One translate English
892,401 parallel translation
Beni bir ameliyat odasında hiç görmedin, Ama sizi birinde gördüm ve iyi gitmedi.
You've never seen me in an operating room, but I've seen you in one, and it did not go well.
Bir.
One.
Oh, zaten makinenin kapatılmasını istedim. Böylece biri sayılmaz.
Oh, I already asked for the machine to be turned off, so that one does not count.
Bu kış geliyor gibi görünüyor.
Okay. This one looks like the winter is coming.
Bence bir "hayır" yeterli olacaktır.
I think one "no" will suffice.
Büyük adam için bir agua.
One agua for the big guy.
Ben asla bir gün hayal etmezdim
I never would have dreamed that one day
Hangisi en uzakta olursa olsun.
Whichever one's farthest away.
Bir tanesi prolapsus bir anüsdü.
One of them was a prolapsed anus.
Bunu gördüm.
I did see that one.
Talep edildiği gibi bir havlu, Birinin nezse
One washcloth, as requested, courtesy of one
Oh, işte bir tane daha gelir.
Oh, here comes another one.
Bir saniye tamam mı?
One second, okay?
Seninle bir şey kontrol etmem gerekiyor.
I've got to check one thing with you.
Bunu bir kerede alacağız.
We're just gonna take this one step at a time.
Onu bir kere elleri götünde pisuvara işerken görmüştüm.
One time, I saw him pee in a urinal with his hands on his hips.
"This one for them hood girls"
♪ This one for them hood girls ♪
"5 trampet bir kişilik iş yapar." " Hepimiz birden caddeyi kapattık.
♪ Five trumpets do the job of one ♪ ♪ We're all just blocking the street... ♪
"Birimiz lensini düşürdü." "Tekrardan caddeyi kapatmaya gidiyoruz."
♪ One of us dropped a contact lens ♪ ♪ We're going back to block the street... ♪
Hey Meg! Bunlardan birine ne dersin?
Hey, Meg, how about one of these?
Bir tanesi, evet.
One of them things, yeah?
Şey, işte şortum hangisiyse al.
Just fish out the one that's yours.
Güven bana. Bir gün o çocuklara baktıktan sonra hemen başından savmak isteyecektir.
Trust me, one day of watching those kids, and he'll want them out of here.
O dönüşü yaparken nasıl da nefessiz kaldığına bak.
Look how winded he is from doing that one spin.
Şey, kaçırma konusunda kimse El Chapo kadar iyi değildir.
Well, no one's better at smuggling than El Chapo.
Eğer bir kere daha bebek bezi değiştirseydim, kafayı sıyırırdım.
If I had to change one more diaper, I was gonna lose it.
Sürekli bana bağırıp durdurduğun şey var ya?
You know the one you've been yelling at me about?
Bavaria'dayken gerçek ailemi bulup onlara akordiyon çalabilmeyi yıllardır hayal etmiştim.
For years, I have dreamed of one day traveling from Bavaria to play the accordion for my birth family.
Her seferinde öyle diyorsun ama sonunda yemeği yediren, yürüyüşe çıkartan ve her tarafı temizleyen ben oluyorum.
You always say that, and I'm the one who ends up feeding him and walking him and doing all the clean up.
Neredeyse, memelerini değdirecektin.
You almost dipped one of your yabbos in the marinara.
Bu da niye seni kimsenin siklemediğini gösteriyor.
See, this is why no one ever wants to you.
Şu iri olan çok göz kırpmıyor, değil mi?
That big one doesn't blink a lot, does he?
Şu an sırtımda en iyisinden bir tane var.
I got a pretty good one going right now, Peter.
Başka bir saldırıyı atlatacağından emin değilim.
I doubt it'll survive another attack like the last one.
Bildiğim tek şey dostlarımın imkânsızı mümkün kıldığı.
One thing I know is that my friends make the impossible possible.
Bir tanesini sana ayırdım.
I left one for you.
Yoksa Jedi'la başlayarak, birer birer dostlarınızın yok oluşunu izleyeceksiniz.
Or you will watch your friends perish, one by one, beginning with the Jedi.
Gücünün yok etmeye yetemeyeceği türden.
One beyond your power to destroy.
Bizim için hepimizin özgür olduğu bir gelecek var.
There's a future for us, one where we're all free.
Sana yardım lazım Periscope denen çılgın uygulamayı merak eden milyonlardan biri misiniz?
[woman] Are you one of the millions of people wondering, like, what is this crazy app called Periscope?
Bunu ilk günden beri kabul ediyor.
She acknowledges that. She's acknowledged it from day one.
Son zamanlarda birlikte çok fazla vakit geçirmeye başladık çünkü yapayalnız kaldım ve ihtiyacım olduğunda sadece babam yanımdaydı.
Lately, we started to spend quite a lot of time together since I found myself alone, and he was the only one around in my hour of need.
Bir gün arkadaşlarımın Periscope kullandığını gördüm ve bu ilgimi çekti.
[Lonina] One day my friends were using Periscope. I saw it and got intrigued.
Tecavüz suçunu kabul ediyorsunuz.
You're pleading guilty here today to one count of rape.
Bir iki kişi değillerdi.
And it wasn't just one, two or three people.
Arkadaşım bir şeyler diyordu, Periscope'takiler başka şeyler diyordu.
[bleeps] was saying one thing, the guys on Periscope were saying another.
- Her yıl için mi? - Evet.
- One for every single year?
Bir tane daha.
Just one more.
Sana sadece bir sorum var.
I have just one question for you.
GENÇLERİN % 24'Ü "NEREDEYSE SÜREKLİ" İNTERNETE GİRDİKLERİNİ SÖYLÜYOR Hepsinin gözü telefonda.
[man] Every single one is dialed in.
2015'TE GOOGLE SUNUCULARINA 24 MİLYAR SELFİE YÜKLENDİ Gençlerin fotoğraflarının üçte biri selfie.
One-third of all photos young people take are selfies.
önemli değil 3809
önemli degil 25
önemli 199
önemsiz 59
önemli birşey değil 33
önemli bir şey değil 261
önemli değil mi 21
önemli olan bu 110
önemli bir şey 34
önemli bir konu 16
önemli degil 25
önemli 199
önemsiz 59
önemli birşey değil 33
önemli bir şey değil 261
önemli değil mi 21
önemli olan bu 110
önemli bir şey 34
önemli bir konu 16
önemli olan 207
önemli mi 77
önemli olan şey 19
önemli bir şey yok 63
önemli değildi 25
önemli bir şey mi 22
önemli olan da bu 101
önemli biri 16
önemli bir şey değildi 36
önemli olan bu değil 23
önemli mi 77
önemli olan şey 19
önemli bir şey yok 63
önemli değildi 25
önemli bir şey mi 22
önemli olan da bu 101
önemli biri 16
önemli bir şey değildi 36
önemli olan bu değil 23