Heyecan mı translate English
1,843 parallel translation
.. yeni şarki, yeni heyecan ilk mutluluk birazcık şarkı yazalım
.. a new song, a happy confusion. Make a song..
Hayatım boyunca gördüğüm en sinir bozucu, heyecan verici kadınsın.
You are the strongest, most infuriating, most exciting woman I have ever met in my entire life, and there is no way I'm gonna let you go.
Bayan Victor Lang olmaktan heyecan duyarım. " dedim.
I would be thrilled to be Mrs. Victor Lang. "
Aslında bu teklif karşısında o kadar çok heyecanlanmıştım ki asansörde kaldığımız zaman... bu heyecanımı ortaya çıkarttım.
In fact, I was so overcome, that when we were trapped in the elevator, I seized the moment to... express my joy.
Sen bir cerrahsın, dostum. Heyecan yaşamak için bir deri bir kemik, Amazon'lara gitmek zorundayım.
I have to go skinny-dipping in the Amazon to get that kind of thrill.
Bir anlık heyecan yüzünden saçma bir şey söyledim ama şimdi hazırım.
I freaked out for a minute, but I'm ready now.
Hayatımın heyecanını.
The thrill of my life.
Hayatının heyecanını yaşamak için tam 31 dakikan var. Anlamalıydım.
I should have gotten that.
Bunu söylediğime inanamıyorum, ama bu gerçekten heyecan verici.
I can't believe I'm saying this, but that was really exciting.
Hayatımı yaşıyorum, ona heyecan katıyorum.
I like to live it up. I like to mix it up.
Son zamanlarda öyle bir şey oluyor ki, sanki o heyecanı özlüyormuşum gibi hissediyorum.
And just recently, there's something, you know... I can feel myself almost, like, missing the drama sometimes. Like, I'm...
Hazır olduğumu hissederim... Ve... Ve sattığım şeye güvenirim,... bu da heyecanımı yatıştırır.
I find that if I'm prepared and... and I have confidence in what I'm selling, that kills the butterflies.
Hayatım için heyecanı olmayan ancak gerçekçi umutlarım var.
I have unexciting, yet realistic, hopes for my life.
Heyecanımın bütün vücudumu ele geçirmesini beklerken kendimi gergin ve rahatsız hissediyorum.
I keep waiting for a euphoric high to rush through my system, and instead, I feel really nervous and uncomfortable.
Çünkü o anın heyecanı ile, zihnim "aklımdan" çok "duygularıma" hitap ediyordu, ve ben de eldivenlerimle Ned'i kandırdım.
My thinking wasn't so much as "thinking" but "feeling." And I tricked Ned with my glove, and now my dad's still alive,
Ve önceleri bu heyecan vericiydi çünkü bu arkadaşlarıyla alışveriş merkezlerinde daha az vakit geçirecek demekti ama... Şimdi düşünüyorum da, ona lazım olan buydu.
And I was thrilled at first because it meant she was spending less time at the mall, with her friends, but... now I'm thinking, she may need more of that.
Ben sadece huzurlu bir özlem... yerine getirilmiş bir tutku, Ve bir heyecan... Sarmalıyım.
I've only a restless yearning... for a passion unfulfilled, for an ecstasy, the thrill... of your embrace lt's all I wish from you ln my heart of hearts, how I pine
Sanırım, biraz daha heyecan arıyorum ben.
I guess I'm just looking for a little more excitement.
Ah tanrım bu çok heyecan verici..
Oh my God.. this is so exciting..
Aradığın heyecanı karşılar mı bilmem ama bu gece Muhteşem ve Ellie ile sahte bir randevuya çıkalım mı?
Not sure if it's the excitement you're looking for but, uh, you wanna come over for a fake date with Awesome and Ellie?
İhtiyacım olan tüm heyecanı yaşadım tatlım.
I've had all the excitement I need, honey.
Ve belki de bu tür oyunlar, bilirsiniz ağzına kadar şiddetin heyecanını barındırıp bize yaşadığımızı gösteriyor ancak bizim günübirlik hayatlarımız ciddi şekilde ölüm ya da yaşamın duygu ve enerjisinden uzaklar.
And so that maybe these games, you know, fulfill some kind of... intense excitement or somehow make us feel alive, whereas in our day-to-day existence we never... Don't really have those sensations of intensity and... life or death.
Gus ve ben heyecanımıza zar zor hakim oluyorduk.
Gus and I could barely contain our excitement.
Üçlü olarak ilişkimize biraz heyecan katarız sanmıştım.
I thought I could spice up our relationship with a three-way.
