Mümkün değil translate English
11,096 parallel translation
Mümkün değil.
Not happening.
Bir cerrahın, diğer insanlar gibi aklını yitirmesi mümkün değil midir?
Isn't it possible for a surgeon to lose his wits like any other man?
Sen toz kurtulmak mümkün değil.
You can't get rid of the dust.
Bu mümkün değil.
That is not possible.
117. Deneğin ileride olacaklara dayanacağını söylemek mümkün değil.
No telling if subject 117 would even survive what lay ahead.
Mümkün değil.
Not possible.
- Mümkün değil.
Not likely.
Bu kadar yüksek konsantrasyonda olup arkada iz bırakması mümkün değil.
There's no way that the concentration could be high enough to leave behind any sort of residue.
Evet bu pek mümkün değil.
Yeah, that's not really happening.
Bu mümkün değil.
That's impossible.
Ne mümkün değil mi?
What's not possible?
Onu yok etmemde bana yardımcı olacağını umuyordum ama bu mümkün değil.
I was hoping she could help me destroy it, but it's not possible.
Bak, bence yardım etmeye çalışması hoş, ama biliyorsun departmana dönemeyiz, bu mümkün değil.
Look, I think it's nice that he wants to help, but you know we can't go back to the department- - it's not possible.
Birinci ve beşinci yasalar uyarınca sızıntının kaynağın siz olduğunun ortaya çıkması mümkün değil. ama başka kim olabilir?
Given the First and Fifth Amendments, it's unlikely that you would ever be outed as the source of the leak, but who else makes sense?
Mümkün değil. Her gün sekiz saatlik mesaiyle çalışan 3.000 federal hakim bulunuyor her mesaiye iki ajan versek, tam koruma için 20.000'den fazla ajan tahsisi gerekir.
There are 3,000 federal judges, eight-hour shifts per day, two agents per shift, that means we'd need over 20,000 agents to provide blanket protection.
Onu mümkün değil vaktinde serbest bırakmazlar.
They'll never release him in time.
- Mümkün değil.
- And rightly.
Suç olarak görülmediği için, yasal olarak kimsenin bu yüzden hapis cezası alması mümkün değil.
It's not considered a crime, so there's no legal possibility of someone getting a jail sentence out of it.
Böyle bir şey mümkün değil, çünkü herkesin kendi duşu var.
That's not gonna happen because you got your own shower.
Görünmez dünya olan Limbo'daki beni normalde bu dünyadan kimsenin görebilmesi yahut hissedebilmesi mümkün değil.
Normally, one shouldn't be able to sense or see it from this realm... That "me" exists in the invisible world of "Limbo."
Eğer bu çocukların evi barkı yoksa o dükkandan fark edilmeden çıkmaları mümkün değil.
- If these kids are homeless, there's no way they got out of the spice shop without being noticed.
Hayır, mümkün değil.
No, it's impossible.
Olmaz, bu mümkün değil. Onlar...
No, that's not possible, they're not...
- Mümkün değil.
That's impossible.
Bu mümkün değil.
That's just not gonna be possible.
- Mümkün değil.
That's not possible.
Bu fiziksel olarak mümkün değil.
That's physically not possible.
% 100 haftalık faizi de düşünürsek geri ödemem mümkün değil.
At 100 % interest weekly, I know I'm not gonna pay it off.
Bu mümkün değil.
That's not possible.
- Bu hızla mümkün değil yetişemeyiz.
At this speed we'll never make it.
Yani... Jared ve ekibinin ateşlediği mermilerin hepsi standart yapım, takip etmek mümkün değil.
I mean, the... the rounds that Jared and his crew fired, they were all standard issue, so there's no way to trace these.
Şahsen çaylarımızı yudumlayacağımız bir yerde buluşmak isterdim... ama ne yazık ki bu durumda pek mümkün değil.
Personally, I would have preferred to meet over tea, but in this case I'm afraid it was impossible.
Biraz huyuna gitmeyi deneyebiliriz ama bence bu pek mümkün değil.
We could try appealing to his better angels, but I think that's a nonstarter.
Mümkün değil.
It's impossible.
Ki bu da 90 metre aşağıda olduğumuz hesaba katılırsa pek mümkün değil.
Which is highly unlikely, given that we're 300 feet down.
Bu mümkün değil. Öyle değil mi?
That's not possible.
Kazanılması mümkün değil.
It's unwinnable.
Hele buradan mümkün değil.
Not from here.
Ve sen olmadan bunu yapmam mümkün değil.
And I won't be able to do it without you.
İnsanların Marco'yu ne kadar özlediğini anlamamak mümkün değil.
It was hard to imagine people would miss Marco so much.
Bu mümkün değil.
Never. That's not even possible.
Buradan bir kargo kamyonuyla çıktılarsa teşhis etmek mümkün değil.
So, if they drove a cargo truck out of here, we would have no way to identify it.
İzlemek mümkün değil.
No way to track it.
Tamamen belirsiz.. Bu yüzden Arioch Cain'in kim olduğunu söylemek mümkün değil.
It is completely anonymous, so there's no way to tell who this Arioch Cain really is.
Ve Paige'nin olduğu trenin hızında bu mümkün değil.
And at the current speed of Paige's train, the cant can't work.
Elbette sevdiğimiz insanların yerinin doldurulması asla mümkün değil. Fakat neden? Neden şimdi?
Uh, regardless of how this looks right now,
Mesela beni bir kez reddeden birini kesin öldürürdüm mümkün olduğundan değil de yani.
I mean, I'd kill someone if they denied me once. Not that that's possible.
- Mümkün değil.
Right.
- Ethan Knox trende. - Hayır. Bu mümkün değil...
- Ethan Knox is on board.
- Mümkün değil.
- Unacceptable.
Mümkün değil.
No way.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66