Tim translate English
9,343 parallel translation
Tim, bira?
Tim, you want a beer? Sure.
Tim.
Tim.
- Tuvalet diğer tarafta Tim.
- The bathroom's that way, Tim.
Tim bugün odana girdi.
You know that he was in your den today?
Kimsin sen Tim Jones?
Who are you, Tim Jones?
Bu, hobiden çok bir hayat biçimi Tim.
- It's more of a calling, Tim.
Karen, şu anda Tim'le öğle yemeğindeyim.
Karen, I'm actually, lunching with Tim right now.
Ben Tim'e hayranlığına laf ettim mi?
I don't throw your man crush in your face.
Tim'in telesekreterine mesaj bırakıyordum.
I was just leaving Tim a voice mail.
- Bu yemekler bir harikaymış Tim.
This stuff is so good, Tim. It's delicious.
Bunların tanesi 99 dolar.
These are $ 99, Tim.
Ne yaptığının farkındayım Tim.
I know what you're doing, Tim.
- Tim Jones.
- Who? - Tim Jones.
Tim'in neden odana girdiğini de açıklıyor.
Makes a little more sense what Tim was doing in your den.
Çünkü paraşüt yerinde Tim'le konuştuk!
Because we talked about it at the indoor skydiving place!
Tim, evine girdiğim için üzgünüm.
Sorry, Tim, for breaking into your house.
Kalbimi kırdın Tim Jones.
You broke my heart, Tim Jones.
Tim'in beni kanırttığına inanamıyorum * kandırdığına
I can't believe I let Tim diaper me dupe me
Sen de pek kendin gibi değilsin.
You don't seem like yourself, Tim.
Çok üzüldüm Tim.
I'm so sorry about that, Tim.
Neler oluyor Tim?
What is going on here, Tim?
Tim!
Tim!
Tim, iki saniye yalnız konuşabilir miyiz lütfen? - Tamam.
Tim, can I just have a word with you guys for one second, please?
Tim, şu anda restorandayız.
Hey, Tim. We're in the restaurant right now.
Carlos, yukarı bir tim çıkar ve koridoru kapatın.
Carlos, take a team out, lock the hallway down.
Dede onun adı "Tim" artık, anla işte...
Grandpa, the name's Tim now'cause, you know...
Yani Tim. - Görüşürüz.
Bye Timmy!
Biz hakikâti bilmiyoruz Bayan Ferguson. Hissettiğinizde bilebilirsiniz Tim.
Well, we don't know about truth, Ms. Ferguson.
- Ne oldu Millyçük? - Tim öğretmeni çağır!
- What's wrong, Milly Willy?
- Tim, gir bakalım.
Tim, come on in.
Hadi biraz altın yapalım Tim.
Let's go make some gold, Tim.
Hayatlarımızı altın yapalım Tim.
Let's make our lives golden, Tim.
- Özürler. Seni Tim'le kütüphaneye gönderdiğim için.
For sending you off to the library with Tim.
Tim, evet.
Tim. Yeah.
Mike,
Oh. Mike, this is Tim.
Bu Tim. Eski bir arkadaşım.
He's an old friend.
- Tanıştığıma memnun oldum, Tim.
Good to meet you, Tim.
Dedektif Crawford.
Detective Crawford. Tim.
Tim, bizi hapsettiler.
They have us trapped.
Tim, dinle.
Tim, listen.
Bay Khanna, Tim Baker, müdür.
Mr. Khanna, Tim Baker, the Manager
Bu Tim Allen.
It's Tim Allen.
Emin. "Öyle düşünmüyorum, Tim."
Sure. "I don't think so, Tim."
Burada seni eleştirmiyorum Tim.
- But, Ines — I'm not criticizing you, Tim.
Tim de aynı fikirde.
Tim thinks the same.
Tim Trauter, Bay Erdmann.
Tim Trauter, Mr. Erdmann.
- Tim. Tanıştığımıza memnun oldum.
Tim, nice to meet you.
- Sağ ol Tim.
Thanks, Tim.
Tim Jones.
Tim Jones.
Carter bir konu seçebildin mi kendine?
You'll know it when you feel it, Tim.
- İşte kurallar Millyçük :
- Tim, get a teacher! - Here are the rules, Milly Willy.