Mar translate English
2,280 parallel translation
Mar-Beth'e odaklan ve kendini ona aç.
You focus on Mar-Beth, open yourself up to her.
Mar-Beth, seni bu evde büyük, güzel ailenle birlikte görüyorum sesler ve karmaşa sen bunu sorgusuz sualsiz kabul edebiliyorsun ama ben etmiyorum.
Mar-Beth, I see you here, in this house, with this big, beautiful family, and the noise and the chaos, and I know that maybe you take it for granted, but I don't.
Teşekkür ederim, Mar-Beth.
So thank you, Mar-Beth.
Mar-beth, ben...
Mar-Beth, I...
Anlaşılan bir kavga çıkmış. Mar-beth esip gürlemiş.
Apparently, there was a fight.
Clarice doğum sonrası depresyona bağlamış ama o andan beri ne görülmüş ne de haber alınmış.
Mar-Beth stormed out. Clarice chalked it up to post-partum depression, but hasn't seen or heard from her since.
Mar-beth riskleri biliyordu.
Mar-Beth knew the risks.
Mar-Beth'in kişisel eşyalarını toplamanızı istemiştim.
{ pos ( 192,230 ) } And I thought I asked you to pack up all of Mar-Beth's personal things.
Mar-Beth anneliği kaldıramadı o yüzden kaçtı.
{ pos ( 192,230 ) } That Mar-Beth couldn't handle being a mother, so she left.
- Mar-Beth Willow'un dosyasını sana verdim.
- I handed you Mar-Beth willow's file.
Mar-Beth'in dosyasını sana verdiğim bölüm nerede?
Where's the part I gave you Mar-Beth's file?
Mar-Beth Willow'un ölümüyle ilgili soruşturma tamamlanana kadar açığa alındın.
You're off-duty until the investigation of Mar-Beth Willow's death is complete.
Havalı görünüyoruz. Bu şımarıklık bizi havalı hissettiriyor.
We are looking cool we are feeling cool with this indulgence.
Çevresindeki adamları ; şımarık, pervasız bir varisin ortadan kaldırılmasının herkesin iyiliği için olduğuna çoktan inandırmıştır.
No doubt he's convinced his conspirators that removing the spoiled, reckless heir from the equation is what's best for everyone.
Unasaka Tımar Efendisi : Ukyo Dayu
Unasaka Fief Lord Ukyo Dayu
Kanemi, asla Efendiye ya da Bayan Renko'ya kin beslemedi. Ve ya tımar politikası için bir dargınlığı olmadı.
Kanemi never expressed hostility towards the Lord or Lady Renko, or disgruntlement about fief policy.
Kanemi Sanzaemon, bir yıl ev hapsine mahkum edildin tımar emekliliğin 280 Koku'dan 130 kokuya düşürülecek.
Kanemi Sanzaemon, you are sentenced to one year of house arrest. Your fief pension will be reduced from 280-koku to 130-koku.
Tımar hazinesini yönetmekteki beceriksizliğinle bir harikasın.
Your responsibility is great ; you have administered the fief's treasury incompetently.
Şimdiye kadar duymazlıktan geldim ama efendimiz hakkındaki şikayetler, tımar yönetimindeki kindarlığı sanki bir hastalık gibi.
All I ever seem to hear... are nothing but gripes and grievances about our Lord and fief governance. It's like a disease.
Tımar büyük mali sıkıntılar içinde eğer daha fazla sefillik olursa bu düzen için sıkıntılı olacaktır.
The fief is in dire financial straits. It would be vexatious to fender if more destitute.
Kısacası, tımar için bir kazanç kapısı olacak.
In short, it will be a means for the fief to profit.
Anlamsız yere tımar meselelerine karışmak istemiyorum.
I don't want you frivolously meddling in fief affairs.
Bir süre tımarı tek başıma gezmek istiyorum.
I just want to walk around the fief, alone, for a while.
Kanemi, Unasaka tımarımız yüz yıllardır...
Kanemi. Our Unasaka fief has, for a hundred...
Küçük şımarık velet... 17'sinde hamile kalacak 18'inde kürtaj olacak bahar tatilinde belki terli bir oğlanla tanışıp ölene kadar diş temizleyen biri olarak çalışacaksın.
Spoiled little brat who will get pregnant at 17, have an abortion at 18 and meet some sweaty frat boy over spring break, and work as a dental hygienist until the day you die.
Mar-Beth.
Mar-Beth.
Mar-Beth bebeğini tek edip kaçtı.
Mar-Beth abandoned her baby.
Mar-Beth'in gidişinde onları korkutan bir şey var.
Something about Mar-Beth leaving spooked them.
Mar-Beth öldü.
Mar-Beth is dead.
Mar-Beth...
Mar-Beth.
Mar-Beth masum muydu?
Mar-Beth was innocent?
Evde bir doktor olduğu için fena halde şımarıyorum.
I'm getting awfully spoiled having a doctor in the house.
O zaman evlen benimle.
Okay, then mar me.
Adı "Tottenham Meydanı'nda şımarık bir gezinti."
It's called "A Saucy Outing In Tottenham Court Square."
Doğum günündeki şımarık çocuklar gibisin.
You are being a birthday brat.
- Ve de Sid-Mar.
And then also over to sid-mar's.
Silas, Ren Mar'a sür.
Silas, drive to Ren Mar.
Evet, 124 Abalone yolundayım, Ren Mar'da.
Yes, I'm at 124 Abalone Way in Ren Mar.
Etrafımdaki şımarık çocukları geçemem hiç zayıflık göstermeden her şeyde kazanamam gerekiyordu.
I needed to beat all those elite, spoiled kids around me, to show no weaknesses, to win at everything.
Ben de önceden hepinizin şımarık olduğunu düşünürdüm.
And I thought y'all were spoiled before.
Aaron adı Amerikan TV şovlarındaki şımarık bir çocuğun adı.
Aaron is the name of a... Of a spoiled child in an American TV show.
Troy, bu- - Şımarık, şişman ve tembellerdi.
They were spoiled, fat, lazy.
Aslında bakarsanız alınacaklarmış ama son anda, ikisinden biri şımarıklık edip, işi mahvediyormuş.
But, you know, they came close several times, But at the last minute, one or the other Would act up and spoil the whole thing.
ciddi " olarak... düşünemiyorsun... bir..
By "serious"... You're not thinking of... getting mar..
# Şımarık bir okul kızı da çok iyi olabilir
# Pert as a schoolgirl well can be
- 3520 Casa del Mar değil mi?
- This is 3520 Casa del Mar? - Yes.
- Sid-Mar neredeydi?
Where was sid-mar's?
Şımarık bir velet gibisin.
you're kind of a spoiled brat.
Şımarığın tekisin!
You're such a brat!
- Bueno?
I'm over here at 3520 Casa del Mar, and... there's a bit of a problem. Hey, Martha, yeah.
Az önce, 3520 Casa del Mar'a geldik fakat bir sorun var. - Efendim?
Uh, sorry?