Yanımda değil translate English
690 parallel translation
Gözlüklerim yanımda değil.
* I Haven`t My Glasses.
Anahtarım yanımda değil.
I don't have my key.
Yanımda değil mösyö.
Not here, monsieur.
Yanımda değil.
I haven't got it with me.
Yanımda değil.
- I haven't got it with me.
- Yanımda değil.
- I haven't got it.
Yanımda değil.
I don't have them on me.
Okuma gözlüklerim yanımda değil.
These aren't my reading glasses.
Bir kere, kağıt yanımda değil.
In the first place, I haven't got the paper with me.
Kimliğim yanımda değil.
Well, I haven't got my identification here.
Ehliyetim yanımda değil, ama sözüme güvenebilirsiniz.
I don't have my driver's license with me, but take my word for it.
Artık yanımda değil, ona çok ihtiyacım olduğunu anladım.
Now that he's not with me, I know how much I need him.
- Şu anda yanımda değil.
- I haven't got it with me.
Bale ayakkabılarım yanımda değil fakat deneyeceğim.
- I don't have my ballet slippers, but I'll try.
Bu defa dişlerim yanımda değil.
I ain't got my teeth with me this time.
- Helene, yanımda değil.
- Helene, I haven * t got it here.
# Çünkü bebeğim yanımda değil #
'Cause my baby's not around
Numune çantam yanımda değil de...
My sample case went astray.
- Yanımda değil.
- I hab's not.
Üzgünüm, anahtarlar yanımda değil.
I'm sorry, I don't have the keys.
- Yanımda değil. - Ne? !
I don't have it here
Mayom yanımda değil.
I don't have a suit
Maalesef adres yanımda değil.
I haven't got the address with me, unfortunately.
Fotoğraf makinem yanımda değil. Size hayır dedim.
You can see I don't have my camera.
Yönetmelik yanımda değil ama Ceza Kanununun 479. maddesine göre, mahkûmun bilincinin yerinde olmaması hâlinde Adalet Bakanının emriyle infazın ertelenmesi gerekir diye biliyorum.
I don't have the statute here, but I'm pretty sure Article 479 of the Criminal Code says that if he's mentally incapacitated, by order of the justice minister, the execution must be halted.
- Başka var ama yanımda değil.
Well, actually, I have others, but not with me.
Beni yakaladınız, gözlüklerim yanımda değil.
Well, you got me, because I don't have my glasses.
Yanımda değil.
Well, I don't have it here.
Efendim, ehliyetim yanımda değil.
Sir, my license ain't here.
Yanımda değil
I don't have it
- Yok valla, kafa kağıdım yanımda değil ama afedersin ben Ömer, Turist Ömer yani.
That's not necessary. My birth certificate is not with me, but my name is Omer.
Yanımda para yok, çantam yanımda değil.
I have no money with me, I left without my purse.
Sürekli yanımda dolaşırsan onu tekrar görebilirsin değil mi?
So, if you continue to stay around me... then I guess you may get to see her again?
O kadını yanımda tutmak için çok uğraştın değil mi?
You tried hard to keep that woman beside me, didn't you?
Yanında olmadığımda kendini eksik hissetmemen değil de aslında seni korkutan biri miyim?
So, it's not just that you're slightly disappointed when I'm not around... but I make you fear and hate yourself?
Yanında olmadığımda kendini eksik hissetmemen değil de aslında seni korkutan biri miyim?
So, it's not just that you're slightly disappointed when I'm not around... but I actually make you fear and hate yourself?
Yanımda olduğun sürece umurumda değil.
I don't mind as long as you're around.
Karın seni burada benim yanımda görürse pek hoşuna gitmez, değil mi?
It wouldn't do for your wife to see you here with me, would it?
Yanımda uyku tulumum var, değil mi?
I've got my sleeping bag, haven't I.
Yanımda oturman sorun değil.
It's quite all right to sit by me.
Sizin kim olduğunuz umurumda değil, Benim yanımda olmanızı istiyorum.
I don't care if you're public, I want you at my side.
- Sorun değil, yanımda getirdim. - Dışarı çık ve ye.
- That's okay, Sam. I brought it with me.
- Adım Carl değil, Chance. - Palm Beach'de Carl dedin. Bu adı her zaman yanımda taşırım.
She led him by an invisible chain through a string of hotels...
Issız tabi Tanrı yanımda olmasaydı. - Hücrede yalnız değil miydin?
Lonely...
O halde benim yanımda görünmen iyi değil.
Then it's good of you to be seen with me.
Benim yanımda kimse güvende değil.
No one is safe with me.
Benim için ne hissettiğin, ya da sevip sevmediğin önemli değil sadede yanımda olmanı istiyorum.
I don't know what you feel for me, whether you like me... but I like having you around.
Kâğıtlarım yanımda değil.
I don't have my charts.
Sana değil acıma tutunmuştum seni yanımda, bizi bir arada tutmak için acı çekmeyi sürdürdüm.
I wasn't hanging on to you, but to my pain, trying to hold it, to keep you near me, to keep us together.
Yanımda mı değil mi göreceğim.
I'll see that she is on my side.
Jack yanımda oturmanın sakıncası yok, değil mi?
Jack, you don't mind sitting by me, do you?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56