English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ S ] / Seninki değil

Seninki değil translate English

474 parallel translation
Burada çekilen benim dişim, seninki değil!
It's my tooth that's coming out, - not yours
Kaderin, artık tek seninki değil.
Your destiny is no longer just yours.
Seninki değil, onunki.
- Not yours, his. - Oh.
Sülün, karga, mavi alakarga... hepsinin karnı doymuş ama, seninki değil.
Pheasant, crow, blue jay... have full bellies, not you.
- Seninki değil.
- Not about yours.
Seninki değil, benimki!
Not yours. Mine!
Mücadele etmek için tek yöntem seninki değil.
Well, yours isn't the only way to fight.
Yalnızca Lancelot'un kılıcı kanıtlayabilir onu, seninki değil.
Only Lancelot's sword can prove that.
Seninki değil.
Not yours, though.
Seninki değil.
It's not you.
Babamın doğum günü seninki değil.
The daughter from the Castafiore... and Louis de Funes. Anyway it's gonna be a surprise.
O yüzden yansıması bile bozulmuş, ama seninki değil.
"so that even the reflection is deformed and not yours..."
- Üzülme, seninki değil.
- Don't worry, it's not yours.
Bu adım seninki değil mi, Jake?
That's a step up for you, ain't it, Jake?
Seninki kadar değil.
Not as pretty as yours.
Benim cezam seninki kadar uzun değil Denizci.
My term isn't as long as yours, Sailor.
Bu tesadüfen seninki olamaz, değil mi?
It couldn't be yours by any chance, could it?
Bu seninki olamaz, değil mi?
It wouldn't be yours, would it?
Cazibeni kullan, seninki sadece kadınsı bir cazibe değil. Sende büyülü bir şey var.
Use your charms - not just your feminine charms, but that magical charm of yours.
- Seninki kadar heyecan verici değil.
- Nothing as exciting as yours.
Seninki indirmeye gitmedi değil mi?
- Your boyfriend isn't on that, is he?
İhtiyaç duyulan bir yetenek seninki gibi değil.
I'm a crack machine gunner, the sort of talent that's needed round here... more than yours.
Hayır, öyle değil seninki bira satmaları için, vazgeçmelisin.
No, it hasn't. Or you wouldn't give it up to sell beer.
- Seninki neden boyalı değil, çavuş? Karartma kurallarına uymamanın cezasını bilmiyor musun?
Don't you know the penalty for breaking blackout regulations?
Bu mahkemedeki davranışım eleştiri konusu değil ama seninki kesinlikle öyle.
My conduct is not under question, and certainly not by you.
Seninki de benim mesleğim gibi. Bokstan bahsediyorum. Para için yapıyoruz değil mi?
If I'm not mistaken, you box the way I put out.
- Benim itibarım değil, seninki.
- Not my reputation, yours.
Seninki Virgil, değil mi?
Yours is Virgil, isn't it?
Ama seninki var, değil mi, babalık?
They got yours, though, don't they, daddy?
Seninki yedi dilek olayı, değil mi?
You're on the seven-wishes bit, aren't you, dear?
Bu harita seninki kadar ağır değil, ama asıl değerli olan bu.
That map's not as heavy as yours, but it's the real thing.
Kesinlikle seninki gibi eli hafif değil ama ücreti seninkinden daha az.
Why let not old Bill do the job? He may not have your light touch but his price is cheaper than yours.
- Seninki benimki kadar gösterişli değil.
Yes, it's a shame yours isn't as attractive as mine.
Seninki kadar gelen gidenim olsa ben de eğlenirdim, değil mi?
If I entertained as much as you, I shall do all right, shan't I?
Seninki de fena değil.
Yeah, yours isn't bad either.
Seninki konuşma değil, Ivan Vassilyevich, laf salatası.
When you're talking, Ivan Vassilyevich, it looks like a raving.
Seninki kısa değil. Doğru.
Right.
Herkesin babası seninki gibi değil.
Everybody doesn't have a father like yours.
Seninki, bir kadının kitabı, bir hırsızınki değil.
Yours is a woman's book, not a thief's.
Bizimki değil, seninki.
Not "we" have, "you" have.
Seninki bir tane değil Ne dedin sen?
- You ain't got one. - What'd you say?
Kulakları seninki kadar büyük değil, Copper.
His ears isnt as big as yours, Copper.
Onunki de değil, seninki!
I'm clean. Not his. Yours.
Ama bu benim çantam değil! Seninki olmalı.
That's not my purse, it's yours, Yo.
En azından seninki gibi kımıl zararlısı hayatı değil. Para, para, para.
It's not a drone's life like you, like them.
Kimsenin kamyonu seninki kadar temiz değil.
Nobody's truck's as clean as yours.
Seninki evde değil mi?
He's not home?
Adamım seninki bir inanç değil.
That is not belief.
- Seninki öyle, benimki değil.
- Yours has. Mine hasn't.
Evet, ama seninki değil.
Well, yours is not.
Benim görme yeteneğim seninki gibi değil.
Well, I don't see the way you do.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]