Kısa sürede translate English
5,351 parallel translation
Beyler, bu kadar kısa sürede benimle görüştüğünüz için sağ olun.
Gentlemen, thank you for meeting me on such short notice.
Bu durumu en kısa sürede çözmek istiyorum.
I want to fix this as quickly as possible.
Mümkün olan en kısa sürede onları oradan çıkartacaklar.
They'll get them out as soon as it's safe.
Elimden geleni yapıyorum, ama kısa sürede hasteneye götürmezsem kan kaybından ölecek.
I'm doing the best that I can, but if I do not get him to the hospital soon, he is going to bleed to death.
Seninle ve onunla en kısa sürede güvenli odada görüşmek istiyorum.
I need you, him and me in the secure room as soon as possible.
Olur da kuramazsam mümkün olan en kısa sürede emirleri yerine getir.
However, should I fail to do so, follow the enclosed directions as soon as possible.
Bu kadar kısa sürede iyileştiğine memnun oldum.
I'm glad to see you've made such a speedy recovery.
Kısa sürede irtibata geçeriz.
We'll resume contact shortly.
Evet, geçmiş taraması yapmak için en kısa sürede yolcu listesi lazım.
In order to start doing background checks on everybody aboard.
Bu şeyi 60 saniyeden kısa sürede çıkarmak zorundayız.
Okay, we need to get this man on his back in less than 60 seconds.
Müdür Vance, en kısa sürede onunla Pentagon'da buluşmamızı istiyor.
Director Vance wants us to meet him ASAP at the Pentagon.
En kısa sürede evde olacağım canım.
I will be home as soon as I can, honey.
Bebeğinizi en kısa sürede görmenizi sağlayacağım.
I'll let you know as soon as you can go see her.
En kısa sürede buraya gel.
Get over here as soon as you can.
En kısa sürede gel. - Tamam.
Come over as soon as you can. ~ OK.
Bu ev kısa sürede satılacaktır.
This house will not be on the market long. ( metal screeching )
En kısa sürede kendisiyle konuşmamız gerekiyor.
We need to talk to him as soon as possible.
Kimse, bu kısa sürede gidip geldiğimi anlamayacaktı.
And no one's gonna be able to come on such short notice.
Her şey hazır olduğunda ve her şey doğru olduğunda tüm o hazırlık aniden, yoğun bir şekilde, kısa sürede sonuç verir.
And when everything's ready and when everything is right, all of that preparation pays off in one sudden, intense, crashing moment.
Kısa sürede alabileceğimiz tek tahıl onlarda.
They hold the only grain we can get on short notice.
Şaşırdım... Kral bunları kısa sürede yaptı...
I'm surprised... pleased that the king has agreed...
Cinayetin etkileri ya pişmanlığını arttıracak ya da kısa sürede yeniden öldürmesine yol açacak.
Then the after effects of the killing would either exacerbate his guilt or cause him to strike out again soon.
seni en kısa sürede arşive göndermem söylendi.
I've been asked to send you to the record room soon as you get in.
Onu mümkün olduğunca kısa sürede normale döndürmenin, yerine yerleştirmenin, günlük hayatına devam etmesini sağlamanın, işine döndürmenin faydalı olacağını düşünmüştüm.
Get her back to normal as soon as possible, dig in, have a routine, back to work. I thought it would help.
Burayı kısa sürede araştırmamız lazım.
We must cover ground as quickly as we can.
En kısa sürede itfaiye içeriyi temizleyecek ve geri döneceğiz.
As soon as the fire department clears us, we'll get you all back inside.
'Operatörlerimizden biri sizinle en kısa sürede ilgilenecek.
'One of our operators will be with you shortly.
En kısa sürede o uçağı havalandırırdım.
I would get that drone in the air as soon as possible.
Bazı bölgelerde sağanak yağışın yayılma tahmini kısa sürede yağışlı havaya dönmesiydi, şu anda orada soğuk hava toplanması görüyoruz.
The forecast of scattered showers in some areas was quickly turned into the wet, icy accumulation that we are seeing out there right now.
Bunları Jethro'ya ne kadar kısa sürede yetiştiririz?
How soon till we get these up to Jethro?
Burada kısa sürede yapılması gereken bir ağaç ve aile dekorasyonu var.
Well, we have a tree right here, and as soon as it gets assembled, we are decorating it as a family.
Tamam ama en kısa sürede geri gel, ucuzluk marketine gideceğiz.
Okay, but as soon as you get back, we're making a trip to the frugal hoosier.
Bir yolculuk altmış bin yıldan kısa sürede neslimizi Doğu Afrika'dan alıp gezegenin her yanına götürdü.
A journey that took us from our origins in East Africa to across the planet in less than 60,000 years.
Buradan gitmelisin, Cynth en kısa sürede.
You gotta get out of there, Cynth, as soon as you can.
En kısa sürede yuvana dön.
Come home soon.
Doğanın çok uzun zamanda gerçekleştireceğini ben kısa sürede yaptım.
What would have taken nature eons to accomplish I did in mere moments.
Fotoğrafı çekmek için bu kadar kısa sürede gelebildiğin için sağol.
Thanks for coming by on such short notice to take this photo.
En kısa sürede bir özel timin konuyla ilgilenmesini istiyorum.
And then lock it down. I want a task force up and running A.S.A.P.
Tavan arasının en güzel yer olduğunu çok kısa sürede keşfettim.
I quickly discovered that the attic is the most badass part of the house.
Kitabın bu kadar kısa sürede sızacağını tahmin etmemiştim.
I didn't realize the book would leak so quickly.
Fakat kız gruplarından birinin skandalı patlak verince kısa sürede unutuldu.
But it was soon forgotten when some girl band scandal broke out
Umduğundan daha kısa sürede, anne.
Sooner than you think, Ma.
Bu kadar kısa sürede ziyaretinize gelmemize izin verdiğiniz için teşekkürler.
Thank you so much for letting us come visit on such short notice.
Ama hiçbiri bu kadar kısa sürede müsait olamadı, ben de ona yardım edemedim.
But none of them were available on such short notice, so I couldn't help him.
Küçük yengeçlerin ihtiyacı olan büyük kabuklar onların ihtiyacı olandan daha kısa sürede kıyıya sürüklenecektir.
The small crab's need to upgrade will be even more urgent by the time the next shell rolls ashore.
Eğitim en kısa sürede, yavru daha kesedeyken başlar.
Training starts as soon as a youngster is out of the pouch.
Yani bu kadar kısa sürede elimize ulaşabilir mi?
So can you get them to us that quickly?
"Nokta, nokta, nokta, nokta, nokta" kısa sürede "Nefret, nefret, nefret, nefret, nefret." oluyor.
Okay, "blah, blah, blah, blah, blah" quickly turns into "hate, hate, hate, hate, hate."
Lütfen en kısa sürede New York'a dön.
Please hurry up and come back to New York as soon as possible.
Polis faillerin en kısa sürede bulunacağını söyledi.
Police sources have said the killings have all the earmarks of a turf war between rival factions.
- En kısa sürede geleceğiz.
We'll be there as soon as we can.