Oturma odası translate English
2,571 parallel translation
Ayrıca restorana sanki kendi oturma odası gibi davranıyorlar.
And also, it's like, just treat the restaurant like it's your living room, guy.
- Oturma odasında uyuyabilir misin? - Çok korkuyorum.
Could you sleep in the living room?
- Sen oturma odasını hallet.
- You get the living room.
Oturma odasındaki kırmızı perdeler çekilmişti.
In the living room, the red curtains are drawn closed
Burası oturma odası demek.
Living room?
Mustafa burada yaşarken... Rabia koyduğumun oturma odasında hiç oturamıyordu.
Back when Mustafa lived here Rabeya, could never sit in the fucking living room.
Birincisi. Oturma odasının tozunu ve çöpünü al.
Number 1. vacuum and dust the living room.
- Oturma odasında bekliyor.
He's in the living room. All right.
Evlendikten sonra telefonu oturma odasına alacağım ve yavaşça konuşacağım.
After we're married, I'll keep the phone here... in the living room and talk softly.
Oturma odasına giderdik.
We'd go into the living room.
Arka tarafta yatak odam... bu da aynı oturma odası gibi.
That's the bedroom back there... and this is like my living room.
Oturma odasında.
In the living room.
Bu nedenle, aşağı kata oturma odasına iniyorum.
So I... I just go downstairs to the living room.
Gidebilirsin, telefon oturma odasında..
Go head. The phone's in the living room...
Bu canavar, bu genç hanımefendiyi oturma odasına saklamış.
This monster hid this young lady behind the sitting-room door.
Bir de bugün, oturma odasında poker partisi var.
And then we have poker-evening tonight down in the living room.
En iyi Berber modelimiz bu ; oturma odası gibi çok kullanılan yerler için idealdir.
So, this is our finest Berber, perfect for high-traffic areas such as your living room.
Beni oturma odasından attılar. Sana yardım etsem daha iyi.
Your aunt kicked me out of the dining room... so that I should be helping you.
Yatak odasının burada olmasını isteseydim, şurayı oturma odası yapardım.
If I want the bedroom here, I put the living room in there.
Bu durumda, oturma odasındaki bütün fotoğraflarını topla.
In that case, take all your photos out of the living room.
lütfen, oturma odasına gel.
Come into the living room, please.
Yemek yaparız, defalarca sevişiriz. Oturma odasındaki sevimli çocukla oyun oynarız.
Let's cook we do many love scenes, playing with the adorable boy on the sofa...
Şunu oturma odasına götür.
Just put that in the living room.
Bir keresinde kolejde, oturma odasının halısında yapmıştım.
well, one time in college. I did it on the living room carpet. Oh.
Oturma odasında televizyon ve dolapta yiyecek bir şeyler var.
There's a TV in the living room and food in the fridge.
Ferah bir oturma odası hem de deniz manzaralı.
A spacious living room... with... a sea view.
Neden oturma odasında çok yakışıklı bir adam var?
Why's there a really handsome man in the living room?
Burası oturma odası.
This is the living room.
Oturma odası.
The living room.
Pekala burası, ağlayıp, çıplak oturduğum yer olan oturma odası / ofis.
All right, this is the living room / office / place where I sit naked and cry.
Burası da kimsenin kullanmadığı oturma odası.
This is the living room that no one ever uses.
- Burası oturma odası.
- This is the living room.
Burası salon mutfak, oturma odası, dinlenme odası, oyun odası da da daa, yatak odası üçü birden.
This is the main room, the kitchen, dining room, living room, the game room. Boom, boom, boom, bedrooms, three of'em.
Oturma odasında bir kaç iz bulduk ama ipte daha bir şey bulamadık.
We do have some prints from the living room, but nothing on the rope yet.
Şu kaltağı oturma odasına götürün. Şu kaltağı oturma odasına götürün.
Take this bitch to the living room.
-... ve burası da oturma odası.
And here is the room.
Size oturma odasında yaptıklarımızı göstereyim.
I'll show you guys what we did in the sitting room.
- Oturma odasında telefon var. - Biliyorum.
- There's a phone in the living room.
İkinizi de derhal oturma odasında görmek istiyorum.
Please. I want both of you in the living room now.
Oturma odasında ; iki eskimiş kanepe, gümüş renkli bir televizyon yuvasından çıkmış, havada sallanan bir lamba mor bir şapka ve turuncu bir fular takan bir kadın portresi cilalı bir kahve masası ve bir de halı vardı.
In the lounge there are two worn leather sofas, a silver television, a lamp hanging immobile from the ceiling, a portrait of a lady with a violet hat and orange scarf, a lacquer coffee table and a rug.
Oturma odasından küçük kızı çağırınca içeri gitti ve neler düşündüğünü unuttu.
But then the little sister calls her from the lounge, and she goes inside and forgets what she was thinking.
Cinayet oluşunu görürken mutfakta mıydınız, oturma odasında mı?
Were you in the kitchen or the living room When you saw the murder happen?
Oturma odasından, Bradstone'ların yatak odasını görmeye engelsiz bir görüş var.
There's an unobstructed view of the bradstones'bedroom From the living room.
Eğer oturma odasında olduğunuzu hatırlarsanız bu korkunç cinayetten dolayı Bay Bradstone'un tutuklanmasında bize yardımcı olmuş olursunuz.
You were in the living room, it would help us In holding mr. Bradstone responsible
Evet, sanıyorum oturma odasındaydım.
Yes, I suppose I could have been in my living room.
Ama orijinaline bakınca mutfak ifadesinin silindiğini ve onun yerine oturma odası yazıldığını gördüm.
But when I looked at the original, I could see that "kitchen" was erased And replaced with "living room."
Oturma odasında olduğumu sanmıştım.
I suppose I could have been in my living room.
Bayan Russo şahitliğini oturma odasında diye yazmışsınız.
You'll write down that mrs. Russo witnessed The murder from her living room.
Oturma odasında bir farklılık görüyor musun?
Notice anything different about the living room?
Şimdi oturma odası olmuş.
Now it's just the guest room.
Manzarayı görürdü, oturma ve yemek odasını da birbirinden ayırırdı.
You get the view, plus it separates the living room and dining room.