Kimse yoktu translate English
1,597 parallel translation
Orada kimse yoktu.
There was nobody there.
Kimse yoktu
With no one else
Ofiste kimse yoktu, Ve Gail Sana yetişemediğini söyledi.
No one was at the office, and Gail said she couldn't reach you.
Ama güvenlikte kimse yoktu.
But it wasn't manned.
- Sarılacak kimse yoktu - Kimse yoktu
- ♪ With no one to hold - ♪ To hold
Sanırdım yalnız olduğumu Sarılacak kimse yoktu
♪ Thought I was alone with no one to hold
O sırada bebek birdenbire zamanından önce gelmeye karar verdi o pazar günü etrafta yardım edecek kimse yoktu.
Then the baby decided to come out, suddenly, before its time... on that Sunday, when there was no one around to help.
Cenazendeydim ve orada maaş ödediğin insanlarla... senin ölümünden çıkarı olanların dışında hiç kimse yoktu.
I was at your funeral, and there wasn't a single person there... who wasn't on your payroll or didn't have something to gain from your death.
Saatlerce yürüdük..... küçük bir köye kadar, ortalıkta kimse yoktu.
We walked for hours. To a little village in the middle of nowhere.
Çünkü evde ona bakacak hiç kimse yoktu.
... because there's no one at home?
Dışarıda kimse yoktu, Ben de girdim içeri.
Nobody was outside, I just came in.
Bildiğim kadarıyla kurulda hiç eşcinsel olduğunu ilan etmiş kimse yoktu, hayır.
Well, you know, to my knowledge... There weren't any that were self-proclaimed homosexuals on the board while I was there. No.
Bize bakacak kimse yoktu.
No-one to support us.
Yardım isteyebileceği kimse yoktu.
He had nobody that he could turn to.
Motele gittim, ama kimse yoktu.
I went by the motel. It's empty.
O zaman aleyhimizde tanıklık edecek kimse yoktu ama. Ya da bizden birine mikrofon takan bir İçişleri görevlisi.
- Hasn't been a witness or an IAD cop.
Kimse yoktu.
- It was cold.
Hasan olayında hareket edemedik ve maalesef kimse yoktu.
The problem with Hassan - we couldn't move... and unfortunately we did not have anybody.
Adada benden ve Angelina Jolie'den başka kimse yoktu.
I was on a desert island and there was no one there but me and Angelina Jolie.
İnan bana, senden başka görmek istediğim kimse yoktu ama bu güvenli değil.
Believe me, there's no one else I want to go through this with, but... - It isn't safe.
İnan bana, gidebileceğim başka kimse yoktu.
Well, believe me, I didn't have anyone else to turn.
- Orada başka hiç kimse yoktu.
- No one else was there.
- Baktığım bölümde kimse yoktu ve partiye katkım olsun... - Yeter artık, Patty.
There was no one in my section, and I really think I got the party going - No, enough, Patty!
Kimse yoktu.
There was no one there.
Kulüpte başka kimse yoktu, Sam.
There was no one at the club, Sam.
Şimdi, söylemek üzere olduğum şeyi söylemek üzere olduğum için çok korktum, ama derdimi anlattığımda beni yargılamadan dinleyecek kimse yoktu.
Now I'm absolutely horrified that I'm about to say what I'm about to say, but there's nobody else I can talk to who won't judge me.
Ancak, benim için kimse yoktu.
No one was there for me.
3 gün önce buraya geldim.. başka da kimse yoktu
Three days ago I went to river. It was also checked a time.
Yaşayan kimse yoktu, oraya bir üs kurmaya karar verdik bizde.
It was uninhabited, so we decided to establish a base there.
Yaşayan kimse yoktu.
- It was uninhabited!
Babam gitmişti. Bana bu işleri öğretecek kimse yoktu.
Dad was gone, there was no one to teach me.
Ama sabahın köründe kimse yoktu.
Nobody came to the town square before the dictator took off.
O saatte kimseyi gördünüz mü? Kimse yoktu.
Was there anybody in the square when you arrived?
O sırada papaz evinde başka kimse yoktu.
There wasn't anybody else in the rectory at the time.
Kimse yoktu. Sen yoktun.
Nobody's there.
Bana bu işleri öğretecek kimse yoktu. "Fransız öpücüğü"'nü bile nasıl öğrendim, biliyor musun?
You know how I found out about French kissing?
Orada başka kimse yoktu, Nathan. Sadece biz vardık.
There was no one else there, Nathan.
Kimse yoktu. Var mıydı?
No.
Kurtarılacak başka kimse yoktu.
How could anyone else have survived?
Duymak için gereken ekipmana sahip olan kimse yoktu.
No one had this equipment.
O iyi bir eş ve harika bir anneydi. - Kimse yoktu...
No, she was a good wife, great mother.
Onu kontrol edecek kimse yoktu.
There was no one to control him.
Kimse yoktu.
There's no one in there.
Hayır, kimse yoktu.
No, no-one else.
Bura geldiğim zaman kimsem yoktu, hiç kimse!
When you had arrived here, no one was my own. No one!
Demek istediğim, onun için orada başka kimse yoktu.
I mean, there was... nobody there for her.
Her şeyi anlattım, öğrenir öğrenmez 9 yıl önce, hiç kimse bana kullanma kılavuzu vermedi beni hayatta tutan senden başka bir şeyim yoktu.
I told you everything I knew when I knew it. 9 years ago, nobody gave me a rule book. I didn't have anything keeping me alive but you.
Bizi kimse tanımıyordu, kimsenin umursadığı da yoktu.
No one knew us, no one cared.
İşyerinde kimse ile sorunu yoktu.
He had no trouble with anyone at work.
Hayır efendim, orada kimse yoktu.
I saw nobody.
Kimse için yer yoktu.
No place for nobody.
yoktur 42
yoktu 131
kimse 362
kimse bilmez 26
kimseye güvenme 28
kimseye ihtiyacım yok 23
kimseye 60
kimse yok 236
kimse yok mu 633
kimse var mı 301
yoktu 131
kimse 362
kimse bilmez 26
kimseye güvenme 28
kimseye ihtiyacım yok 23
kimseye 60
kimse yok 236
kimse yok mu 633
kimse var mı 301
kimsenin 42
kimseyle 40
kimse bilmeyecek 25
kimseyi incitmek istemiyorum 17
kimseyi 33
kimse bilmiyor 174
kimseye söyleme 61
kimsem yok 19
kimse bilemez 24
kimse değil 19
kimseyle 40
kimse bilmeyecek 25
kimseyi incitmek istemiyorum 17
kimseyi 33
kimse bilmiyor 174
kimseye söyleme 61
kimsem yok 19
kimse bilemez 24
kimse değil 19