal someone's purse, or kill them, to survive the night, then we've acted like holy men.
Hayatta kalmak için fazlasıyla birbirlerine bağımlıydılar.
They rely on each other greatly for survival.
Bu, riskli bir iştir ama derin gölete ulaşabilirlerse hayatta kalmak için bir şansları olacak kadar kuvvetlidirler.
It will be touch and go but if they can only get to the bigger pond they are now vigorous enough to have a reasonable chance of survival.
İnsanlar çaresizlik içerisinde hayatta kalmak için aile fertlerini öldürebilecek hale geldi.
Desperate people would kill their own families for survival.
Hayatta kalmak için yeterli değil.
It's not enough to survive.
- Hayatta kalmak için en iyi şansın.
- Your best chance of survival might be
Makineleri, sömürgeciler yerine asker üretmek için kullandılar. Hayatta kalmak için bu savaşa başladılar.
They used the machines to produce soldiers instead of colonists and began this battle for survival.
Ve bu senin bu müşterek dünyada hayatta kalmak için yaptığın şey.
To feel anything, and that's how you survive In this corporate world, and if I keep heading
- Ama Paula hayatta kalmak için kullanmış.
But she used it to stay alive.
Hayatta kalmak için çalışmalıyım.
I have to do it to get my welfare money.
Kisedjeler, hayatta kalmak için nehirlerine, yağmurlara ve ormana muhtaçlar.
The Kisedje rely on the river, the rains, and the forest, for their survival.
Çoğu canlı burada yaşayamazdı ama develer çölde hayatta kalmak için doğal donanımlara sahipler.
Most living creatures would die here. But the camel is uniquely equipped for desert survival.
Şu oyun var ya, ikimizin arasında bir fark var sen hayatta kalmak için oynuyorsun.
In this game, the difference between you and me is that you are in it to make a living.
Kendimizi, bu ilkel çağda saplanıp kalmış bulunca hayatta kalmak için her şeyi denedik.
We tried everything to survive.
Sanırım köpeklerimiz evimizin salonunda yatarken sakin göründükleri kadar hayatta kalmak ve avlarını yere indirmek için ne gerekiyorsa yapmaya yetecek kadar grup içgüdüsüne sahipler.
I think our dogs, as placid as they may seem when they're in our homes lying on the living room floor, still posses the instinct to survive, enough that they would be able to do whatever it took in bringing down prey in order to live.
Bir tekneyle denizde iki yıl kaybolup hayatta kalmak olabilir. Ancak böyle bir durumda bunu söyleyebilirsiniz ama kurmaca için olamaz.
years in a boat, and then surviving that, thatís the only way you could conceivably have written this account, it could not be fiction.
hayatta kalmak 22
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
hayatım 3662
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatın 30
hayatımda 29
hayata 34
hayatını yaşa 16
hayat dolu 30
hayattayım 45
hayatımda ilk kez 38
hayat çok kısa 40
hayatım boyunca 96
hayatın 30
hayatımda 29
hayata 34
hayatını yaşa 16
hayat dolu 30
hayattayım 45
hayatımda ilk kez 38
hayat çok kısa 40
hayatım boyunca 96