Siz nasıl translate English
2,356 parallel translation
Peki koridordan geçerken siz nasıl hissettiğinizi tarif edebilir misiniz?
Well, can you describe what you feel When you pass her in the corridor?
ve hayaksi, peki siz nasıl bu işe bulaştınız peki biz ona ne diyelim ona yardım edemiyecegini mi etmeyecegini mi ona korucunun kendisi olmadigini ve onun vazifesi olmadigini soyleyin
And, damn It, howcome you're Involved? What should we tell him? That you can't help or that you won't?
Siz nasıl tanıştınız peki?
So how did you guys meet?
- Siz nasıl- -
We tested you.
Ben Clem'siz nasıl yaparım? Tanrım!
What am I going to do without Clem?
Siz nasıl ki bu ailenin bir ferdi iseniz bilin ki bizler de aynıyız.
And as you stand with your family... Know that we are your family, too.
Siz nasıl oyun oynamaya getirebildiniz?
How did you ever get a playdate with him?
Siz nasıl akrabasınız?
How are you guys related?
Evet var ama siz nasıl...
I do, but how do you- -
Siz nasıl içeri girmeyi düşünüyorsunuz?
How do you guys plan on getting close, anyway?
Siz nasıl...
How did you guys...
Biz burada gerekli hükümet servislerimizi kaybederken siz nasıl vergi iadelerini depolama işini haklı gösterebiliyorsunuz?
I mean, how do you guys justify warehousing old tax returns when we're losing essential government services? I mean, you guys are useless.
Siz nasıl isterseniz.
As you wish.
Peki, siz nasıl buraya geldiniz?
So how did you two end up here?
Siz nasıl deneyler yapıyorsunuz böyle?
What the hell is this? What kind of experiments are you people doing?
Siz nasıl değerlendirirseniz değerlendirin, bu buluşlarınızla insanlığı ve sahip olduğu teknolojiyi geliştirdiniz.
No matter how you see yourself, you've enriched human lives with this great technology.
Ülkenizin paramparça edilmesinin nasıl bir şey olduğunu siz bilemezsiniz.
You don't know what it's like to have your country torn apart.
Siz onsuz nasıl yaşayacağınızı biliyorsunuz.
You know how to live without her.
Biz galaya gelene kadar, siz ikiniz gidip yerlerimizi tutsanız nasıl olur diyecektim?
So until we can get there, can you go to the premiere and hold our seats?
Yaşıyordum. Evinizin 20 metre ötesine siz fark etmeden iki kişi nasıl gömülmüş?
Then perhaps you can explain how two people came to be buried less than 20 yards from your door without you noticing?
Siz nasıl oldu da bu kadar zamandır görüşmediniz?
So how'd you two lose touch?
Ama ilk olarak siz bana eşinizle nasıl seks yaptığınızı anlatın.
But fit, how about you tell me how you like to do it with your husband?
Siz bilmiyorsanız, ben nasıl bileceğim?
How do I know you didn't?
Siz insanlar nasıl diyorsunuz... Öldü.
Or as you people call it, he's dead.
Siz beni nasıl görüyorsunuz?
Well, is that how you see me?
Biz-- - Bu işi kolay yoldan halledelim- - size Deans'ın kılıcı nasıl çalacağını gösterelim ve siz bize inanıp inanmayacağınıza karar verin.
You could have done - - let's make this easy - - we'll show you how Deans is going to steal the sword, and you decide whether you're going to trust us.
Uzaklaştırılmakla meşgul olmasaydınız siz onu nasıl bulurdunuz?
How would you find him if you weren't busy getting suspended?
Bu yüzden düşündüm ki eğer siz bize gelirseniz nasıl oynadıklarını görebiliriz ve Max de partiye gelebilir.
So I thought maybe if you guys came over, we saw how it went, and Max could maybe come to the party.
Ucuz kablo yayını ile nasıl yaşıyorsunuz siz?
How do you guys survive with just basic cable?
Siz ikiniz şimdi biraz zaman geçirseniz, Kevin ile ben de sinemaya gitsek nasıl olur?
How about you guys spend some time together right now and me and Kevin can go to the movies by ourselves?
Siz bile bilmiyorsanız, Chris'le ben nasıl bilebilirdik?
