Konuşmak translate English
53,929 parallel translation
Sonrasında paralel programı konuşmak için Kuzey Kore'ye gittin.
- for your information. - And after that, you went to North Korea to discuss a parallel program there.
Döndüğü zaman onunla konuşmak istiyorum.
I wanna talk to him when he gets back.
Seninle konuşmak güzeldi.
It was nice talking to you.
Saad'ı soruya çekerek. Çünkü konuşmak istemeyenleri konuşturmak iyi olduğum bir alandır.
I could question Saad directly,'cause that kind of thing, getting answers from people who'd rather not say, that's something I'm good at.
Yanılıyor muyum, yoksa benimle konuşmak mı istediniz efendim?
Am I... Am I wrong, sir, or, did you want to speak with me?
Carrie ile konuşmak için.
They want to talk to Carrie.
Konuşmak istemiyorsunuz.
You don't want to talk.
Onunla konuşmak istiyorum.
I want to talk to him.
Telefonu ona ver, konuşmak istiyorum.
Put him on. I'd like to speak to him.
Onlar senin yüzünden burada, Çünkü konuşmak cesaretin vardı.
They are here because of you, because you had the guts to speak out.
Onunla konuşmak istiyorum.
I need to talk to her.
Başkan Yardımcısı, sizinle konuşmak zorundayım.
Madam President-elect, I have to speak to you.
Yüz yüze konuşmak daha iyi olur diye düşündüm.
I thought it would be better in person.
Konuşmak ister misin?
You want to talk about it?
Seninle bundan sonra olacaklar hakkında konuşmak istiyor.
He wants to talk to you about what happens next.
Çağımızın Gidget'i gibi olacağım bu arada kendisi Yahudiydi kimse hakkında konuşmak bile istemez.
- Oh, my God, so I'm like a millennial Gidget, who, by the way, was a Jew, which nobody ever wants to fucking talk about.
Herhangi bir Ejderha Avcısı'yla konuşmak yok!
- [clucks] The dock is down there and over there are the stables.
Çünkü Matt onunla konuşmak isterdi.
Because I know Matt would wanna talk to him.
"Tanrı ile konuşmak ister misin?" dedi.
"Do you wanna talk to God?"
Ben de, "Evet, konuşmak isterim." dedim.
So I said, "Fuck, yeah, I wanna talk to God."
İnanç ve güvenimi kanıtladığımda, hiçbir şansı kalmayacaktı. ama çocuklarımla konuşmak için bir şans daha tanıyacaktı.
And once I'd proven my faith, he would have no choice but to help me talk to my children one last time.
Neyi konuşmak istiyorsun?
What do you wanna talk about?
Evinize gelseydim, John elimin izini alsaydı karşısına oturup, çocuklarımla konuşmak istediğimi söyleseydim o küçük kulaklıktan ne demesini isterdin?
If I came to your house and John took my handprint and I sat down across from him at the table and I told him that I wanted to talk to my kids, what would you tell him to say to me in his little earpiece?
Ben çocuklarımla konuşmak istiyorum.
I wanna talk to my kids.
Seninle konuşmak istemiştim.
Well, I wanted to talk to you.
Max'i derhal bulun, onunla konuşmak istiyorum.
And find Max as well. I need to speak with her right away.
Konuşmak istemiyorum.
I do not want to talk about it.
Müdüre gitmeden önce benimle konuşmak istedi.
He wanted to talk to me before he went to the principal.
O şekilde konuşmaya başladım çünkü bunu duymak istiyordu. Biriyle sürekli konuşmak istiyordu.
I started saying that stuff because I thought that was what he wanted to hear... just to keep talking to someone.
Gerçek İslam'ı anlatmayan bir imamla konuşmak için oraya gitmiş.
She-she went there to talk down some crackpot imam, call him out.
- Neden konuşmak istediğimi biliyor musun?
Do you know why I asked to talk to you?
Ben de tam kampanya menajerleri hakkında konuşmak için babanla senin yanına geliyordum.
I was just coming to talk to you and your father about campaign managers.
Konuşmak istemiyorsanız eşyalarınızı toplayın.
You don't want to talk, then pack your bags...
Konuşmak.
To talk. Well, I'm busy.
Konuşmak üzere, bunu hissedebiliyorum.
He's about to talk, I can feel it.
Seninle gerçekten konuşmak isterim.
I'd-I'd really like to talk to you.
Seninle konuşmak istiyor.
She wants to talk to you.
Son olarak Carter'ı gördüm, yola çıktı. Karısıyla konuşmak için.
Well, last I saw Carter, he was on his way to talk with his wife.
Sen ve Eric'in konuşmak için biraz konuştunuz.
You and Eric got some talking to do.
Seninle özel olarak konuşmak istiyorum.
I'd like to talk to you in private, now.
Kızınızla tekrar konuşmak isterseniz, Beni çok yakından dinleyeceksin.
If you ever want to talk to your daughter again, you're gonna listen to me very closely.
[Arapça konuşmak]
[speaking in Arabic]
Bilgilendirmeden önce onunla konuşmak isterim.
I'd like to talk to her before the debrief.
Konuşmak istersen biz her zaman hazırız.
Anytime you wanna talk, we're here for you.
Belki de baş başa konuşmak istersiniz?
Would you prefer if we discussed it privately?
Onlar adına konuşmak bana düşmez.
It's not for me to speak for them.
Sahnede konuşmak âdetim değildir.
I don't usually talk up here.
Konuşmak isterdim ama randevum var.
Love to talk, but my date's arrived.
Ben konuşmak istemiyorum.
I don't want to talk about it.
- Konuşmak istemiyorum.
- I don't want to talk about it.
Bunları seninle konuşmak ve kafamdakileri netleştirmek istiyorum.
The kind of things that I bounce off you and it all makes sense.
konuşmak istemiyor musun 16
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuşmak istiyorum 121
konuşmak mı 60
konuşmak yok 56
konuşmak istiyor 16
konuşmak istemiyor 17
konuşmak mı istiyorsun 23
konuşacağım 73
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuşmak istiyorum 121
konuşmak mı 60
konuşmak yok 56
konuşmak istiyor 16
konuşmak istemiyor 17
konuşmak mı istiyorsun 23
konuşacağım 73
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşma 379
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşacaksın 18
konuşur 18
konuşuyoruz 54
konuş benimle 497
konuşabiliriz 58
konuştum 61
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşacaksın 18
konuşur 18
konuşuyoruz 54
konuş benimle 497
konuşabiliriz 58
konuştum 61