English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ T ] / Tut ki

Tut ki translate English

215 parallel translation
Yaptığını söylüyorsun, tamam, tut ki sana inandılar.
You say you did it, all right, suppose they believe you.
Bizi denizin tehlikelerinden uzak tut ki, kralımız George ve onun krallığının muhafızı ve denizlerde güvenliğin bekçisi olalım ve ülkemize sağ salim dönüp İsa Efendimiz aracılığıyla sana şükranlarımızı sunalım.
Preserve us from the dangers of the sea that we may be a safeguard unto our gracious lord King George and his kingdoms and a security for such as pass on the seas upon their lawful occasions and that we may return in safety to enjoy the blessings of the land with a remembrance of thy mercies to praise and glorify thy holy name through Jesus Christ our lord, amen.
Tut ki George bir daha geri gelmedi.
Suppose George didn't come back no more. Suppose he took a powder, and he ain't coming back. What'd you do then?
Tut ki kente indi ve bir daha da George'dan haber çıkmadı.
Suppose George went to town tonight and you never heard of him no more.
Tut ki hiç kimsen yok.
Suppose you didn't have nobody.
Tut ki yatakhaneye falan gidip kağıt oynayamıyorsun, zencisin.
Suppose you can't go to the bunkhouse and play Rummy cause you're black.
Tut ki burada oturup kitap okumak zorundasın.
Suppose you have to sit out here and read books.
Tut ki yakaladılar onu getirirler buraya, vururlar ayağına prangayı, tıkarlar kodese.
Supposin they catch him. They'll bring him back, strap him down, then lock him up in a cage...
- Şey, aklında tut ki, onlar ilkel insanlar... ve çocuk gibiler.
- Well, you must remember, they're primitive people... and like, like children.
- Tut ki bir şey çıkmadı?
- Suppose nothing happens?
Tut ki o bir polis katili değil?
And supposing he isn't a cop-killer?
Tut ki Bayan Inwood kuzenim olmadığını anladı.
Suppose Miss Inwood found out I was passing you off as my cousin.
- Tut ki Pazartesi vasiyeti imzalayamıyor.
Suppose she isn't able to sign it on Monday.
- Tut ki Pazartesiden önce başına bir şey geldi.
Suppose something happened to her between now and Monday.
Evet, fakat tut ki...
Yeah, but what if...
Tut ki okulu unuttum.
Suppose that I forget school.
Tut ki sen veben çekip bir yerlere gittik, sözgelimi Mexksiko'ya.
Suppose that you and I take off somewhere, like Mexico.
Tut ki, Mrs. Blanchard gibi biri yok?
Suppose there isn't any Mrs. Blanchard?
Tut ki, bir nedenle böyle birini icat etti, ya da kadın ölü ve öldüğünü kabullenemediği için ölmüş gibi davranıyor?
Suppose he just invented her for some reason, or she's dead and he can't accept it, so he just goes on pretending?
Yahut da tut ki, onu öldürmüş.
Or suppose he killed her.
Tut ki, onun gizli bir kötü yanı vardı, mesleğini korumak için ondan kurtulmağa çalıştı.
Suppose he discovered that she had some secret vice, and he tried to get rid of her to save his career.
John, tut ki Mr. Blanchard Elen Blanchard'ın cesedini o çuvalda tutuyordu! Ne?
John, suppose that what Mr. Blanchard had in that sack was the body of Ellen Blanchard!
Tut ki kadavra ortaya çıkarıldığında Smollet çekip gitmişti.
Supposing Smollet were away when it were discovered.
Tut ki ülkeyi terketmişti.
Supposing he had skipped the country.
Tut ki, böyle bir şey yapmayacağım?
Suppose I won't do it?
Tut ki uykusuzluk çekiyorum.
Supposing I get insomnia.
Bak, tut ki, bir adam çıkageliyor ve senin arkana bindiriyor.
Look, suppose a guy comes along and runs into your rear.
Şimdi, tut ki, keşfetti?
Now, suppose she finds out?
Tut ki, dün geceki polis memuru aradı ve Polis Fonuna para almaya geleceğini söyledi.
Suppose that cop last night had called up and said he was coming to collect for the Police Fund.
Tut ki, o Signora Collodi idi.
Suppose she was Signora Collodi?
Şimdi, Tut ki biz bir sonraki Loca dansında bir kapı ödülü olarak bir parsel veriyoruz?
Now, suppose we give a plot away as a door prize at the next Lodge dance?
Fakat tut ki, öyle değil.
But suppose it isn't.
Tut ki, önceden bilme yeteneğine sahip, ne de olsa, altı kez doğru çıktı.
Suppose he does have prophetic knowledge, after all he's been right six times.
Şimdi, tut ki, 4.000 kişiyle başladı.
Now, suppose he started with 4,000 people.
Tamam, tut ki, silahı aldın.
Okay, suppose you've got the gun.
Yani, tut ki, ben...
You mean, suppose I...
Tut ki, bir kız buldun?
Suppose he's found a girl?
Tut ki ben gözlerimi kapalı tuttum.
Suppose I did keep my eyes closed?
Ve tut ki detektif ona rüşvet vermeğe çalıştığı rapor etti.
And suppose that detective reports that I tried to bribe him.
Onu tepede tut ki, anahtarı alayım.
Hold him up while I get the key.
Tut ki...
Suppose...
Tut ki, böyle bir şey hiç olmadı?
Suppose it never happened?
Tut ki, boşanamadın.
Suppose you never get your freedom.
- Tut ki, kavgayı bıraktık.
Now suppose we take the chip off our shoulder.
Tut ki benim... mesela su falan içmeye gitmem gerek.
Supposin'l gotta go... like for a drink of water or something.
Yasını tut... Yasını tut ki o büyük ülke artık yok...
Mourn our land that is no more!
- Şey tut ki bir hastan var ve birkaç haftalık ömrü kaldığını anladın.
- Well, suppose you had a patient and found out he only had a few weeks to live.
Tut ki, şu zavallı Janet Hart gibi, yanlış biriyle evlilik yaptı.
Suppose she married the wrong man, like poor Janet Hart.
- George'a bir şey olmadı, tut ki dedim.
I was just supposing - George ain't hurt!
Tazıya tut, tavşana kaç mı demeli? Belki kaz gelir diye tavuk mu göndermeli? Yoksa bir fino gibi susta durmak mıdır ki, acep en münasibi?
With my left hand scratch the back of any swine that roots up gold for me while my right, too proud to know his partner's business, takes in the fee.
" Uzak tut kendini bu dünyadan, ki şehvet bozmasın iffetini.
" Hold apart from this world, that its lust corrupt thee not.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]