Olacak şey değil translate English
421 parallel translation
Olacak şey değil.
The idea is preposterous.
- Olacak şey değil!
- The very idea.
Olacak şey değil.
Why, it's unthinkable.
Olacak şey değil. Adamın dediğinden hiçbir şey anlamadım.
The place is so small that when Sylvia writes on the table...
Haydi, gidip bakalım. Bu olacak şey değil.
Let's go and sort this out.
Tamam, tamam sakin olun. - Bu olacak şey değil!
Hey, calm down there.
Olacak şey değil!
( Mutters )
Sezar! Olacak şey değil bunlar, korkuyorum gerçekten.
O Caesar, these things are beyond all use, and I do fear them.
Ha deyince olacak şey değil bu!
- I think it is not right, what about you?
- Olacak şey değil!
YOU WOULDN'T HAVE A CHANCE.
Ha deyince olacak şey değil bu!
As if it would happen on the spur of the moment!
Olacak şey değil!
I'll be darned!
Hayatta olacak şey değil!
Not on your life!
Bu, olacak şey değil. Bu durumu, Bakanın kendisine ileteceğim.
I am going to take this to the secretary of state himself.
Olacak şey değil!
He was passing me!
Olacak şey değil. Buna bir son vermem gerekiyor.
This is unbelievable.
Olacak şey değil.
It can't be done.
Hemen gidiyoruz... - Hadi görelim. Olacak şey değil!
We'll continue on in a moment.
Olacak şey değil tabii.
That would never do.
Antarktika'da aslan, olacak şey değil.
Whoever heard of a lion in the Antarctic? Right.
Senin gibi pis bir hamam böceğinin krallar gibi kasılarak yürümesi olacak şey değil.
A filthy roach like you has no business prancing around here like a king.
Olacak şey değil.
Well, I never.
- Olacak şey değil!
- This is ridiculous.
Oh, olacak şey değil.
You're impossible!
Sen delisin olacak şey değil.
It's too dangerous! We need a real stuntman!
Haber okunurken gülündüğü nerede görülmüş. Olacak şey değil.
Christ, fucking studio audience in a newsroom, did you ever hear of anything like that?
Olacak şey değil.
Jesus Christ.
Bu olacak şey değil, Profesör Stanley.
That's pretty far out, Professor Stanley.
Olacak şey değil, çöpçatanlığı duymuştum ama bu çok saçma.
Jesus, I've heard of matchmaking but this is ridiculous.
Glenn'in Statwiler'ı getirmesi olacak şey değil.
I can't believe Glenn bringing Statwiler over like that.
Milyon yılda bir bile olacak şey değil.
Not in a million years.
"Senin için daha da büyük bir şey olacak değil mi şerif?"
And a bigger thing for you... eh, Sheriff?
Olacak bir şey değil demiştim.
I knew it was too good to be true.
Bulacağınız şey aşk olacak, mahremiyet değil.
It's love you'll photograph, not intimacy.
Şu kardeşim olacak adamın ömründe çalıştığı görülmüş şey değil.
He never did a lick of work in his life, that brother of mine.
Dışarıda ne yaptığınız umurunda değil ama içerideyken her şey yasal olacak ki sonradan bir şikayet gelmesin.
What you do outside is none of his business... but in here we take it from them legitimate and no complaints later.
Her şey iyi olacak, öyle değil mi?
Everything's going to be all right, isn't it?
O annesine bir şey olacak diye korktu, kendi için değil.
He fear hurt to mother, but not death to self.
Olacak şey değil!
That's impossible!
Şey, bu bir ön değerlendirme olacak, değil mi?
Well, that is a consideration, ain't it?
Kesinlikle olacak bir şey değil mi?
It's a sure thing, right?
Bu, kesin olacak bir şey değil.
Well, that's not necessarily so.
Olacak şey değil.
This isn't possible.
Olacak şey değil!
Silly, isn't it?
Hissedeceğin şey elim değil ayağım olacak.
It's not my hand you're gonna feel, it's my foot.
Şey, sanırım hapiste dinlenmek için çok zaman olacak, öyle değil mi?
Well, I think they'll be plenty of time to rest in jail, don't you?
Her şey güzel olacak, değil mi?
We'll be all right, you know?
Başlangıçta zor gelebilir. Ama, eminim hep beraber denersek her şey iyi olacak. Değil mi Maite?
You may find this hard at the beginning, but I'm sure that if we all try, we'll get on well, isn't that so Maite?
Ama kaybedeceğin şey para değil Canın olacak!
What you're going to be settling with then will no longer be money but your life
Bir şey kesin - Abrahams gibi bir isim, şapel korosunda olacak değil ya?
One thing's certain - a name like Abrahams, he won't be in the chapel choir, now, will he?
Eğer köpek aranızdaki tek engel ise onu senden alırsam, Diane için her şey yolunda olacak, değil mi?
If the dog's the only thing standing between you, then if I take her away, everything will be fine for Diane, right?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56