Sen değil translate English
25,335 parallel translation
Ama... Eğer dinleyici takıp St. Patrick'i konuşturabilirsen o ve tetikçi yargılanır. Sen değil.
But... if you wear a wire, get St. Patrick to talk, he and the shooter would get prosecuted, not you.
Evin erkeği sen değil misin?
You are the son-lift!
Lan? Sen değil misin?
Look, we all know it was you.
Bu sen değil misin?
This is you, right?
Yaptıklarımıza kıs kıs gülen sen değil miydin?
You just laughed and fell in line with what I was doing!
Uh, sen değil, ama ben yapabilirim.
Uh, you can't, but I can.
Sen değil.
You don't.
Mitchell, onunla son konuşan kişi sen değil miydin?
Weren't you the last person to talk to him?
Sanırım sen de pezevenk olmuş oluyorsun, değil mi?
It kind of doesn't make you any better than a pimp, though, does it?
- Önemli değil, çık sen.
It's okay. Go ahead.
O zaman Yüzbaşı Çiçanin değil, sen, köpek, Mahkeme önünde gelmiş ve geçmiş bütün cinayetleri tek başına işlediğine yemin edeceksin!
I'll have you dog... to swear in court that all the murders... and past and present, monocracy you have done!
Sen osun, değil mi?
You're him, aren't you?
Sen... Bunu sen yaptın, değil mi?
You... you did this, didn't you?
Biz değil... sen.
Not us... you.
Çünkü sen eşcinselsin, değil mi?
Because you're gay, right?
Sen dört yaşındayken ölmüş olması benim suçum değil.
It's not my fault she died when you were four.
Sen içerideki adam değilsin ama Ghost'a bir şeyler söyledin, değil mi?
You ain't the inside guy, but you told Ghost something, didn't you?
Senin patronun burda değil, sen kadının ve bebeğin buradasınız.
Your boss isn't here, you are, and your woman and your baby are.
Ve sen de öylesin değil mi?
And it's what you are, too, isn't it?
Sen Nick Farris'sin, değil mi?
You are Nick Farris, right?
Otelin genel müdürü değil misin sen?
Aren't you the hotel's general manager?
Sen benden biraz hoşlanıyordun sanırım değil mi?
You had a little crush on me right?
Mesela. eğer Jake ile yatsaydım ve sana söylemeyip önce Yolanda'ya söyleseydim sonra sen öğrenseydin bayağı kırılırdın, değil mi?
Like... If I slept with Jake... ( scoffs ) and, um, and I didn't tell you, and I told Yolanda first, and then you found out, you'd be pretty disappointed, wouldn't you?
Bu sorun değil çünkü sen de öylesin.
And that's okay,'cause you are too.
Sen o günkü çocuk değil misin?
My, if it isn't the boy from the other day.
Sen Nishimiya'nın yavuklusu değil miydin?
Aren't you Nishimiya's boyfriend?
Hat-trick. her neyse bu iyi bir şey değil sen kötü şans getiriyorsun
Anyways, this is not good.
Seni sen yapan güçlerin değil.
It's not all you.
Sen bankacı hayatı yaşayacaksın, sanatçı değil.
You will lead the life of a banker, not an artist.
Sen burada baldıran satıyorsun, değil mi?
You sell hemlock here, don't you?
- Sen endişeli değil misin?
- Aren't you worried?
Ona hançeri sen verdin, değil mi?
You gave him that dagger, didn't you?
Sen olmak kolay değil.
It's not easy being you.
Sen bir envanter droidisin bir navigatör değil, seni eski hurda.
You're an inventory droid, not a navigator, you old clanker.
Sen Leslie Hogan değil misin?
You're not Leslie Hogan?
Kafadan kontaksın sen, biliyorsun değil mi?
You're out of your fucking mind, you know that?
Bu benim için yeni bir şey değil. Ve sen de onun için ilk değilsin.
This is not new for me, and you weren't new for him.
Unutuyorsun Mick, sen onun için çalışıyorsun, tersi değil.
You're forgetting, Mick, that you work for him.
Dinle, sen bir amatörsün değil mi?
Listen, you're an amateur, all right?
Bu doğru değil ve sen de biliyorsun.
That is not true, and you know it.
- Sen Colt Bennett değil misin?
Aren't you Colt Bennett?
Ben sadece onunla konuşmak istemiştim ama bazen ne kadar öfkeli biri olabileceğini sen de biliyorsun, değil mi?
I mean, I just wanted to talk to him, but you know what an angry motherfucker he can be, right?
"Ne kadar zor olabilir ki?" Bu cümleyi sen kurdun, değil mi?
"How hard could it possibly be?" Those were your words, remember?
Her şeyin suçlusunun sen olduğunu anladın değil mi?
You do get this is all your fault, right?
Bir nokta da doğruyu değil de yanlışı seçersen asıl sen osundur.
At some point, when you choose wrong over right... that's on you.
- Jane değil misin sen?
You're Jane. I am.
Yoga yapıyorsun sen, değil mi?
You do a lot of yoga, right?
Avukattın sen, değil mi?
Wait - - You're a lawyer, right?
Senden işini yapmanı istemiştim. Ama sen işini yapabildiğini düşünmüyorsun değil mi?
I wanted you to get back to work, but you just... can't seem to stay out of your own way, can you?
- Bay Başkan, sen... - Terörizm, değil mi?
Mr. Mayor, you- - It's terrorism, isn't it?
Ama sen tanıyorsun, değil mi, Ajan Pride?
But you do, don't you, Agent Pride?
sen değilsin 122
sen değil misin 41
sen değil miydin 18
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
sen değil misin 41
sen değil miydin 18
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154