Heyecan translate English
10,733 parallel translation
Heyecanı fazla sürmez.
Doesn't take much to get it excited.
Hayat daha güzel, daha heyecan verici olacaktı.
Life was going to be so good, so exciting.
Heyecan verici bir gün, Lucy ile tanıştın.
It's an exciting day, meeting Lucy.
Fazla heyecan yapma Stewie.
All right, take it down a notch, Stewie.
Heyecan yapınca kendimi tutamadım.
I got excited. I went early.
Çok heyecan verici.
That's exciting.
Heyecanı, faaliyetleri kaçırırlar.
They miss the stir, the activity.
- Ne kadarda heyecan verici.
- How exciting.
Keşke çatal bıçak seçerken aynı heyecanı duyabilseydim ama duyamıyorum işte.
And I wish I got the same thrill from picking between the dimpled flatware or the scalloped, but I just don't. Hey.
O heyecanı nasıl bırakmak istersin anlamıyorum.
But how could you ever want to give up that rush?
Çok heyecan verici görünüyor, ama bu gece mantıklı halimizle karşınızdayız.
That all looks very exciting, but we start tonight with our sensible hats on.
Yeterince heyecan verici mi?
~ Is it exciting enough?
Bu çok heyecan verici!
This is just so exciting!
Ve bu, bilmiyorum bende pek heyecan yaratmıyor.
And this, I don't know, it just doesn't float my boat.
Çünkü karanlık ve heyecan verici görünse de BDSM'in karmaşık ritüelleri, rolleri ve deneyimi çerçeveleyen dinamikleri var değil mi?
'Cause despite its popular image as dark and orgiastic, BDSM play has complex rituals, roles and dynamics that frame the experience. Am I right?
Bakın, yaptığımız iş heyecan verici bir iş değil.
Look, what we do isn't exciting.
Ao yaşamda başarının seminerleri ile geleceği aydınlatacak. Ve bütün hayatın dünyevi zevklerle heyecanını yeniden keşfetmek.
Brighten your future with AO Life Success Seminars and rediscover the thrill of all life's earthly pleasures.
Tüm o heyecanı özlemiyor musun?
But... aren't you missing all of the excitement?
Planladığımızdan daha heyecan verici bir akşam oldu.
It's been much more of an exciting evening than originally planned.
Bunu yüksek sesle söylemek nasıl da heyecan vericiymiş!
That is thrilling to say out loud.
Geri gelmek aşırı heyecan verici.
I'm excited to be back.
Heyecan verici.
Exciting.
Gecikme için özür dileriz, anlaşılan heyecan verici bir nedenimiz var :
Sorry for the delay, but it turns out there's an exciting reason :
Gustaff'la ben yeni ve heyecan verici bir çalışma alanı tasarladık,... öyle ki bütün sektör bunu fark edince hayrete düşecek ve'" Vay canına.
Gustaff and I have designed a new and exciting workspace, a space that will really make the industry stand up and take notice and say, " Whoa.
Patronun öldü muhabbetinin heyecan verici bir versiyonunu mu sergileyeceksin?
Did you have a different stirring interpretation of the "your boss is dead" monologue that you wanted to perform?
Max, heyecan verici haberlerim var!
Max, I've got some exciting news!
Bu çaylakları, sadece onlar yeni, heyecan verici yollarla sınayacaksak, sınamak istiyorum.
I only want to haze these pledges if we're gonna haze them in a fresh, exciting way.
Fakat öyle olanlarımız için, kendi vatanımıza geri dönmeyi hayal etmek, heyecan vericiydi.
But for those of us who could do so, it was thrilling to imagine returning to our homeland.
Heyecan vericiydi.
That was exciting.
Dr. Hysteria'nın Korku Salonu korkaklar için değildir. Titremekten ve ürpermekten, saf kötülüğün kara yüreğine yapılan karanlık ve ürkütücü bir yolculuğun heyecanından ve geriliminden hoşlananlar içindir!
Dr. Hysteria's Hall of Horrors is not for the faint of heart but for those who crave the shake and shiver, the thrill and chill of a fearsome dark journey into the wretched black heart of pure evil itself!
Hayatımın en heyecan verici gecesiydi.
That was the most exciting night of my life.
Ama kozmik bir mucize sonucu o evde öyle bir kadın bulunuyor ki onu hâlâ ilk günkü kadar seksi ve heyecan verici buluyorum.
But, by some cosmic miracle, there's a woman in that house I still find as sexy and exciting as the first day I met her.
- Heyecan verici olacak, değil mi? - Ne?
This is gonna be exciting, eh?
Bu sayede heyecanın gider.
That way, all the pressure's off.
Bir şey söylemem gerek ama tuhaflaşmanı ve aşırı heyecan yapmanı istemiyorum.
I got to say something, but I don't want you to get all weird and overly excited about it.
Senin için çok heyecan verici.
This is so exciting for you.
# Hissediyorum, heyecan dalgası gibi gelişini #
♪ I feel it coming like a tidal wave ♪
# Hissediyorum, heyecan dalgası gibi gelişini #
♪ Feel it coming like a tidal wave ♪
# Heyecanı göster Ateşin içinde #
♪ Show me the fever Into the fire ♪
Bütün gece buraya değil buralarıma bakıp durdu ve heyecan verici emlakçılık kariyerimden bir saat bahsettikten sonra ne zaman avukat olduğum sordu!
And of course, he spent the whole night looking at these and not this, and after I spent an hour telling him about my exciting real estate career, he asked me how long I'd been a lawyer!
Bilmiyor olmak, daha heyecan verici olan değil mi?
You know, isn't the mystery of not knowing more exciting?
İyice heyecan verici olmaya başladı.
He... aah! This really is getting exciting.
Henüz heyecan alamadım.
Don't get excited yet.
Heyecanı severim. Aslında şu an oldukça rahatım.
I enjoy the thrill.
Kuruyken çekmek cinsel heyecan uyandırabilir ama bu insanı duyarsızlaştırıyormuş.
Beating it dry may be too much stimulation, which could leave you desensitized.
Normalde Avustralya'nın bu kısmında bir kamyon konvoyunu geçerken biraz heyecan olurdu.
'Normally you get SOME excitement in this part of Australia'when you have to overtake a convoy of gigantic road trains.'
Heyecan verici.
It's exciting.
Yarışırken kusursuz bir eş değildim ama en azından çekiciydim. Hatta belki biraz da heyecan verici.
While driving, I wasn't an equal match but I was an eccentric, maybe even exciting, choice.
Heyecan verici değil mi?
Well, isn't it thrilling?
Heyecan yapma.
Don't get nervous.
d Mutluluk d d Şöyle böyle d d Sadece içimde değişen bir şey d d Özgürlüğümde d d Mutluluk d d Gelir gider d d Bana bakarken seni izledim d d Heyecanım artarken d d Nerede olduğumu biliyorum d
♪ Happiness ♪ ♪ More or less ♪ ♪ It's just a change in me ♪ ♪ Something in my liberty ♪