Silahsız translate English
1,866 parallel translation
silahsız.
Unarmed.
- Görevlilerin silahsız olduklarını söylemiştin.
- You said the guards were unarmed.
Çekler Irkutsk garnizonumuzu silahsız hale getirdi.
The Czechs have disarmed our garrison in Irkutsk.
Silahsızım.
I don't have a gun.
Yemin ederim ki silahsızım.
I swear to God I don't have a gun.
Silahsızım! - --ÇEVİRİ--- Madman Lostris Volcano Şiirin çevirisindeki yardımlarından dolayı fjallraven'a çok teşekkürler.
I'm unarmed! I'm unarmed!
Cuma merak ediyor, ne çeşit bir aptal bütün bu tuzakları kurduktan sonra silahsız bir şekilde bağırarak sahile doğru koşar.
Friday wonders what kind of idiot builds all those traps, then runs, yelling, to the beach without a weapon?
Ne çeşit bir aptal istilacılar için tuzak kurar ve sonra kumsala silahsız olarak iner, diye sormuştun.
You asked me what sort of an idiot sets traps for invaders, then goes running down to the beach without a weapon.
Tamam. Ama silahsız.
Fine, but unarmed.
- Tamam. Ama silahsız.
- Alright, but unarmed.
Ben silahsız bir kadınım.
I am an unarmed woman.
Yalnız ve silahsız...
Alone and unarmed?
Silahsızım.
I'm unarmed.
Tamamen silahsızım Ned.
I'm completely unarmed, Ned.
Knox beni silahsız istiyor.
Knox wants me unarmed.
Üstelik silahsızsınız. Silahı aldırdım.
You don't even have a gun.
Benimle içeride kilitli kalmaya razı mı oldunuz? Hem de silahsız olarak?
so you planned to be Locked inside with me, with no guns or weapons.
Öldürmek onun için bir içgüdüden başka bir şey değil. Onunla son karşılaşmamızda silahsız bir sivili gözünü kırpmadan doğradığını gördüm.
During our last pursuit, I saw her cut down an unarmed civilian without blinking an eye.
Yaygaradan hemen sonra Nadif'in planlayacağı silahsız tatbikat.
Right after the noise, comes the dry run, which Nadif will mastermind.
Pekala yaygara, silahsız tatbikat?
OK - noise, dry run...?
Çirkinleşme, silahsız tatbikat.
Noise, dry run...
Eğer bu silahsız tatbikat ise, gösterilerine bir haftadan az bir zaman kaldı demektir.
If this is a signal for the dry run, we're less than a week away from their spectacular.
Silahsız tatbikat kesinlikle yarın olacak.
The dry run's definitely on tomorrow.
Ros, silahsız tatbikatla başa çıkabilirsin.
Ros, you can handle a dry run.
Bu silahsız tatbikat değil.
This is not a dry run.
Fakat ya silahsız tatbikat?
But what about the dry run?
Eğer silahsız tatbikatı izleme avantajına sahip idiysek, bu kesinlikle bilmemiz gereken türden bir ayrıntıydı.
If we'd had the benefit of watching the dry run, we'd know!
İstihbaratımız bunun bir silahsız tatbikat olacağı yönündeydi.
Our intelligence told us this was a dry run.
Silahsız olarak mı?
Unarmed?
Niçin insan, hele silahsız bir polis memuru, taksiye biner ki?
Why would anyone, let alone an unarmed cop, get into a taxi in New York City?
İkisinin de silahsız olduğu ortaya çıkmış... Ve 3 kişi de düşmesinler diye onları tutmaya çalışıyormuş.
Both unarmed, as it turns out, and the three people they were holding have, in fact, fled the scene.
Kendisine engel olabilecek yegane kişiyi silahsız bırakmış.
He disarmed the only person who could stop him.
Hatalı bir tepki gösterip silahsız bir kokain satıcısını vurdu.
He made a bad judgment call and shot an unarmed coke dealer.
Sadece silahsız üç adam gerektiğini söyle.
Tell him three men only. No weapons.
Üç adam getir, silahsız olsun.
You bring your three lieutenants with you. No weapons.
Muhtemel düşman ileri gözcüleri olarak saptanan silahsız şüphelilere saldırı için izin istiyorum.
request permission to engage unarmed targets, suspected enemy forward observers. Over.
Gözcü olarak saptanan silahsız hedefleri yok edebilirsiniz.
You are approved to destroy unarmed targets suspected as spotters.
Şehirden kaçan bir grup silahsız sivile rastladık.
We have multiple unarmed civilians fleeing the town en masse.
Silahsız, pratik olarak çıplağım. - Değil mi, Bones?
You know, without a gun, I'm practically naked.
Silahsız şüpheli!
Unarmed subject!
Ayrıca silahsız ve parasızız.
Broke with no guns.
Silahsız bir kadına laf atmak...
Taking on an unarmed woman?
Silahsız yürüyerek saldırıyı davet ediyorsun.
"By walking without a weapon, " you are inviting an attack. "
Ama adam birkaç saniye içinde beni silahsız bıraktı.
This guy disarmed me in a matter of seconds.
Ve silahsızız.
And no weapons.
- Silahsız olduğuna emin olmamız lazım!
- We need to make sure he's not armed!
"İnanıyorum ki silahsızlanmış gerçekler ve ön şartsız sevgi, son sözün sahibi olacaktır"
"I believe that unarmed truth and unconditional love will have the final word in reality."
Keşif uçuşu için pilotlar silahsız uçarken bu adam uçağına silah monte etmişti.
When they were still flying unarmed recon missions he already mounted a gun on his plane.
Silahsızım!
I'm unarmed!
Bir tane silahsız, genetik olarak güçlendirilmiş bir asker on tane ağır silahlı adamı halletti.
One unarmed, genetically modified soldier eliminated ten heavy-armed men.
Silahsız birisini öldürdün!
- You killed unarmed man!
silahsızım 41
silah 252
silahlar 165
silahlı 32
silahı 22
silahım 35
silahları 22
silah yok 83
silahın 28
silahlılar 19
silah 252
silahlar 165
silahlı 32
silahı 22
silahım 35
silahları 22
silah yok 83
silahın 28
silahlılar 19
silahı al 54
silah sesleri 29
silahım yok 37
silahlı soygun 46
silahı var 147
silahım var 52
silahı ver 44
silahın var 16
silahları var 27
silahın var mı 64
silah sesleri 29
silahım yok 37
silahlı soygun 46
silahı var 147
silahım var 52
silahı ver 44
silahın var 16
silahları var 27
silahın var mı 64