English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ Ö ] / Önemli bir konu

Önemli bir konu translate English

610 parallel translation
Önemli bir konu.
It's important.
Seninle çok önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum.
I want to talk to you about something very important.
- Çok önemli bir konu.
- It's a very important matter.
- Çok önemli bir konu için geldim, patron.
- I come about a very serious matter, Guv'nor.
Çok önemli bir konu için buradayız.
We're here on a very important mission.
Link, önemli bir konu hakkında görüşmek istiyorum.
Link, I wanna see you about something important.
Gazetede biri, önemli bir konu hakkında yararlı bir kavgaya girişmişse bunu teşvik ederim.
I encourage it when someone on the paper gets into a good fight over an important issue.
Sayın hakim, bu önemli bir konu... Önemli bulduğum husus, bu davada sunulan kanıtlardır.
Your Honor, I feel it's important- - lt's important I consider only the evidence presented in this matter.
- Daha önemli bir konu var.
There's something more important.
Önemli bir konu yok.
And no subject toyed.
Önemli bir konu.
It's very important.
Yarın konuşacağımız önemli bir konu var.
We got a big thing to talk about tomorrow.
Çok önemli bir konu için.
Something very important.
Ancak konuşmamız gereken önemli bir konu var.
I have, anyhow, only one important matter to speak of.
Gece vakti konuşulamayacak kadar önemli bir konu bu.
It's a big subject to be talking about tonight.
Bu önemli bir konu.
This is an important matter.
Önemli bir konu. Ne zaman dönecek?
When is he coming back?
Hayır. Önemli bir konu daha var.
One more important thing :
- Bayan Prism, bu benim için çok önemli bir konu.
Miss Prism. this is a matter of no small importance to me.
Bazen böyle ortadan kaybolur, önemli bir konu muydu?
He's hard to keep track of sometimes, was it very important?
- Çok önemli bir konu.
- lt * s much too important.
Önemli bir konu efendim.
It's pretty important, sir.
Önemli bir konu.
This is important.
Önemli bir konu.
It's something important.
Önemli değil, sinyora... Af edersiniz, çok önemli bir konu var.
But the matter is urgent.
Bu Majesteleri için önemli bir konu mu?
That's a matter of some importance to Your Highness?
Ama bu önemli bir konu. Coca Cola'dan Bayan Hazeltine'ın Doğu Berlin'den biriyle evlendiğini öğrendik. Kocası Komünist parti üyesiymiş.
We have information that Miss Hazeltine of Coca-Cola married a member of the Communist Party.
Ama önemli bir konu olduğunu anladım.
But I got the impression it was a matter of some importance.
Önemli bir konu baba, sana söylemem lazım.
I've got something important, Pop, something I have to talk to you about.
- Sonra. Çok önemli bir konu.
It's rather important.
- Seninle konuşmak istediğim önemli bir konu var.
- There's something I'd like to discuss.
Bay McLintock size söylemem gereken önemli bir konu var.
Mr McLintock, I have something very important to say to you.
Evet, önemli bir konu.
Yes, it's important.
Ama ciddi ve önemli bir konu.
But it is serious and important.
Bu önemli bir konu.
It's important we talk about him.
Bu önemli bir konu.
This is an important topic.
Eğer ülkeniz için oldukça önemli bir konu ise.
Well, I hope it's at the very least a terribly important affair of state.
Hayır, ama iletmem gereken çok önemli bir konu var!
No, I have something important to tell him.
Çok önemli bir konu.
Outstanding.
Önemli bir konu var, efendim.
I've important business with you, sir.
Sanırım benimle konuşması gereken önemli bir konu var.
She does seem to have something important to talk to me about.
Lütfen bana bunu ispatlatmayın. Önemli bir konu.
Please don't make me prove this.
Çok önemli bir konu.
Who do I advertise?
Köprüyü havaya uçurmak sorun değil, önemli olan saldırının zamanlanması, bu da başka bir konu, siz Amerikalılar'ın dediği gibi.
To blow the bridge is nothing. But to blow it at the time of the attack, that's a horse of another color, as you Americans say. - Attack?
Hiç önemli değil, konu Peter, onlara söylemezsem ona bir şeyler yapacaklarını söylüyorlar.
Well that doesn't matter its Peter, they say they'll do something to him if I don't tell them.
Mücevherler konusuna gelince de, çok önemli bir şahsiyetin emriyle... konu kapanmıştı.
As for the matter of the jewels, that was dropped by order... of a most important personage.
Ama bir konu önemli olduğunda, gerçeği söylerim.
But when a thing is important I tell the truth.
Önemli bir duygusal konu nedeniyle geçici bir süreliğine Londra'da bulunduğum dönemde, kardeşim gibi davranarak evime kendini kabul ettirmiş.
During my temporary absence in London... on an important question of romance... he obtained admission to my house... by means of the false pretense of being my brother.
Herhalde senin için en önemli konu bir elbisenin görünümü olsa gerek?
I suppose you think the neckline of a dress makes for world-shaking conversation?
Bir kilise yapıyoruz. Ve asıl önemli olan konu budur.
Well, the chapel is being built and that's all that matters.
Beyler, size belki söylemeliyim... belki de söylememeliyim ama... Başbakanla bu konu hakkında biraz önce yaptığımız... oldukça önemli ve açıklayıcı bir toplantıdan geliyoruz.
Gentlemen, perhaps I should tell you - or perhaps I should not tell you - that we have just come from a very brief and very painful session with the Prime Minister on this.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]