Okay- - well, then if you didn't know, how are Chris and I supposed to?
Siz bayanlar, holdem'in nasıl oynanacağını biliyorsunuz, değil mi?
You ladies know how to play hold'em, right?
Siz ise o insanların nasıl öldüğünü asla anlamayacaksınız.
And you won't ever understand how those people died.
Siz nasıl...?
How did you...?
Siz çocuklar O'Connor'ın nasıl lupus olduğunu konuşuyordunuz, değil mi?
Well, you guys have talked about how O'Connor had lupus, right?
Acaba siz yan komşumun nasıl biri olduğunu biliyor musunuz?
Do you know who the man next door is?
Beni nasıl buldunuz siz?
How did you people find me?
Gerçekten size ne kadar minnettar olduğumu nasıl ifade etsem bilmiyorum. Çünkü siz olmasaydınız şu anda karşınızda olamazdım.
Um, really, I don't know how I'll be able to express my gratitude to you guys because I wouldn't be standing here right now, if it weren't for you guys, you know?
Nasıl dövüşüyorsunuz siz bu büyük adamlarla?
How do you always fight the big guys all the time?
Bir çocuk siz bağırırken nasıl uyuyabilir acaba?
And why are you looking at me like that? How's a kid supposed to get any rest with all this yelling out here?
Açıkcası siz olmadan bu nasıl olurdu bilemiyorum.
I honestly don't know how any of this would have happened without you.
Siz, ama bizi nasıl buldunuz?
You! But how did you find us?
Yani siz ikiniz evinize gidin ve süper kötüleri hapisteki hücrelerinde nasıl rahat ettirmek istiyorsunuz düşünün.
So you two go home and think about how you want to help super-villains have comfier jail cells.
Genetik bağlantı olmadığı ortada. Peki siz ikiniz nasıl kardeş oluyorsunuz?
So, since the genetic link isn't too obvious how exactly are you two brothers?
Toplum siz bir şeyler öğretir. Nasıl, iyi bir insan olunacağını öğretir.
Society teaches you things, makes you... teaches you how to be a good person.
Siz onları nasıl ele geçirdiniz?
How did you get hold of them?
Peki siz alanı ele geçirirken zanlı nasıl oldu da, 6 kişiyi daha vurdu?
And while you were covering it, the subject was able to shoot six more people.
Dinle, adamım, yaşlı olduğumu biliyorum ve sizin hızınıza yetişemem zaten ve... Sadece, siz şu işin nasıl yapıldığını biliyorsunuz ve ben cidden bilmiyorum...
Listen, man, I know that I'm older and I don't really run at your speed and... it's just, you know how to do this whole thing and I don't really know...
Siz... nasıl olduğunu bilemezsiniz. Birine sahip olmanın. Sadece biriyle beraber olmanın.
You don't know what it's like to have somebody just to be with somebody.
Siz eve gidip Lamby'i getirene kadar biri onun yanında otursa nasıl olur?
What if I get someone to sit with her while you run home and get Lamby?
Aksine, siz olsaydınız nasıl tepki verirdiniz diye düşünmemek için dua etmelisiniz.
Instead you should simply pray... That you never learn how you would react.
siz nasılsınız 105
siz nasıl isterseniz 32
nasılsın 5362
nasilsin 47
nasıl 3954
nasil 16
nasıl gidiyor 2080
nasil gidiyor 23
nasılsınız 3074
nasıl oldu 268
siz nasıl isterseniz 32
nasılsın 5362
nasilsin 47
nasıl 3954
nasil 16
nasıl gidiyor 2080
nasil gidiyor 23
nasılsınız 3074
nasıl oldu 268
nasıl öldü 77
nasıl yani 1497
nasıl olmuş 116
nasıl ölmüş 19
nasılsın tatlım 38
nasılsın canım 26
nasılsın bebeğim 20
nasıl oldun 41
nasılsınız hanımefendi 16
nasıl yardımcı olabilirim 221
nasıl yani 1497
nasıl olmuş 116
nasıl ölmüş 19
nasılsın tatlım 38
nasılsın canım 26
nasılsın bebeğim 20
nasıl oldun 41
nasılsınız hanımefendi 16
nasıl yardımcı olabilirim 221