Internet'ten para kazabileceğimizi düşündük ama internet yetenekli insanlar için yeni ve heyecan verici olsa da birilerinin kazanç için gerçek yada acil fırsatları pazarlayabileceği bir dağıtım mekanizması olmak konusunda daha olgunlaşmadı.
We thought we could make money on the Internet. But, while the Internet is new and exciting for creative people, it hasn't matured as a distribution mechanism to the extent that one should trade real and immediate opportunities for income for the promise of future online revenue.
Tabi ki, bunun aslında tek bir kelime olduğunu biliyorum, ama arkadaşımız Buddy Garrity'den alıntı yapmak istedim, çünkü bu heyecanı onun sayesinde yaşıyoruz.
Of course, I know that's really only one word, but I wanted to quote our friend Buddy Garrity over there, it's because of him that we have all this excitement today.
Ama onlar sanki "Bizim daha iyi görünümlü, mükemmel fiziği olan, bu sahnedeki heyecanı anlatabilecek birine" ihtiyacımız var gibiydiler.
but they're just, like, "Oh, we need a good-looking guy" with a great ass and some tight abs " to just provide some down-home enthusiasm in this picture.
Sokağa girdi. Ve sonra... Neden böyle heyecan yapıyorsunuz anlamadım ki?
and then... i don't know what y'all are so excited about.
'Heyecanımıza rağmen, 'Simon'un sınavı geçmesi için bir mucize gerektiğini biliyorduk.
Despite our excitement, we knew it would take a miracle for Simon to pass his test.
Bu hayatımın en heyecan verici günü.
This is the most exciting day of my life.
Önemsiz eski tarihi olayların heyecan verici bir araştırması mı?
An exciting exploration of insignificant ancient historical events? No, not quite.
Hayır, asıl endişe ettiğim bu işin bana heyecan vermesi.
Don't worry. No, what I'm worried about is I'm actually finding this kind of exciting.
Tom, heyecanını başka odada yaşar mısın?
Tom, if you're going to freak out, can you do that in the other room?
Onun septal-ayrım tekniğini kullanarak kapakçığı sökmesini izleyecek olmanın çok heyecan verici olduğunu söyle.
Tell her you're excited to watch her harvest a pulmonary valve using her septal sparing technique.
Dergiye katılmak heyecan verici, ama eğlenceden önce bazı bilgiler vereyim.
I'm thrilled to be joining, but before the fun begins, some sobering facts.
Şey, sanırım başta, farklılıklar ilginç ve heyecan vericiydi.
Well, I guess at first, it was the differences that were challenging and exciting.
Bir bilim adamı olarak, doğal seçilimden heyecan duyuyorum, fakat bir insan olarak, toplumun düzenlenmesi için bir ilke olarak ondan iğreniyorum.
As a scientist, I'm thrilled by natural selection, but as a human being, I abhor it as a principle for organising society.
Heyecanımı öldürme.
Hey, don't kill my buzz.
Fenerbahçe yok, heyecan yok kalbe zarar veriyor bunlar be aşkım.
No Fenerbahçe, no excitement. These are bad for your heart, my love.
.. dehşete düştüm.. kesinlikle çok heyecan verici bir durumdu..
I'm thrilled. It's absolutely one of the most exciting things.
Haydi, şimdi benim Springfield heyecanı adını verdiğim, herkesin favori basketbol takımı için biraz tezahürat yapalım.
Now, let's make some noise for everyone's favorite basketball team, whom I have renamed the Springfield Excitement.
Artık heyecanımı yitirmiştim.
I just didn't fit in any more.
Şu an seninle sikişiyor olmak yeterince heyecan verici.
I'm very excited about fucking you right now.
Ben biraz heyecan yaptım galiba...
I guess I got a bit over-excited.
Emelianenko Fedor'la M1 Heyecanı
M-1 Festival with Emelianenko Fedor
Ben de heyecanıma yenilip "Sayende artık iyiyim." dedim.
I felt overcome with joy and said,'I'm okay now, thanks to you.'
Heyecan verici monoloğun sırasında biraz sızmışım.
Oh, I'm sorry, I must have dozed off during your riveting monologue.
Paylaşılan bir olayın heyecanı mı?
The excitement of a shared experience?
Savaştan beri bu kadar heyecan yaşamamıştım.
I haven't had this much excitement since the war.
Söylemeye çalıştığı şey, kelimelerin ötesinde bir heyecan yaşadığımız.
What he's trying to say is that we're just beyond words, excited.
Küçük kız için üzülüyorum tabii, ama yine de heyecan dolu.
I'm sad, of course... The little girl. But it's exciting.